- 629 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Düşündük-Düş'tük/Islandık-ıska'ladık
/////////////////////////
Yine düşünüyoruz durmadan,
Yapacak çok işi olan insanlar düşünmeye pek vakit bulamaz sanırdım,
Otomatik ve rutin bir hayatı sürdürmek telaşının dışına hiç çıkamazlar,
İçlerinde başka bir duyarlı ve şeffaf alanda yoktur, diye inanırdım.
Oysa varmış.
Şimdi, hayatım boyu hiç olmadığı kadar vaktim az ve dar,
Yapacak işlerim boyumu aşacak kadar çok,
Ve uyumak lüks sayılabilecek durumda.
/
Ama yine düşünebiliyorum.
Bu demektir ki, bazı şeyler, her şeye rağmen asla duraksamadan işlemekte.
Tıpkı Kader planlarımız gibi belkide.
Düşünmekten yorulmak, bedensel çalışmaktan daha fazla yorucu.
Kolayca uyuyabilsem şükrün destanını yazabileceğimi hissediyorum.
Uyumaktan korkuyorum bazen.
Bazen ise uyuduğumu sanıyorum.
Başımı yastığa koyarken, biraz uyumayı istiyorum mesela.
Uyumayı ve hafiflemeyi diliyorum.
Gözüm uyurken, öz’üm uyumazmış meğer.
ben uyurken o kendi başına ağlarmış?
Ağlayarak uyanmak;
insanın uyanıkken ağlayamamış, kendisini tutmuş olmasının neticesi belkide.
Belkide, gözümün sahibi Rahmetini, bana rağmen sunmuştur Öz’üme.
Rahmet zaten daima bize rağmen olana deniliyor sanırım.
Biz ne kadar dirensek de,
Oralı değilmişiz gibi davransak da,
Hatta için için, bencil bir kibir hali ile,
ihtiyacımız yokmuş numarası ile içi boş bir başıdik,burnu havalarda görüntü sergilesek de,
her ne hal içerisinde olursak olalım, muhakkak bizi arayıp buluyor.
Adresini hiç şaşırmıyor hemde.
Miktarı ve zamanı tamı tamına denkleştirilmiş, ayarlanmış bir
lutuf ve ihsanlar-
men edilme ve engellenmeler-
olmazı olur, oluru olmaz yapmalar-
hepside Rahmet kelimesi ve manasının tecellileri olarak bize ulaşıyor.
Buna “Hamdolsun Ya Rabbelalemin” demekten öte ne gelir ki elimizden,dilimizden,Kalb’imizden.
Sonsuz Hamdolsun Rabbimize.Amin.
/
Anlatamadığım rüyalarımın peşine düşebilmek için izler arıyorum durmadan,
bazen diğer renklerin arasına gizlenmiş,
ton farkıyla seçilebilen bir silüet oluyor izler.
Bu iz’lere isimler koyuyorum
Hatta zaman zaman değiştiriyorum onları .
belli belirsiz ama açık bir frekansın varlığına kanaat getirebilirsem sesleniyorum onlara bu isimler ile.
kendi sesimin yankısı kadar olsun, bir cevap gelir umudu yaşıyorum bazen.
insan kendi kalbini, kendisine konuşma muhatabı olarak seçmişse,
(ki burada hiçbir kişilik,kimlik, isim insanın kendisi ile muhatab olması kadar iyileştirici değildir)
(aslolan kişinin kendisinin kendisiyle konuşabilme imkanını bulmuş olmasıdır.)
Bu onarıcı bir yaygara olup insanı kendi içinde tedavi eden bir noktaya da taşıyabiliyor,
Dış müdahalelere direnebildiğimiz ölçüde gerçeklenebilen bir hal bu.
İnsanın bütün renklerini biribirine karıştırıp, alaca bir karmaşayada girilmesine sebep olabiliyor.
Birinci seçenek için daima dışarıya tüm duyuları kapatmak şartı geçerli.
Dışarısı yakıyor çünkü.
İçeride tüm sükunet.
İnsana kendisinden daha fazla dost olacak kimse yok.
Olmamıştır ve olmayacak.
İnandığım işte budur artık.
/
Bulutlara bakmayı unutuyorum soğuk günlerde
güneş yüzünü göstermese, başımı gökyüzüne çevireceğim de yok zaten.
Sabah parlak bir gün doğmuş ise, bütün gün ışıldıyor.
Yok karanlık ve kasvet yağıyorsa her tarafa,
o zaman tüm gün renkler o yönde sıraya giriyor.
hayatın renkleri ışığın hükmünde sanki.
bazen gün ortasında yada en beklenmedik bir anda değişiverdiği de oluyor her şeyin.
ya ışıltılı güneşi, bulutlar sarmalamış gibi saklıyorlar.
yada bütün koyu renkler ve karanlıklar ansızın aydınlığa teslim ediyor bütün unsurlarını.
bunların hepside daima beklenmedik bir oluşlar yumağı.
Bu da bir Kader planı sanırım.
Kader, önceden seyredilme imkanı olmayan, şey-nesne-iş-oluşların, kısacası tüm varlıkların provasız anında çekim, yegane filmi gibi. Yazıldığı anda yaşanan bir sinema filmi.
Kader; biz ne yaptıysak o.
Böyle sanırım denklem.
/
Hazırlıksız yakalandık bu hayat yağmuruna,
ıslandık ıslanacağımız kadar da,
Hastalanmasak bari.
/////////////////////////////////////