- 1346 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Elif ŞAFAK 'Aşk' üzerine edebî bir inceleme
‘’Son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız; eşi tarafından aldatılan, içindeki duygusal boşluğu farklı arayışlarla doldurmaya çalışan ve farklı sorunları olan çocuklarının mutlu olabilmesi için çabalayan fakat bir türlü kimseyi memnun edemeyen bir kadın…’’
İşte çaresiz ve içi aşkla dolu Ella’nın hikayesi tam da burada çıkıyor karşımıza… Elif Şafak’ın seçmiş olduğu editör karakteri ile benzer bir iş yapıyor olması, hayali karakterini canlandırırken kendinden de bir şeyler katmış olabileceğini akla getiriyor. Belki de kendisinin de içinde yaşadığı duygusal boşluğu anlatmak istemiştir bu karakteri yaratırken.
Hikayenin asıl konusu olan Mevlana ve Şems kısmına gelince pek akla ve mantığa yatkın bir anlatım olduğunu düşünmüyorum. Şöyle ki Mevlana Şems-i Tebrizi Konya’ya gelmeden önce yeryüzünde yok muydu? Önemli bir zat değil miydi? Mevlana bu noktada camilerde vaaz veren biri olarak çıkıyor karşımıza . Şems geliyor, hayatına giriyor ve her şey bir anda değişiyor…Bunda doğruluk payı olabilir ancak çok abartılı.Şems’e olan ihtiyacı gözler önünde Hz. Mevlana’nın…Zira şu sözünden anlaşılıyor: ’Eğer Hz.Mevlana-yı Büzürk(babası) bir kaç yıl daha hayatta kalsaydı,ben Şems-i Tebrizi’ye muhtaç olmayacaktım.’ düşüncesi de verilmeye çalışılmış burada.
Diğer bir kıstas ise Şems şehre girince neden kimse Şems’in ilk selamını kabul etmiyor? Oysa ki ananelerimizde, misafirperverliğimizle biliniriz.Bence o ki yazarımız eseri yazarken biraz da olsa kültürel gerçekliğimizin dışında bulmuş kendini.
Mevlana ile tanışması anlatılıyor Şems’in. Yakınlıkları, birlikte gözden uzak geçirdikleri zamanlar; ilmi ve dini sohbetleri…Mevlana’nın tasavvuf basamaklarını birer birer değil, üçer beşer çıkmasıyla başlıyor dostlukları. Şems’den önce de Mevlana Mevlana’dır.Ancak Şems odunun içine kömürü atıp ateşle harlamıştır.
Mevlana’yı dinler üstü hümanist olarak gösteriyoruz. Sorarlar, hümanizmi ne kadar biliyoruz? Mevlana’yı ne kadar tanıyoruz? ’Gel ne olursan ol yine gel!’ sözü ile müslim ve gayr-i müslim binlerce kişiyi etkilemiş bir alimden bahsediyoruz. Bir ayağı sımsıkı şeriatte duran, öbür ayağı yetmiş iki milleti dolaşan bir pergelden...
Şems ve Mevlana’nın çocukluğuna da değinmiş yazar kitapta. Şems’in küçüklüğünden itibaren kerametleri görülmüş. Bu kısımları okuduğumda aklıma Ahmed Yesevi’nin menkıbevi hayatı geldi ilk olarak.Emanet olan hurmayı ağzının içinde tutarak Yesevi’ye getirmişti Arslan Baba. Zira Mevlana’nın çocukluğu da oldukça iyi anlatılmış. Attar’la tanışmasından dem vuruluyor buralarda.
İlerleyen bölümlerde Mevlana ve Şems’in dostlukları anlatılmıştır iyiden iyiye. Mevlana’nın ışığından, gönlünün ışığından bahsedilmiştir. Çevrenin duyduğu rahatsızlık, okuyucuya aktarılmıştır. Bu durum halkın tepkisini çekmiş, dergahta Şems’in işini bitirmek isteyenler bile olmuştur. Çünkü Mevlana’nın Şems-i Tebrizi’den daha yüce daha eren bir alim olduğunu düşünüp nereden geldiği belli olmayan bu kişi karşısında basiretsizliğine şaşırmış bir o kadar da kıskanmışlardır.
Tüm bunlardan sonra Şems’in gitme vakti gelmiştir. Yeni alimlere yönelme zamanıdır zaman. Şems gider, Mevlana dayanamaz bu ayrılığa bu hasrete . Yüreğine bir hançer gibi saplanmıştır onsuzluk. Oğluna emir vermiştir, ’Git onu bul getir.’.Şems de bu dosta olan ayrılığa dayanamamış ve geri dönmüştür. Zira bu dönüş çok uzun sürmemiş, belki öldürülmüş, belki de geldiği gibi terk etmiştir bu diyarları Şems-i Tebrizi...
‘’Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Baska bir yar, baska bir dosta meylediyorsun, etme.’’
Mevlana’nın Mesnevi’yi yazmasından bahsedilir eserde. Mevlana gerçekte ilk 18 beyiti kendisi yazmış, bundan sonraki kısım Hüsameddin Çelebi tarafından kaleme alınmıştır.
Kendimi Mevlana’ya kaptırdığımı fark edince Mevlana’yı ve Şems’i burada bırakıp bir iki satır da roman üzerine yazmak istiyorum. Editörümüz Ella süreç içerisinde kalbini Aziz’e kaptırmıştır. Aşk’ın tadına varmış ve içindeki duygusal boşluğu doldurmuştur çok kısa süreceğini bilmeden toz pembe dünyasında .Onun için laftan öteye gitmeyecek aşk, Aziz ile boyut değiştirip kalbine yangın düşürmüş ve bambaşka bir anlam kazandırmıştır. David’i unutmuş ve Aziz ile yaşamaya başlamıştır. Ancak çok geçmeden Aziz, sevgiliyi yarı yolda bırakır. İşte tam burada paralel giden iki hikayenin neden bir arada anlatıldığı anlaşılıyor. Ella Aziz ile içindeki boşluğu doldurmuş ve kendini tamamlamıştır. Mevlana ise Şems’le..Ve ikisi de geç buldukları kıymetlilerini erkenden kaybetmişlerdir..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.