- 1061 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İzzet Yüceltir, Kibir Alçaltır
"Allah Teâlâ Hazretleri sizden cahiliye kibirini temizledi. Artık o, muttaki bir mümin veya bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Hz. Adem’in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır." (Ebu Davud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menakıb (3950, 3951); Kütüb-i Sitte)
İzzet; üstünlük, değerlilik ve saygınlıktır. İzzet, onur, üstünlük ve güç Yüce Allah’ındır; O’na yakın olan Resûllerinin ve mü’minlerindir. Allah Mütekebbirdir. O’nun gücü ve kudreti karşısında, yeryüzünde büyüklenebilecek kimse yoktur; O, önünde secde edilecek tek makamdır. Kibir insana yasaktır; insan Rabbi karşısında aczini ve haddini bilmelidir.
Kibir, insanın şuurunu kapatan en büyük engellerden biridir. Şeytanın, Allah’a isyanına sebep olan karakter özelliğidir kibir ve insanı Allah korkusundan uzaklaştırır, vicdanî hassasiyetini zayıflatır. İnsanı dünyada ve ahirette çok büyük kayba uğratır.
Kur’an, müminleri kendi aralarında alçak gönüllü ve merhametli, kâfirlere karşı ise güçlü, onurlu ve zorlu olarak tarif eder. Allah onların îman ortak paydasında bir ve birlik olmalarını, birbirleri üzerine şefkat kanatlarını germelerini ister. Kibir, gurur ve böbürlenme îman ehline yakışmaz.
"Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır." (Sâdık u Masduk)
Mümin, büyüklük iddiasında olmadığı için, yaptığı hataları telâfi etse bile kendisini yeterli görmez. Kusursuz olduğunu düşünmez ve bu sebeple sürekli kendisini geliştirme çabası içinde olur. Güzelleşen ahlâkından dolayı insanların sevgisini kazanır.
Sühreverdî izzeti, "insanın nefsinin hakikatini bilmesi ve dünyevi istekleri sebebiyle zelil etmeden ona ikram etmesi" olarak tarif eder. Kibri ise, "insanın nefsini tanımayarak onu kendi yerinden daha yukarı koymaya çalışması" şeklinde tanımlar. Tam da burada izzet ve kibrin karıştırılması tehlikesine şöyle dikkat çeker: "Meskenet ve zillete düşmeden tevazu sınırında durmak, kibir ateşinin ortasına kurulmuş izzet köprüsünde durmak gibidir." (Sühreverdî, Avârifu’l-Maarif)
İşte o köprüde asılı sarkacın topu vurdukça kimini yücelere çıkarır, kimini aşağıların aşağısına düşürür.
İzzet ve onur Rahmânîdir; zillete düşmekten alıkoyar, insanı âlâ-yı illiyyîne çıkarır... Kibir ve gurur ise şeytanîdir; zillete düşürür, insanı esfel-i sâfilîne indirir.
"Bin bahar gelip geçse taşın yeşermesi ne mümkün. Kabahat baharda değil senin kibirle taşlaşmış gönlünde. Sen toprak gibi alçak gönüllü olmaya bak. Gör o zaman o gönül toprağından nasıl renk renk güller açılıyor, baharlar yeşeriyor." (Mevlânâ)
Ey büyüklük ve saltanat sahibi,
Ey şa’nı, makamı yüce olan,
Ey medh-ü senâsı yüce olan,
Ey yücelik O’nun cemal ve cilvesi olan,
Ey kibriya ve büyüklük libâsına bürünen,
Ey Müzil olan Rabbimiz! Zillete düşürme bizi; kalplerimize kibri çirkin göster, izzeti sevdir. Gönüllerimizi zikrinle yumuşat, süsle. Toprak gibi yeşert bizi. Sana karşı boynu bükük sümbüller açsın gönül toprağımızda.
Fuat Türker