- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK ŞAİRİMİZ
7 Haziran 2012’de sonsuzluk alemine uğurladığımız şair ve yazar Abdurrahim Karakoç bizim en büyük şairlerimizden birisidir.Bunu söylerken kat’iyen mübalağa yapmıyorum.Çünkü şairin hangi şiirini elime alıp okuduysam beni derinden etkiledi.Ve bütün şiirlerinin öncesinde şairin bir fikir sancısı çektiği kanaatine vardım.Bunları şahsi birer düşünce telakki etsek bile,çektiği fikir sancılarnın arkasında Anadolu insanın ruhu olması onu büyük saymamızda en büyük etkendir.Onun mayası saf ve temiz Anadolu mayasıdır.Bu toprağın insanının korkularını hayallerini kendine has o tertemiz uslübuyla ve rahat bir söyleyişle dile getirmiştir.Belki bir romanda anlatılamayacak kadar çetrefilli meseleleri o bir şiirde vermeyi başarabilmiştir. Mesela aşkın ve ayrılığın tanımını yapmaya kalksan belki sayfalar tutar.Ancak o Mihriban şiirinde aşkın ve ayrılığın resmini adeta kelimelere dökmüş, okuyucusuna hem duyguları yaşatmış hem de muhteşem bir resmi seyretmek imkanını vermiştir.
Karakoç üstad bir dava adamıdır.Çoğunlukla Mihriban şiiriyle tanınsa da onun yazdığı sosyal temalı şiirler Mihribanı aratmayacak çaptadır.Yazdığı dava şiirleriyle kitleleri coşturmuş bir neslin iman tazelemesine vesile olmuştur.Bürokrasiden tutun ki Orta Asya daki soydaşlarımızın dertlerine varana kadar hemen hemen her ızdırap onun kaleminden bir şiir olarak dökülmüştür.Ne diyordu üstad Üşüyenler adlı şiirinde:
Bilir misin gardaş Türk illerinde
Havada yıldızlar dağda kar üşür
Tutsak soydaşların türkülerinde
Dört mevsim ötede bir bahar üşür
Lütfen şu söyleyişteki güzelliğe,insanı ürperten şu zengin çağrışımlara bakar mısınız?Daha nice şiiri ilk okuyana ben de yazarım dedirten anacak iş fiili uygulamaya gelince ellerin titrediği,kalemin kendini yere attığı şiirlerdir.
Abdurrahim Karakoç son yıllarında günlük bir gazetede köşe yazıları yazdı.Hep cesurca yiğitçe eğilip bükülmeden bir hayat yaşadı.Bir çok kez mahkemelik oldu savunmalarını kendi yaptı.Haklı davasında hep aynı çizgide yürüdü.O kalemiyle haksızlığı adaletsizliği hülasa olumsuz her şeyi yerden yere vurdu.Bu toprağın atan kalbi,bu milletin sesi soluğu oldu.Onun şiirleri adeta Türklük ve İslamiyet aşkıyla donanmış birer ilim meclisidir.Nitekim bir hadisi şerifte şöyle buyrulur:
“İnsan öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı ondan kesilir, sadece üç şey müstesna, sadaka-i cariye. İstifade edilen ilim. Kendisine dua eden salih, hayırlı evlat.”
Abdurrahim Karakoç unda özellikle dava şiirleri bir iman tazelemesidir ve kanaati acizanemce ilimdir.İnşallah onun sevap defteri de ebediyen açık kalacaktır.Kahramanmaraş ta açılan hayat kapısı Ankara da arkasında bir çok eser bırakarak kapandı.Cenabı Hak cümlemize arkamızdan bizleri hayırla yad ettirecek önemli eserler bırakmayı nasip eylesin.Ruhu şad mekanı cennet olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.