- 805 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUNG-FU
Büyük bir otobüs firmasıyla İstanbul’a gidecektim. Otobüsün hareketine yarım saat vardı. Eşyalarım bagaja yerleştirildi. Hareket saatini beklemeye başladım. Nihayet saat 22.30 olmuştu ve hareket saati gelmişti.
Az sonra otogardan ayrıldık ve çok kısa bir süre sonra şehrin ışıkları uzakta kalmış otobüs gecenin karanlığını yırtarak ilerlemeye başlamıştı ıssız yollarda. Koltuğuna iyice gömüldü. Saat epeyce ilerlemiş ve gözlerine uyku çökmüştü. Ne kadar uyumuştu kendisi de tam olarak bilemiyordu omzuna dokunan elin onu uyandırdığı zaman. Ortalarda oturan bir yolcu yanında oturan yolcunun horlamasından rahatsız olduğunu ve defalarca uyarmasına rağmen adamın horlamaktan vazgeçmediğini şikâyete gelmişti. “Bir de siz söyleseniz belki sizi dinler.”dedi. Muavin horlayan yolcunun yanına gitti hala uyuyor ve hala horluyordu. Uyandırdı, bey efendi horluyorsunuz diğer yolcuları rahatsız ediyorsunuz lütfen horlamayın! dedi. Yolcu : “Ne yapayım çok uykum var uykudan gözlerimi açamıyorum. Uyuyunca da mutlaka horluyorum. Horlama bende bir hastalık ne yaptımsa önüne geçemedim dedi. Adamın haline üzüldüm. Kendisi de bu işten bir hayli muzdaripti ve rahatsızdı. Ne var ki, muavin onu bu illetten kurtarmaya kararlıydı. “Ben bilmem arkadaş, bir daha horlama! dedi. Yerine oturmuş tam uykuya dalmıştı ki bu sefer bir başka yolcu uyandırdı horlayan adamı şikâyet etmek için. Muavin tekrar ve son kez uyarmıştı horlayan yolcuyu. Bu uyarmalar da netice vermedi şikâyetler şoföre intikal etti. Şoför kaç kere uyardı bilmiyorum en sonunda yolcuyu otobüsten indirme tehdidinde bulundu; ama bu da fayda etmedi. En sonunda şoför yolcuyu indirmek için otobüsü durdurdu. Yolcu otobüsten inmekte direndi ve kavgaya tutuştular. Önce ağız kavgası derken iş tekme tokat kavgaya kadar vardı. Şoför yanındaki muavine ve yedek şoföre güveniyor olmalı ki, yolcunun üzerine atıldı. Bir de ne göreyim meğerse yolcu karateciymiş önce şoförü, sonra yedek şoförü, muavini ve araya giren yolculardan birkaçını bir güzel dövdü. İneceği yere kadar horlaya horlaya gitti.
İstanbul’da çok kısa bir işim vardı eğer bitirebilirsem aynı gün dönecektim. Allah: “Yürü kulum!” dedi, işlerim rast gitti. Hemen telefon açıp akşamki otobüsten yer ayırttım. Zaman kaybetmeden biletimi aldım. Aynı otobüsle geri dönüyordum. Şoför ve muavin kaportalarındaki çizikleri bandajlarla gizlemişlerdi yolculardan bir trafik kazasını andıran hallerinin tek görgü tanığı bendim herhalde. Giderken şahit olduğum horlama vakasının gelirken yaşanmaması için dua ediyordum; çünkü gelirken uyumamış ve İstanbul’da yorucu bir gün geçirmiştim. Giderken uyumak istiyordum. “İti an, çomağı hazırla.” misali tam ben aklımdan bunları geçirirken yine bir horlama ve yine bir şikâyet… Yerinden güçlükle doğrulan muavin horlayan yolcunun yanına yaklaştı. Bu sefer çok daha temkinli ve saygılı bir şekilde horlayan yolcunun omzuna yavaşça dokundu. Bey efendi horluyorsunuz diğer yolcular rahatsız oluyor. Sabır törpüsü bu uyarıların sayısı sıklaştıkça yolcular arasında huzursuzluk meydana geliyordu. Yaşadığı acı tecrübeden sonra muavinin sabrı artmış ne olursa olsun müşteriye asla kaba davranmamaya son derece gayret gösteriyordu. En son yolcuyu uyarmaya gittiğinde omzuna dokunarak: Ağabey! Sen karate bilisen? diye sordu. Yolcudan hayır, cevabını alınca doğru cevaba ulaşmak için diğer şıkları da elemek istedi. Sorunun içeriğini değiştirerek: Peki, kungfu bilisen? Cevap yine istediği gibiydi. Hayır, bilmiyorum. Sonra muavin bildiği bütün uzak doğu sporlarını sordu. Aldığı her cevap gözlerindeki ışıltıyı biraz daha artırıyordu. Yolcunun Uzakdoğu sporu bilmediğini öğrenince cesareti ve kabalığı iyice artan muavin kabalığını hakaretle noktaladı. İt oğlu it karate bilmisen, kungfu bilmisen neyine güvenip horlisan? Kuvvet hakta olması gerekirken hakkın kuvvette olduğunu bir kez daha gördüm.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.