Ağlak ve muğlak düşlerin heybesini taşıyan algılar kraliçesi
hayrettin taylan
Ey Yâr!
Ezberimde, seher bülbüllerinin söylediği ayrılık nağmeleri var.Hüznün bestelerinde kalmış bir ses ağlıyor.
-Gözyaşını çekiyor gözyaşı yasası. Sen ağlak ve muğlak düşlerin
heybesini taşıyan algılar kraliçesi.
-Yitik umutların seyri seferiyim.İçimin yolları kapalı.
Gitmegillerdesin. Kalabalık bir sülaleniz var.Üstelik, hazan bekçilerinizden gizlice geldim kentine.
-Viran olmuş bir kent gibi ummadıklarımı yaşatırcasına yıkılmış hayaller vardı.
-Hayal kırıkları, can kırıkları, kırk ayağını yollamıştı bağrımın en hassaslarına.
-Bu gidiş sabrın öyküsünde beni Yakup kıldı.Beni Eyüp kıldı.
Hasretini bertaraf eden sol tarafımın en mistik temsilcisisiyim
Teslimiyetimin niyetlerini taşıyor akli duruşum.
-Durulandım.
Yâd ettiğim şükrün sofrasında arındım.Çiçeklerine gelen bilincin arısıydım.
-Yarın, bal gibi beklemekteydi.
Lâl olmuş günceler sıralanıyordu peşinatı ödenmiş halime.Hayallerden çıkmanın zorundalık , gerçeğin farkındalık duruşmasında kendimle
tahammülün sınırındaydım.
-Yeni doğmuş bir bebek kokusu gibi seni içime çekiyordum.Yeni doğan bir bebeğin sesi gibi tizdi özlemlerim.
-Anne olmuş bir kadının sevinci kadar özelleri özetlerdi sevincim.Öyle bir sevinçle aşkını gönlümün kucağında taşıyordum.
-Doktorlar altı aylık ömrü kaldığı dediği kanser hastasının hüzün borsasından kurtarıyordu senli hayallerim, hallerim.
-Sana göre bir saplantı, bir hastalıktı. Oysa , aşkın ileti yoktu.
Aşk, insanın yaşadığı duygular içinde en özeli, en temizi, en gerçeği, en içtenliği olandı.
Bitmenin de son noktadasındaydım.Nokta kadar kalmış bir dünyanın içindeydi karalığım.Nokta kadar bir kara.Kalemi iyi basılmış, bir son nokta gibi bakıyordum.
Yokluğunun bamtelini çalıyordu alınganlık.Küsmüş kaderlerin melekleri vardı solumda.
*Kirlenmiş bir dünyanın cümlesini yazıyordu bozuk niyetler, algılar, zaaflar.
Biat etmişti huzursuzluk hüzne. Bir acının dirilişiydi. Bir derse, bin desen çizilmişti.
-Gamlarımın gemisi karaya vurmuştu.Sensizliğin Bizansı gibi direniyordum.Koca yürek imparatorluğum çökmemeliydi.
Çarenin son şekline bürünmüştü İstanbul. Sen yıkılmaz, gidilmez, bitmez denilen İstanbul’dun. Fethine geldim, geldiklerim geldim.
Şimdi gitmelerine geldim.
Sen gitmegillerden, Gitmenaz Hüzünsu …
İlk kezlerini yaşadığım yerdeyim. Kederin hamalıyım orada.Sen
ışığın hiç uğramadığı, yıldızların kaydığı, zulmetin metruk kentlerinde bir yerde saklı olmalısın.
-Hüzün sana komşuluk dersi vermiş.Acılarından arınmışın ki sevdamı dava edecek kadar gözlerin açılmış.
Ruh ticareti yapan tüccarların cariyesi olma duyular badesi olarak içilme yeni arayışlarda.
-Yalnızlığına alış.
Ümit, insanlıktan da yaşlı. Bu dünya umut ile ümidin ürünüdür. Yitirme ümidini.Ufkunun sularında mavişe kal.
Sahralarımı gözyaşlarınla çamura çevireli, içinde çıkılmazlarım hep var.
Nâçârlığın Çar’ıyım.Çaremi çaldı çaresizlik.Aşkımı çaldı aşksızlık.
Ben’i çalamadı hiçbir benlik.
- Eksik kalmış şeylerin şerhinde kalemim susamazdı.Ebediyete yakın bir ebediliğin mutlak düşler arifiydim.
-Bilince tanımlar besliyordum.Ruhu sağlam, özü sağrak, kendini bulan güzelliğin benlik toplamıydım.-
-Tebessümün sönmemiş volkanı gibi içimde gülüşüyordu yaşattıkların.
-Yitiren, bitiren, giden,üzen bir daha gelmez mi? Bir daha toparlayış, arınış, kendini buluş için yeniden ulanmaz mı Elnaz.
İçine çektiğin gözyaşlarını saklama.Harca yoluma, ağlamak kavuşmanın selidir, arınışıdır.
Acılarımızın tespihini çektik teşbihler cümlesinde.Cümlenin ipi koptu, imamesi yürek elimde, taneler, sen gibi tane tane dağıldı.
Bir dağılış sonrasıyım, halimi toparlayacak cümleni bekliyorum.
Umruma yaşadıklarının durulanmış hayatı sızdı.Sendeyim, senli her anın sayfasındayım.
Her anım seni sözcüklere teslim ediyor.İmgelerin mistik yazılışındasın, ben dışında etkin sızılar yazdırıyor seni.
Yazgı ile yazgı arasında, ben ile benlik arasında, sen ile ömürlük umutlar arasında saklanmış güzelliklerin yarınısın.
-Yarım kalmış ve devrik cümlenin yüklemisin.Öznemin yüklediği bütün dünya seni bekler Elnaz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.