- 804 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kod Adı Beyaz II
Çil “Çile”ne, bîst “Beçe”ne, bist “Xirîpe”ne, panzde “Zîpe”ne û hindîtir jî hene. Paşî “Cemre”ne, dûra havar havar bihar hat… Şivat here Adar hat…
Kışın bu yıl ki asisi “Çile”
Çile; bu yıl kızgın, göklerden toprağa asi bir güç uygulamakta. Yeryüzünü bembeyaz bir örtüyle kaplayıp kendi hükmünü, kendi acılarını bizlere yaşatacak... İnsanlığa kıyametin kızgın kuyularından buzul mevsimlerini işleyecek gibi hırçın ve hoyratça esiyor.
Yoksa Çile eskiye mi dönüyor, günlerce yağıp dinmeyen o anlara mı döndürecek bu zamanı?
Dağlar üşüyor, yollar üzerindeki yüklerle yıkık, dereler donmuş, evler nefessiz!… Köyler haritadan silinmiş gibi dümdüz bir ovayı andırıyor. Şehirler terk edilmiş, boşaltılmış gibi kimsesiz ve çaresiz…
Güneşin rengini unutmuş Berçelan
Berçelan’ın gözleri görünmüyor; yıkılmış, gizlenmiş gibi. Sisler içine gömülmüş, dimdik duruşundan eser yok!. Göğün çığlıklarına maruz ağlamakta...
Eski topraktan bir ses
Pencere kenarına oturmuş yaşlı bir dede hayretle dışarıda yağan karı izlemekte ve belki de Beçelan’dan yayılacak güneşin ışıklarına gözlerini dikmekteydi. Ahlar çekip, tabakasının içindeki sigarasını yakıp hayretler içinde şunları anlatıyor: “Yıllar önce bizler iki, iki buçuk metrelik kar altında kalırdık lakin yirmi yıldır bu kadar uzun ve kızgın kar tanelerini görmemiştim. Biz, o zamanlar karı temizleyemezdik ve karın üzerinde yürüyebilmek için ayakkabılarımızın altına Lihanlar takardık. Lihanlarla ancak karın üzerinde durabiliyorduk ve hayvanlara ulaşıp yem verebilmek, onlara su taşıyıp susuzluklarını gidermek için saatlerce uğraşırdık. Hayvanlarımız için topladığımız otları elli metrelik bir mesafeden yarım saatte, bir saatte düşe kalka ahır kapısına ulaştırır ve hayvanların açlık içinde kıvrandıklarına şahit olurduk lakin faydasız kar yağdıkça yağıyordu… Kiler olarak kullandığımız yere tüneller açarak ulaşırdık. Elektrikler aylarca giderdi, çocuklar huzursuzlaşır, bunalırlardı. Şimdi sanki o günlere o zamanın içine gömülmüş gibiyiz” deyip gözyaşlarına boğuluyordu.
Aslında gözyaşları mutluluktandı; hem yıllar önceki günleri hatırlattığı için hem de bugün o günlere göre daha güzel şartlar içinde olduğu içindi. Ama korkuyordu… Korkusu, şimdiki insanların yıllar önceki insanlar kadar güçlü olamayacağındandı!..
Gever ovasından haykırışlar gelirdi bu kez
Mêrgezer’den kente çığlar düşmüş, yollar geçit vermez bir katil!
Dağlar artık taşıyamıyordu üzerindeki yükleri ve bu yükü bir boşluğa bırakmak zorunda kalıyorlardı. Bu boşluğun sonunda köyler, bacalarında dumanlar tüten evler… ve sahipsiz insanlar vardı. Dağlar, üzerindeki kocaman yüklerini bırakınca köyler bir beyaz duvarın altında kalır günlerce yardım eli bekliyorlardı. Kimseler gelemiyordu, bu insanlar sahipsizce yok oluyorlardı… Şehre gelmiş kış ihtiyaçlarını alıp tekrar dönebilmek için yolların açılmasını bekleyen ama açılmayan yolun günlerce açılmayacağını görüp çocuklarına ulaşabilmek için yollara düşen adam yürüyerek gitmek zorunda kalıyordu. Zor şartlar altında iki üç köyde konaklayarak sonunda ulaşabiliyordu çocuklarına ama her zaman bu mümkün olmuyordu. Bu uğurda yolda ve çığ altında kalıp cav veren olmuştu ve hala oluyor. Çocuklar okuyamıyordu ya öğretmen gelemiyor ya da okula gidilemiyordu kocaman kar tanelerini ezip ulaşamıyorlardı keyif aldıkları, bilgi yüklü dergâhlara!.. Bunun gibi yüzlerce resmi gözler önüne seriyordu çileli Çile…
Befrokê dê bes vere
Mal xirabê dê here…
Zaman içinde pek çok acılar yaşatmıştı Çile. O çileli zaman geri mi dönüyor, günlerce dinmeyen bembeyaz kar taneleri geri mi geliyordu?.. Ağıtlar içinde kalan köylerin çileli anları tekrar mı alevleniyordu?. Acaba kar tanelerinin düşüşüne gözyaşları döken dedenin anlattıkları o sahneler tekrar mı canlanacak?..
Aslında karın güzel yanları da var lakin durmak bilmeyen kar taneleri umarım geçmişte kalan tarihe geri götürmez bizleri. Çünkü geçmişte karla gelen karanlık insanları çok olumsuz etkiliyordu. Umarım o zaman bu zamanla birleşmez… Kızgın geçen “Çile”ye bir de “Beçe”nin ağır koşulları eklenmez. Eskilerin anlattıklarına göre “Beçe” dünya için şunları dile getirmişti; “eğer bıraksalar dünyayı yirmi günde buzullara çeviririm. İnsanların damarlarındaki kanı ve yeni doğacak çocukları anne karnında dondururum…”
Güneşin yüzünü ve sıcak günleri tekrar görebilmek umuduyla…
Not: Çile, Beçe, Xirîpe, Zîpe, Cemre; Bunlar kış sürecinin günlere ayrılmış isimleridir. Aşırı soğuk zaman, normal ve güzel zamanın adlarıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.