- 2254 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Yaşamak Sanatı
"Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar"
Ömer Hayyam
Sanattı yaşamak öyle öğretmiştin bize değil mi anne?
Kimseye muhtaç olmadan kendi ayakların üzerinde durabilmek, kimsenin hakkına tecavüz etmeden kendi alın terini yemek, kimseye sırtını dayamadan var olabilmekti yaşamak. “Sakın kimseye açım demeyin, derdim var demeyin, göstermeyin kimseye ağladığınızı hiç kimse gözyaşınızı silip size ekmek vermez sadece akıl verirler. Gideceğiniz yere yürüyerek, gerekirse sürünerek gidin ama emanet ata binmeyin ya düğünde ya bayramda inersiniz. Allah’tan korkun ama kuldan da utanın. Bir çiçekle bahar gelmez sevin tüm canlıları ama sağ gözden sol göze fayda yok sevdiğiniz kadar güvenmeyin.” derdin anne. Cam fanuslara sakladın, kendince korumaya çalıştın kötülüklere karşı bizi.
Söylediklerini yaptım, ayaklarım üzerinde durdum, kimseye ağlamadan kendi alınterimi bölerek yaşadım, minnet etmedim komşunun atına arabasına topuklarım şişene kadar yürüdüm param olmadığında. Korktum Allah’tan ve utandım kulundan “El alem ne der” sözünü kazıdım beynime. İstediğin gibi oldu herkesin güçlü dediği bir insan oldum.
Eksikler vardı hayatımda “Bir çiçekle bahar gelmiyordu" ya bahar olsun istedim yaşamım. Fanusumuda öğrenememiştim yaşamı. Eksikleri tamamlayım derken ilk seviyorum diyene aşk diye sarıldım, ilk yüzüme gülene dost dedim. Her yemine inandım kendim gibi bildim çünkü Allah’tan korkmalıydık öyle öğrenmiştim, ağlamadım kimseye çünkü gözyaşımı senden başkası silmeyecekti ve acımayacaktı öyle biliyordum.
Şimdi ne mi oldu?
Ne oldu biliyor musun anne?
Kırıldı cam fanus kaldım senin bizi korumaya çalıştıklarınla baş başa.
Güçlü olmak suçmuş, sığınıp derdimi açtım dost bildiğime aşk sandığıma seninki de dert mi dediler, yıllar boyu öyle çok susmuştum ki bir omuz verirler diye düşündüm ağzımı açtığım an yine susturdular ve yine ölüm sessizliğine ittiler yüreğimi. Başkasının küçücük sorunu dertken benim ki duygu sömürüsü oldu kimi zaman. Beceremedim kalabalıklarda ağlamayı ve beceremedim diğer insanlar gibi bademcik ameliyatını kanser gibi anlatmayı. Küçüktü benim sorunlarım hep ve yalnızlığım kalabalıktı aslında kalalabalık bakan gözlere.
Ah anne hiç kimse bilmiyor yüreğimde kopan fırtınaları. Yıllar senden hiçbir şey götürmedi, acılar yüzünde hiç iz bırakmadı diyorlar ve ekliyorlar ne güçlüsün hiç ağlamıyorsun kederlerine. Bilmiyorlar ki anne en son ağladığımda senin hıçkırıkların kaldı kulaklarımda ve o günden sonra terk ettim şahitli gözyaşlarımı.
Bir telefonun ucunda duydular titrek sesimi ama gözlerimden akan yaşı görmediler asla. Sen ağlıyor musun diye soranlara hayır dedim sesimin yorgunluğudur ben ağlamam. Oysa ne çok hüzün biriktirdim içimde ve ne çok ağladım ay ışığına karşı, bir ben biliyorum bir Allah biliyor yalnızlığıma katık yaptığım gözyaşlarımı.
Şunu öğrendim kısacık ömrümde sahneydi bu dünya ve oyununu en güzel oynayanındı bütün roller. Nasıl pazarladığındı önemli olan duygularını, önemi yoktu ne hissettiğinin ya da önemli değildi doğrular yalan da olsa ne kadar güzel anlattığına bakıyorlardı sevinçlerini ve acılarını.
Aynı renk değildi herkesin gözyaşı kimisinin ki daha koyuydu ve akarken sıraya giriyordu herkes silmek için kimisininki de yüreğe sızıyordu kimse bilmiyordu ve koyu bir yalnızlık düşüyordu payına.
Sanattı aslında yaşamak anne, sanattı güzel ağlayabilmek. Yalnızlığımla baş başa kaldığımda ve gözyaşlarımı silecek bir omuz bulamadığımda anladım, ben yaşadım ama bu sanattan sınıfta kaldım. Öğretmedin çünkü sen kalabalıkta nasıl ağlanacağını, yaşamak kadar güzel ağlayabilmenin de sanat olduğunu hatta yaşamak sanatının en önemli parçası olduğunu…
YORUMLAR
Dmdan düşenin halini damdan düşer bilir demişler... Elin sivilcesi dağ olurken, senin yüreğinde ki okyanus bir avuç su gibi görülür... Ne güzel bir yazıydı. Kutluyorum.
YAŞAMAK
Ne kadar yaşadığın değildir önemli olan
Önemli olan ne kadar güldüğündür aslında...
Güldüğün kadarını eklersin,
Çıkartırsın ağladığını tüm zamanından
Yaşamındır arta kalan...
Ters bakiye verdiğinde anlarsın
O vakit ayırırsın yaşamayı;
Yaşamak sandığından...
Sonra;
Kaç omuz bulabildiğin önemlidir
Islatmak için; süzülenlerle yanağından...
Saçlarını okşayan eldir
Elinde kalan yaşamı değerli kılan...
Avurtların acıyıncaya kadar güldürendir...
Yani;
Yaşamına bir damla damlatandır beklentisiz;
Kendi yaşamından...
Ve
Pişmanlıklar...
En arsız hırsızıdır bir ömrün...
Rüzgarıdır;
Kayadan bile toz koparan...
Unutma;
En çok keşkesi olandır en az yaşayan
Ahmet ÇITAK
yakamoz deniz
Daha önce okuyup şiirinizi hesap yapmıştım ve şiirinize göre hiç yaşamadığıma hatta öldüğüme karar vermiştim yanlış hatırlamıyorsam.
Sizin de dediğiniz gibi birinin sivilcesi en büyük dertken sizinki kanser bile olsa dertten sayılmaz çünkü bazı insanlar ağlayıp kendini acındırmayı beceremezler ve hayat boyu hep yalnız kalırlar acı ama gerçek. Tekrar teşekkür ederim değerli yoruma ve güzel şiirinize onur verdiniz saygılar mirim.
Evet yaşamak bir sanattır, sessiz sedasız akıp giden zamanda yetenekli olmak veya düşe kalka tecrübeler edinerek ilerlemek bir sanattır. Zor bir sanat, kimi sessiz sedasız olur kimileri içinse gümbür gümbürdür hayat... Dolu dolu ve derinden yaşayanlar için keyifli olsa da bazen etkileri de derin ve keyifsiz olabiliyor elbette... Değişik ve anlamlı bir yazıydı, kutlarım... En güzel günler yaşamayı bilenlerle olsun dilerim... Sevmeyi bilenlerle....
Saygı ve selamlarımla... (Bir şeyler yazmadan geçemedim, sanırım etkilendim.)
yakamoz deniz
Maalesef bazı insanlar her duyguda çok kalabalıkken bazı insanlar hep yalnız kalıyorlar ve en çokta güzel gönüllü ve güçlü insanlar yalnız kalıyor bunaydı aslında sitemim. Anlayan hisseden yüreğinize sağlık. Sevgilerde kalın dost.