- 775 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sıradan bir idam akşamı
Odalarında oturuyorlardı. Kimileri mutfakta kahvaltı hazırlama telaşındaydı. Kimileriyse akşam yemeğinde ne yapacaklarına kara vermeye çalışıyorlardı. Biri oturduğu yerden başını çevirip duvara baktı. Aldırış etmedi duvar onlara. Hangi birini umursayacaktı ki! Başka biri duvara bakarken bir yön aradu. Birinin ona ne görmesi gerektiğini söylemesini bekledi.
Başka biri oturduğu yerden kalktı. Diğeri yürüdü. Öteki yoruldu. Başkasıysa çabaladı. Bir müddet kayboldular. Bu kaybolmak ne birini üzdü ne de başkasını yordu. Bunun kaybolmak değil de yaşamak olduğunu düşündüler. Ardından vazgeçtiler!
Televizyonu açtılar…
- Zamanı geliyor. Dediler hep bir ama farklı ağızlardan.
Oturdular televizyonun karşısına. Biri kumandaya uzandı. Diğeri kendi eliyle diğer eline vurdu. Ötekinin canı yanmadı. Hülasa yüzsüzce – yüze gerek olmadan- gülümsedi. Ekran siyahtı. Açmadıklarından şüpheleneceklerdi ki vazgeçtiler bundan. Şüphe ekrandan da siyahtı!
Tepsiyle odalara girdi bir kadın. Yemekti, suydu, çaydı, peynirdi ne varsa yerleştirdi masalara. Hepsi açtı. Kadın da dâhil! Hepsi masaların bir yanındaydı. Yemekler de dâhil. Biri ötekinin kolunu kemirmeye başladı. Dişlerinin arasına sıkıştırdığı deriyi etinden söküp dudaklarının arasına doladı. Damalarda akan kan bile üşüyordu. Başkası diğerinin gözünü oydu. Bir kaşığın içine yerleştirip ağzına götürdü. Gözün gördükleri midesini bulandırdı. Gözün görmediklerini kustu masaya! Hiç orada olmayan biri kadının göğüslerini emdi.
- Süt yok. Dedi.
Kimse aldırış etmedi. Çocuklar da dâhil. Masadakilerden bir başkası ekmeğini yanındakinin terine bandı. Yedikten sonra terledi. “Doyduk” dedi biri eksik koluna aldırmadan. Yemekten olmasa da bu sözle doydular. Yalan da dâhil!
Televizyondan gelen sesle irkildiler. Dikkatli ve şüphesizdiler. Şüphesizlikleri ıralarının bir özelliğiydi. Ne olduklarının hiçbir önemi yoktu. Asıl mühim olan ne olmaları gerektiğiydi. Bu olmayıştı onların asıl karakteri.
Biri başparmağını ıslatıp – evet, ayı bir kitabın sayfasını çevirir gibi- kumandanın tuşlarından birine bastı. Değişen kanalla birlikte gördükleri de değişti. Tek değişmeyense ne anladıklarıydı. Anlamadıkları da dâhil!
Arkasında duran devasa spotla son derece aydınlık ve sözümona son derece kutsal görünen biri elindeki kâğıtta yazılanları gözyaşlarına boğularak okuyordu:
- Sayın seyirciler, birkaç saat sonra kanalımız önünde toplanacak bir grup insan iş çıkışı beni katledecekler. Beni öldüreceklerden birinin yapacağı açıklamada katletme nedeni olarak sayın büyüklerimizin adlarını okurken gerekli duyguyu veremeyişim öne sürülecek.
Televizyonu kapattılar. Az öncekinden de karanlıktı ekran. Yerlerinden kalktılar. Hiç yürümedikleri kadar hızlı yürüdüler. Hiç olmadıkları kadar kızgın oldular. Birkaç saatliğine ölüm oldular. Yapılması icap edenin yapılışı oldular.
- Sayın büyüklerimizin isimlerini okurken gerekli duyguyu veremiyor. Dedi biri öfkeyle!
İçlerinden biri, bu sözü diyene hızla tokatı aşketti.
- İsimleri değil, adları!
YORUMLAR
Her akşam idam sehpalarına koşuşturan insanların sefil hallerini,kendi gözleriyle göremedikleri aciz durumlarını ne güzel anlatmışsınız.
Ruhun darağacında çırpındığını görememek her insana kolay nasip olur da,görmek gayret ve haysiyet ister.
Bir kaç dakika ekranda görünebilmenin maliyeti insanın onuru olmamalı fakat ülkemizde maalesef rezilliğin en ince ve en kalın haliyle kendini sıkılmadan beslediğini görüyoruz.
Sunucu nerdeyse eşinin yanında karısının memeleriyle oynayacak fakat adamda en ufak bir tepki yok. Tepki de ne sunucunun samimi davranmasından hayli memnun.
Dikkat ediyorum bütün sunucular bayanları elleriyle okşuyorlar.Erkekleri yakın temas yok.
Olsun ekranda görünmek önemli olan.
Maallede hava atabilmek.
Bir gün belediye otobusü ile eve giderken önde oturan genç bayan yanımda oturan orta+5 yaşındaki kadına "Ay siz o evlendirme poroğramındaki değil misiniz? Ay ben sizi çok seviyorum.Öpe bilimiyim?" diye sorunca orta +5 yaşlı kadın " Öpme canim porograma gidiyorum saçım makyacım bozulmasın " diye reddedince kız moraracağına " ay sahi yaa" dedi.
Her seviyede yoksulluğun yaşandığı memleketimizde insanların edep ve haysiyet babında ziyafet çekmeleri için daha çok ne yapmalı bilemiyorum.
Yazınız derin manaların kapılarını açtı zihnimde.
Selam ve muhabbetle.