- 1185 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun.
EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
Her sekiz mart geldiğinde bu güne ait bir yazı yazmak gelir içimden. Ama o günlerde o kadar çok şey söylenir ve yazılır ki onlardan etkilenmemek mümkün olmadığını düşünerek yazıyı sonraya ertelerim. Sakin bir zamanda yazmak isterim.
Herkesin bildiği bir şeydir,devletin bazı değerlere sahip çıkarak sahiplenen sivil toplum örgütlerinin ve insanların elinden alarak içini boşaltması. (8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de bunlardan birisi.)
Kadınlar kendilerini kabul ettirmek, kendileri için varolduklarını seslendirmek,emek cephesinde erkeklerle eşit ve yan yana olduklarını kabul ettirebilmek için başlattıkları direnişin adıdır 8 Mart.. Bu başkaldırı, sadece kadınlar için değil, tüm çalışanlar içindir. Zorlu
mücadeleleri sonunda tüm istediklerini alabildiler mi? Hayır. Ya diğer emekçiler? Onlar içinde aynı yanıt geçerli.
Başta şunu sormakta yarar var; 1 Mayıs işçi Bayramı kadın emekçilerin bayramı değil mi?
Sadece erkeklerin mi? Ben Sekiz Mart’ı ve Bir Mayısı biribirinden ayrı düşünemiyorum.
Bu günlerden birisi işçi erkeklerin,birisi de işçi kadınların mı? Yoksa bunun dışında feminist
çe yaklaşımlar var da 8 Martın arkasında ben mi göremiyorum acaba? Yoksa kökeninde her iki cinste emeğini satarak geçimini sağlıyor, yada katkıda bulunuyor. Ev kadını da,tarlada eşi ile çalışan da,fabrikada çalışanda emekçi.
Bence bir ayırım yapılacak ise ,üretim araçları karşısındaki konumlarına göre yapılmalı. Ya üretim araçlarına sahip olan burjuvazi ve ya küçük burjuvazi içerisinde yer alır kadın ki o zaman asalaktır. Ya da hiçbir üretim aracına sahip değildir,kafa veya kol gücü ile yaşamını sürdürüyordur. O zaman da yeri işçi sınıfının yanıdır.
Gel gör ki uygulamada böyle olmuyor. O zamanda olan tüm emekçilere oluyor.
Akşama kadar işinde çalışan kadın akşam eve geldiğinde ikinci mesaisine başlıyor. Bu durum
Ataerkil toplumlar ve tabi ki ülkemiz için geçerli bir durum daha çok. Bu anlamda bir 8 Mart
İse buna hiçbir diyeceğim yok. Ama Bir Mayısta tüm güçlerimizi birleştirsek daha iyi değil mi? Feminist hareketler gibi hareketlerin varacağı yerler ve alabileceği sonuçlar gayet sınırlıdır ve emekçi hareketi böldüğü içinde yönetim tarafından hoşgörü ile karşılanıp adeta desteklenmektedir.
Emekçi Kadınlar Günü de Bir Mayıs ve daha başka şeyler gibi bize dışarıdan gelmiştir.Kendi iç dinamiklerimiz ile elde etmedik ama tümden de havadan değil gene de bir mücadele sonucunda kabul ettirildi. O anlamda Emekçi Kadınlar Günü dünya kadınlarının bir hediyesidir ülkemize. Bir Mayısın ve Sekiz Martın altını ne kadar doldurabildik o tartışılır.
Ülkemizde kadınların sosyal yaşama girişlerine,seçme seçilme hakkını elde edişlerine bir göz atarsak bunu görmek mümkün olur sanırım.
her şeyden önce ,”Ülkemizde kadınlara seçme ,seçilme hakkı diğer birçok ülkeden önce verildi.Bu konuda ülkemiz öncü.” deniliyor. Acaba bu gerçek mi? T:C: nasıl kadınlı oldu?
Bu yönde ne gibi girişimler,mücadeleler oldu?
Baktığımızda sınırlı da olsa 1870 yılından başlayarak seçme seçilme hakkını elde etmeye başlamışlar dünyanın çeşitli yerlerinde.
19.yy dan başlayarak bir çok kadın dergisi çıkmış. Bu dergiler kadınları toplum içindeki bulundukları yerden daha iyi yerlere getirmek için mücadele araçları olmuş. 1923 yılında Nezihe Muhittin adlı bir kadının öncülüğünde, Kadınlar Halk Fırkası adlı bir parti kurulmaya çalışılmış. Parti sadece kadınlardan oluşuyor ve onlara açıkmış. Partinin yaşam bulmas engellenmiş. Parti için çalışan kadınlar da onu ,Türk Kadınlar Birliği adında bir derneğe dönüştürmüşler. Mücadelelerine dernekle devam etmişler.
1923 yılında seçimlere karar verilince Latife Hanım kadınlara siyasi haklar verilmesi ve kendisi vekil seçilmek için Atatürk’e baskı yapmaya başlar. Bu isteğinde çok ısrar eder.
O günlerde mecliste kadınlara seçme seçilme hakkının gündeme getirilmesini sağlar. Ama
istediklerini başaramaz.
Tunalı Hilmi,Refik Koraltan,Feridun Fikri ,Recep Peker, Yahya Kemal Kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi için önerge verip önergelerini savunurlar. Fakat bu çabalara rağmen
1924 Anayasasında kadınlar yok sayılırlar. Seçme seçilme hakkı verilmez onlara.
1930 yılının yerel seçimlerinde kadınlara oy kullanma hakkı tanınır. Aday olabilmenin de yolu açılır. Bunun üzerine Serbest Fırkada Makbule Hanım görev alabilmiştir. !930 yılının
ekim ayında yapılan yerel seçimlere katıldıktan hemen sonra kasımda Serbest Fırka kapanmıştır.
Ta ki 1934 yılının aralık ayında Anayasa’nın 10. ve 11. maddeleri kaldırılıncaya kadar bu
durum devam eder. Bu yıl kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş ve vekil sayısı’da 317 den 350 ye çıkartılmıştır. Amaç erkek vekillerin kadınların seçime girmesinden etkilenmelerini engellemek olsa gerektir.
Kadınlara yurdumuzda seçme seçilme hakkı verilmiş 1934 Aralık’ında ama abartıldığı gibi bu işin öncüsü genç T.C. değil.
T.C. kurulmadan önce; Finlandiya,Yeni Zelanda, Norveç,SSCB, Almanya, Avusturya, Leton-
ya, Polonya, Estonya, Hollanda, Belçıka, İsveç, ABD,Arnavutluk, Çekoslovakya,Ermenistan,
Azerbaycan,Burma,Moğolistan, ve Tacikistan’da kadınlar seçme ve seçilme hakkını çoktan almışlardı bile. Biz sonlara kalmışız aşlında.
Burada öncelikle sosyalist ülkelerin kadın haklarını daha önce verenlerin çoğunluğunu oluştur
dukları gerçeğini gözardı etmemek gerekiyor. Ama Burma gibi bir ülke bile T.C.inden önce vermiş kadınlara siyasi haklarını. Yani kadınlara 1934 yılında seçme ve seçilme hakkı vermenin o kadar abartılıp ,büyütülecek bir yönü,bir yanı yok. Bunun nedenini aşağıda açıklayacağım ancak ondan önce hangi ülkeler genç T.C inden sonra kadınlara siyasi haklar vermiş onları da bir anımsamakta yarar görüyorum.
Fransa,Bulgaristan,İsviçre, Yunanistan, Macaristan, Biz bu adı geçen beş ülkeden öce kadınlara siyasi haklar verdik diye böbürlenmenin anlamını çözemiyorum doğrusu.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdik te ne oldu? Neler, nasıl değişti? Yada bir şey değişti mi?
Ülkemizde kadınlar ilk defa meclise girdiklerinde sayıları 18. !939 da 15. 1943 te sayı 16.
1946dan sonra sayılar tek haneli rakamlar ile ifade edilir olmuş.1991 yılında vekil sayısının çoğaltılmasına paralel olarak bir yükselme söz konusu olsa da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
hiçbir zaman yüzde dördü geçmemiş.
Sosyalist ülkelerdeki durumu detaylı bilmediğim için fikir yürütmek doğru olmasa gerek ama eldeki veriler ışığında kapitalist ülkelerin hemen hepsinde parlementolardaki kadın oranı özel önlemler ile belli bir sayı tutturulmaya çalışılıyor. Kotalar vb. Bunarda göstermelikten öteye gitmiyor. Nedeni ise,kadınların yaşamın birçok alanlarında azınlıkta olmalarının yanında iş hükümette görev almaya gelince bu oranlar göz önüne alınmayarak sayı gittikçe düşüyor.
Sistem kadınları feminizm vb. hareketlere yönlendirerek sınıfsal hareketi zayıflatma yolunu her zaman kullanıyor. Kadınlar sistem sınırları içinde birtakım haklar için mücadele ettikleri sürece de gerçekten kurtuluşları mümkün görünmüyor. Çünkü onlarında ait oldukları sınıflar farklı. Kadın hareketleri onların sınıfsal farklılıklarını ortadan kaldırıp imtiyazsız,sınıfsız kaynaşmış bir kitle yapıyor. Erkek kadın ayrımı ile kadınların tek başlarına kurtuluş için mücadele etmeleri savaşımlarının başarısını engellemenin yanında asıl kurtuluş hedefinden ayrılıp başka hedeflere yönelmelerine de kapıları açarak sınıf savaşımını zaafa uğratır.
Hürdoğan AYDOĞDU
Kaynak: Tezer Taşkıran Cumhuriyetin 50. Yılında Kadın Hakları, Kadınsız İnkilap, Yaprak Zihnioğlu, Fethi Okyar’ın Anıları 13/3/2005 tarihli Radikal İki’den İpek Çalışlar’ın “Dünden Bu Güne Kadınsız Demokrasi” adlı yazısı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.