- 574 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Masal bu ya...
Eski masalları bilir misiniz ? Yani cinli, perili bilmem neli olanları. Yani hani eskiden elektrikler iki de bir kesildiğinde babanızın ya da yaşlı bir komşunun anlattıklarından olan.
Anadolu da kış geceleri uzundur. Kalın duvarları kerpiç evlerin ya da kayadan oyma bir odanın köşesinde gümbür gümbür yanan odun sobasının kapağından çıkan alev yansımasının raksında masallar anlatılırdı. O zamanlar çok küçüktük. O kadar tatlı gelirdi ki o masalları dinlerken uyumamak için bacaklarımı çimdiklediğim günler olmuştu...Fakat her masal aynı değildi. Örneğin bizim komşulardan Salih emmi hiç de iyi niyetli değildi.Neden derseniz;adamın işi gücü bize korkulu şeyler anlatmaktı.Cinler şöyleymiş de...periler varmış da...Neyse işte onun anlattığı perili öykülerden bir kaçı;
"Ali Osman Aga yüzünü kaplayan tozlu sakallarını eliyle sıvazladı. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı; bir yıldız haricinde başka hiç bir şey yoktu. Gecenin bir yarısı bu kervan geçmez kayalıkların arasında yol alıyordu. Geceleri bahçe sulama işini hiç sevmezdi ama ne yapsın ki millete gündüz suyu yetişmiyordu. Ah ulan yine gece yarısını geçmişti vakit. Karanlığa bağrını açmış bağ yamaçlarından gelen baykuş sesleriyle içi ürperdi. Ne zaman bir baykuş sesi duysa sol gözü seğirir patlayacak gibi olurdu. Yine öyle olmuştu. Elindeki küreğin sapını sıkıca kavradı. Yokuş yukarı kayalıkların üst yanındaki yola doğru yavaş yavaş ilerledi. Elindeki küreği siperleyip gidiyordu ki kara mağaranın olduğu yerden bir ses duyar gibi oldu. Durdu, kulak verdi; evet evet def, cümbüş sesi geliyordu.
"Allah ! Allah !" dedi "Gecenin bir vakti bu da neyin nesi ?"
İçinden bir ses "Git adam evine" dedi
Diğer bir ses ise " Yav Ali Osman, Hele bi git bak. Neyin nesidir. Çingeneler falansa efkar dağıtırsın"
Seğirmeyen sağ gözü gökteki tek yıldız gibi ışıdı. İkinci sese uydu.Kara mağaranın olduğu yere doğru yavaş adımlarla yürüdü. Vardığında şaşırıp kaldı.Mağaranın ortasında kocaman bir ateş yakılmıştı. Çünkü kadınlı erkekli şimdiye kadar hiç görmediği insanlar ateşin etrafında def çalıp oynuyorlardı.Erkekler başlarına fese benzer birşeyler giymişler, kadınların ise bacakları yarı çıplaktı.İçinden
"Oh be !" dedi "Gelmekle ne iyi etmişim"
O sıra genç kadınlardan biri gülümseyerek yanına geldi
"Oooo Ali Osman Aga buyurun ! Hele şöyle baş köşeye geçin oturun"
"Ali Osman aga "Siz beni nereden tanıyorsunuz ?" diyecekti vazgeçti.Şu gürültüde kulağıda zor duyardı zaten.Fakat yinede bir şey sorma gereği hissetti
"Yav" dedi "Bu şenlikte neyin nesi ?"
Genç ve güzel kadın dolgun dudaklarını hafifçe aralayıp belini kıvırtınca bacaklarının süt beyazı rengi göründü.
"A bre Ali Osman aga görmez misin düğünümüz var"
"Ne düğünü ?"
Süt beyazı bacaklı kadın ona biraz aha sokularak
Ne düğünü olacak sünnet sünnet !"dedi.Sonra devam etti.
"Size ne ikram edelim ? Çay mı olsun kahve mi ? Yoksa küpte kırmızı şarap mı ?"
Ali Osman aga içinden
"Bu ortamda şarap eyi giderdi ya" diye düşündü ""Adamın uykusunu getirir
"Şerbet var mı ?" dedi
Kadın örmeli saçını göğsünün üst tarafındaki sıcağı dışarı pavkıran tenine doğru bırakırken şuh bir kahkaha attı.
"Olmaz mı " dedi "Biz de ne şerbetler var bi görsen"
Kadın şerbet almaya giderken Ali Osman aga heyecanlandı. Damarlarında ki kanı hızlanmıştı.
Offf nasıl hızlanmasın ki. Hele şu kanepeye yaslanmış pembe fistanlı kadın var ya" diye içinden geçirdi. Fakat o da ne ? O kadın kalkmış yanına doğru gelmişti.
"Ali Osman aga beni mi çağırdınız ?"
Ali Osman aga yutkundu. Bi daha yutkundu. Kadın kadın değil ilahtı sanki. Boy, pos endam of ki of ! Ulan bu gece felek yüzüne gülmüştü be ! Evdeki koca karıdan da bıkmıştı zaten.Gergin kirli sakallı yüzü gevşedi. Şapkasını alnının üstüne kadar kaldırdı. Eteği lime lime olmuş ceketinin düğmelerini açtı. Yağ bağlamış gömleğinin yakasını biraz daha gevşetti. Öyle ya felekten gün çalma zamanı gelmişti.Ulan hayatını yaşayacak tı be ! Kadına tam bir şeyler söyleyecekti ki biraz önceki kız elinde şerbet kasesi ile geldi. Onun elinden şerbet kasesini pis pis sırıtarak aldı. ve
"Ya Allah ! Bismillah !" dedikten sonra dona kaldı. Çünkü karşısında ne o iki güzel kadın ne de def cümbüş kalmıştı. Ateş bile yok, ortalık zindan gibiydi. Elindeki kasenin yerinde ise kalın bir saylak taşı parçası vardı.
Ali Osman aga olanları anladığı anda eline küreğini tekrar alıp kasabaya doğru can havli ile koşmaya başladı. Yoldaki taşlara çukurlara aldırmıyordu bile.
İbişlerin Nuri gecenin bir vakti dışarı ayak yoluna su dökmeye çıkmıştı. Evi de kasabanın girişindeydi. Ali Osman agayı o halde çıldırmış gibi koşarken görünce gülerek arkasından bağırdı
"Ali Osman Aga ! Gecenin bi vakti öyle jet gibi ne koşuyon ?"
Ali osman Aga hızını hiç kesmeden Nuri’ye cevap verdi
"Sen şimdi dışarda ki helaya ediyon ya..Benim gördüklerimi sen görsen donuna ederdin
.........
Anadolu da zemheri geceleri uzundur.Bunun için hikayeler bir biri ardına gelir.
Bu hikayeyi dinlediğim geceYİ hatırlamıyorum ama mutlaka kabus görmüşümdür :))
Çok küçüktüm çünkü ..
Saygılarımla