- 753 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YAZARA SON CEVABIM
Muhterem Okuyucularım,
İsmini zikretmeme gerek görmediğim yazarın, bir başka yazara yazdığı cevap yazısında satır aralarında bana da dil uzattığını görmem nedeniyle, kendimi savunmak, meydanı onun gibi kulaktan dolma bilgilerle ve birilerinin dolduruşuyla yazmayı marifet sayanlara terk etmemek, ilim, sanat, edebiyat ve kendime olan saygım adına aşağıdaki yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Yazıda kastı aşan ifadeler olmuşsa, muhtemel ifadelerden dolayı kadirbilir kıymetli okuyucularımdan peşinen özür dilerim.
Bu cevabım; kendinden başkasına kulak uzatmayan, iki de bir muhterem babasının savcı olmasından hareket eden, kendine kendinde olmayan payları çıkarmaya uğraşan ve işine geleni işine geldiği gibi yorumlayıp işine geldiği gibi yazmaktan şaşmayan sayın yazara son cevabım olacak.
Eğer yazdıklarını açık yazmaz, belge ve kaynaklara dayanmazsa, kulaktan dolma, klişe ifadelerden kurtulmazsa, ilkokul çağlarından kalma ezberlerini tekrarlamazsa; tekrar yazar ve yazdıklarını ciddiye alır tıpkı bu yazımda olduğu gibi tek tek cevaplarım.
Yoksa deli saçmalıklarıyla daha fazla uğraşacak zamanımın olmadığını söylemek durumundayım.
Sorulardaki imla yanlışları ve ifade bozuklukları Sayın yazara aittir.
Şimdi Sayın yazar başta olmak üzere okuyucularımı aşağıdaki yazıyı dikkatlice okumaya davet ediyorum:
1)“Bu duruma zorla çekilmekten son derece rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum.”
CEVAP: Sayın yazar kimse sizi zorla tartışmaya çekmedi. Bu tartışmayı siz kendiniz başlattınız. Benim yazıma aklınıza gelenleri yorum diye yazınca bize de kendimizi savunmak ve konuyla ilgili iki çift söz söylemek şart oldu.
2)“.Burada bu konumda bulunmak durumunda kaldığım için de utanç duyuyorum.”
CEVAP: Utanç duyduğunuz işleri, uğraşları yapmamanızı tavsiye ediyorum size acizane… Yoksa hislerinize gücünüz yetmiyor mu efendim?
3) “Beni hiç tanımamasına rağmen] günlerdir beni düoloya davet etmektedir.”
CEVAP: Onun için de sizin kendinizi tanıtmanızı istedik, fena bir iş mi yaptık? Günlerdir sizi tartışmaya çağırdığımı nereden çıkarıyorsunuz ve bunu o saygıdeğer unvanınıza nasıl yakıştırıyorsunuz?
Bendeniz tarafından yazılan bir yazıya saçmalıklarınızı yorum diye yazdınız. Bendeniz de belgelere dayanarak cevap yazdım. Sizin hoşgörü anlayışınız bunu bile hazmedemeyecek kadar öyle mi?
4) “Kendisine attığım maille o çok merak ettiği kariyerimle[ne işine yarayacaksa]ilgili
bilgi verip hemde bir öğretmene hoşgörüsüzlüğün yakışmayacağını dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.”
CEVAP: Hangi hoşgörüsüzlüğümden bahsediyorsunuz? Lütfen kendinize geliniz!..
Sizden zatıalinizle ilgili bilgiyi, muhatap aldığım kişi kimdir? Bayan mı erkek midir? İn midir,cin midir? Kapasitesi nedir? Bileyim ona göre cevap yazayım diye istedim. Fakat hala da seviyenize inebilmiş değilim… Bu iş biraz zor olacak gibi…
Benim 18 senedir devam ettiğim öğretmenlik hayatım boyunca onca uğraşıma rağmen yetiştiremediğim bazı tembel, takıntılı, devamsız öğrencilere benziyorsunuz biraz…
5) “…dilinizi koparırız hakaret ederiz küçük düşürmeye çalışırız gibi önemli bir mesaj vermişlerdir.”
CEVAP: Siz de hiç Allah korkusu yok mu? Bu ifadeyi neye dayanarak ve nasıl söylüyorsunuz? Benim size cevap olarak yazdığım “ OSMANLI DEVLETİNİ YANLIŞ ANLAYAN BİR YAZARA CEVAP” yazımın neresinde böyle bir ima var?
Ey kadim ve kadirşinas okuyucularım, lütfen adı geçen yazımı bir daha okuyunuz ve Allah için söyleyiniz: Yazımda Sayın yazarın buyurduğu daha doğrusu uydurduğu ifadeleri haklı çıkaracak hangi cümle var?
6) “Çünkü görüyorum ki edepli edebini sakınırmış edepsizde korkuttum sanırmış misali bir konuma zorla getirildim”
CEVAP: Sayın yazar ilk yazıyı kim yazdı? Neler yazdı söyler misiniz? Benim güzel Atatürkümüzle, güzel vatanımızla ilgili olarak yazdığım, sitede de yar alan yazılarımı Osmanlı düşmanlığı yapmaya alet edip yarı istihza, yarı iftira, çoğunlukla da saçmalık olan hezeyanları peş peşe sıralayan siz değil miydiniz? Adı geçen yazılarımı okuyup bağırmadan, kızmadan, sizin gibi düşünmeyenleri tahrik etmeden düşüncelerinizi yazamaz mıydınız?
Hayır sizin muhterem babanız ( ki bütün babalara buradan saygılarımı iletiyorum) Savcı Bey, eli öpülesi anneniz (ki bütün annelere buradan saygılarımı iletiyorum) Muallime Hanım ya, size ağırdan almak, daha saygılı bir dille yazmak yakışmaz değil mi? Muallime olan hanımefendi sizin anneniz, Savcı olan beyefendi de sizin babanız; siz Muallime veya Savcı değilsiniz sayın yazar!..
5) “insanlara tek tip çizgili hapishane gömleği veya arkadan bağlı deli gömleği [ağızlarda bantlı hatta gözlerde bağlanabilir tabii] misali tek tip elbise giydirilmesi yolunda atılan büyük adımlar beni son derece rahatsız etmektedir.”
CEVAP: Yani şu da söz mü ey aklı erenler! Böyle durumlardan rahatsız olmayan bir tek kişi olabilir mi? Ne kadar da büyük, ulaşılmaz, kolay kolay bulunamaz bir tespitte bulundunuz sayın yazar! Helal size, helal size be!...
8) Gelelim yazarımıza öğretmen olduğunu söyleyen bu kişiden öğrencilerine sevgiyi ,dostluğu hoşgörüyü, bilgiyi, soru sormayı, ezbercilik yerine olaylar üzerinde yorum yapmayı öğretmesini isterdim.
CEVAP: Allah’tan kork ve ben de dahil hiçbir öğretmene laf atma, dil uzatma! Sizin kapasiteniz öğretmenlik mesleğinin önemini, öğretmene ne kadar saygı gösterilmesi gerektiğini, bilmeye müsait değil.
Siz önce kendinize saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü öğretin lütfen. Benim yetiştirdiğim hangi öğrenciyi gördünüz, hangi öğrencimin velisinden benimle, benim öğretmenliğimle ilgili bilgi aldınız? Benim hakkımda inceleme ve teftişte bulunan hangi müfettiş raporlarını incelediniz?
Benim 17 yıllık öğretmenlik hayatımda her yıl yapılan teftişlerden sadece biri hariç her defasında görev yaptığım okullarda (okul müdürleri de dahil) bütün öğretmenlerden daha yüksek not aldığımı biliyor muydunuz? Takdir ve teşekkürlerimi, hizmetlerim karşılığında aldığım plaketleri üst üste yığsam sizin boyunuzu aşar.
Ezbercilik bahsine hiç dokunma, değinme istersen. Benim sana yazdığım cevap yazısı tamamen bilgi, belge ve kaynaklara dayanırken sizin yazdığınız cevaplar klişeleşmiş, söylene söylene cüruf olmuş, bayatlamış klasik sözler değil mi?
Kimleri kandırmaya çalışıyorsun veya yalanlarınla, deli saçmalıklarıyla kimleri inandıracağını sanıyorsun sayın yazar?
9) “Ailemin yanı sıra izlemeyi, gözlemeyi,araştırıp ,derin ve perspektif bakmayı öğreterek vizyonumu geliştiren o kutsal mesleğin değerli mensupları sevgili hocalarımın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.”
CEVAP: Aferin, tabiki eğilmeniz lazım. Yalnız dikkat et,o yüce meslekle uğraşan eli öpülesi insanları övüyorsun. O muhterem kişileri hepimiz seviyor,sayıyor, takdir ediyoruz da bunlardan siz kendinize ne hakla pay çıkarıyorsunuz? Eğer hocalarım iyi, babam ve annem iyi, öyleyse ben de iyiyim” demek istiyorum diyorsanız bize de sadece “Hadi oradan,hadi”demek düşer...
10) Benim yazdığım yorumla kişiliğinden kaybetmiş gibi, tabi birde kendisi gibi düşünmeyenlerin dilini kopartmak adına tiz urun kellesini pozisyonuna soyunmuştur.
CEVAP: Muhterem okuyucularımı sitede yayınlanan “ OSMANLI DEVLETİNİ YANLIŞ ANLAYAN BİR YAZARA CEVAP”, “ ATATÜRK’Ü ANMAK,ANLAMAK VE YAŞAMAK” ve “ VATANIMIZI NİÇİN ÇOK SEVİYORUZ?” isimli yazılarımı yeniden bir daha okumaya çağırıyorum.
İsimlerini sıraladığım yazılarımı okuyan okuyucular, eğer gerçeğin Sayın yazarın yazdığının tam tersi olduğunu görürlerse, hiç olmazsa içlerinden “Utan be! Utan!” desinler lütfen!...
11) “BENİ tanımadan hatta ve hatta sitede bazı yazarlara yazdığım yorumları bile okumaya tenezzül etmeden ,o zahmetye bile katlanmadan hatta yazıları yazarken düşünme zahmetinde bile bulunmadan beni karalamaya soyunmuştur.”
CEVAP: Gülünç olmayı ve gülünç olmaya yarayacak ifadeleri, acemilikleri, toylukları bu kadar güzel bilen bir yazara, benim İlköğretim Okulu 6.sınıfta yetiştirmeye çalıştığım öğrenciler bile güler.
Yahu kendini tanıt diyorum; hedef olurum diye korkuyorsun! Her yazdığın cümleye varana kadar yazdığını okuyup tek tek cevaplıyorum, okumuyor diyorsun, yazdığım bir yazıdan dolayı doğrudan doğruya bana cevap bile yazamıyorsun,yazacak fikri yetkinliği kendinde bulamıyorsun sonra da kalkıp düşünmeden yazdığımı söylüyorsun?
Ey benim sevgili okuyucularım siz söyleyiniz; benim yazdığım“ OSMANLI DEVLETİNİ YANLIŞ ANLAYAN BİR YAZARA CEVAP” isimli yazım hem düşündüğüme hem de sayın yazarı okuduğuma en güzel delil değil midir?
12) “savcı olan babam öğretmen olan annemin sağladıkları imkanlarla daha ilkokul çağlarımda padişahların ve önemli şahsiyetlerin hayatları da dahil meraklı olduğum tarihi 2,3 ciltlik kitaplar halinde okudum.
CEVAP: Okudunuz fakat unuttunuz! Okudunuz fakat o günden sonra bir daha okumadınız! Okudunuz fakat okuduklarınız üzerine düşünmediniz, düşünüp kendinizi geliştirmediniz!
Bundan dolayı da ilkokul çağındaki çocukların diliyle, ancak onlardan sadır olabilecek yuvarlak, o günlerdeki ezberlerinizden kalan ifadelerle konuşuyor ve yazıyorsunuz!
Size tavsiyem Osmanlı Devleti konusunda “ BİLİNMEYEN OSMANLI”, “TÜRKİYE’YE AŞK MEKTUPLARIM”, “ İSLAM KÜLTÜRÜNÜN GARBI MEDENİLEŞTİRMESİ”, “ HANGİ BATI”, “ BU ÜLKE” gibi kitapları mutlaka bulup okuyunuz. Okuyunuz ki 40 yıl önceki ifadelerinizi tekrarlamaktan kurtulunuz!
Okuyunuz ki belgelere, kaynaklara dayanarak yazma bahtiyarlığına erişiniz!
14) “bu yazıyı niçin yazdığınızı yüreklice çıkıp söyleyemiyorsunuz.”
CEVAP: Bu yazıyı sizin benim yazdığım bir yazının altına yazdığınız asılsız, astarsız, ökçesiz, topukları düşmüş, tamamen hezeyandan ibaret olan bir yazınıza cevap olarak yazdım. Amacım üçüncü şahısları, saf ve masum insanları sizin yalanlarınızdan, yanlışlarınızdan sakındırmaktı. Çok şükür özelime aldığım mailler da bunda başarıya ulaştığımı gösteriyor.
Şimdi siz yüreklice söyleyiniz bakalım:
Neden yazılarınızda belgelere ve kaynaklara dayalı bir ifade yolunu seçmiyorsunuz?
Neden iki de bir babanızın Savcı, annenizin öğretmen olduğunu söylüyorsunuz?
Neden kendi adınızı, soyadınızı, mesleğinizi bile mertçe hâlâ yazmadınız?
Size göre Osmanlı Devletinin hiç mi güzel tarafı yok? Var diyorsanız bir iki iyi yönünü burada yazma olgunluğunu, dürüstlüğünü gösterebilir misiniz?
15) “beyefendi araştırma nasıl yapılır ben anlatayım”
CEVAP: Kalsıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııın. Kalsın! Tarağın varsa kendi saçını tara lütfen!
16) “ne yazıkki bilimsel çevrelerdeki kaale alınacak araştırmacıların gözünde özür dileyerek söylemek isterimki [bunları söylemekten sizi üzmekten dolayı muzdaripim ama neyazıkki gerçekte bu] pek ilgilenilecek birkonu değildir.”
CEVAP: Yakında sitede yayınlayacağım “30 YIILDA 77 HİZMET” yazımı oku,oku da utan biraz olur mu?
Sahi bir de siz hizmetlerinizi yazın da okuyucularım okusunlar. Sakın muhterem babanız, Savcı Bey ile çok kıymetli anneniz hanımefendinin (ellerinden öpüyor,saygılarımı iletiyorum) hizmetlerini yazma olur mu?
17) “konunun burasında eski yazı ve osmanlıca bilenlerinize osmanlı arşivlerine gitmelerini öneririm…”
CEVAP: Eliniz değmişken ve konu açılmışken bir de hangi el yazmalarını okusunlar onu da söyleyiniz de okuyucularım yorulmasınlar. Sizin okuduğunuz el yazması eserlerinin adı da olabilir tabii.
18) “her yapılanın insanlığa ters olan hırslar ve ego dan kaynaklandığını düşündüğüm için yine her yayılmacılık politikasına karşı olduğumu tekrarlamak isterim.”
CEVAP: O zaman en kısa zamanda hırslarınızdan, egolarınızdan bir an önce arınınız lütfen!
20) “yanlız öyle uğraşmış ki ikna edebilmek çabası adına her konu üzerinde pek bir çaba sarfetmiş üzüldüm doğrusu.”
CEVAP: Ne yani sizin gibi çalakalem mi yazsaydım hanımefendi? Sizi ikna etmek kadar zor bir olayın olacağına ihtimal yoktur diye düşünüyorum; çünkü hem sığ düşüncelere, hem de panik atak bir yapıya sahipsiniz. İnsanın bir konu üzerinde çaba sarf etmesini yadırgayan dünyada bir tek siz varsınız herhalde. Eğer böyleyse sizin hiç olmazsa bu konuda tekten olduğunuzu kabullenmek gerekecek…
22) “ayrıca kimseyi de kökleriyle sorgulamak haddimize değildir, herkes insandır, gerçek islam da bunu emreder, sanırım kendileri bazı şeyleri yanlış öğrenmiştir diyor vede kınamıyorum.”
CEVAP: Bol bol kına bakalım; başka işin gücün kalmadı nasıl olsa…
Yahu ; biz her toplum kökleri üzerinde yükselir ve köklerinden özsuyunu alarak büyür,gelişir diyoruz. Kimsenin köküyle uğraşmıyoruz.
Sizin işiniz hani adam diğerine dönüp hava bulutlu demiş de diğeri de sen bana ördek dedin” diye saldırmasına benziyor…
23) “benim incelediğim tarih pek öyle söylemiyor da. “
CEVAP: Bak ben sana incelediğim ve incelemeniz gereken kitapları isim isim yazdım; isterseniz daha da yazarım…
Sahi siz hangi tarih kitaplarını incelediniz? İsimlerini yazın da bir de ben inceleyeyim olur mu?
25)”beyler beyler tarihimiz sadece osmanlı değil tamamı, iyiliklerin den de kötülüklerinden de alınacak derslerle doludur.iyiliklerinden herkes bahseder kolaydır yüzlerce sayfa methiyeler düzmek ama diğeri cesaret ,yürek ister.”
CEVAP: Tabi,tabii siz sadece Osmanlıya söverken cesaretli olursunuz… Şu Osmanlının hiç mi iyi tarafı yok? Ne olursunuz bütün cesaretinizle 3- 5 madde de o konuda yazınız! Korkmayınız arkadaşlarınız sizi gerici,çağdışı falan diye suçlamaz! Hem suçlasalar da siz cesaretlisiniz korkmazsınız değil mi?
Öyleyse şu Osmanlının iyi taraflarından da 5-6 kalem yazınız da okuyalım…
28) hani , iki üç şiir yazınca insanların hem tevazularından hemde seni yüreklendirmek adına yaptıkları övgülerle ben neymişim be abi kıvamına gelip insanlara bilip bilmeden saldırmasan iyi olmazmı diyorum.”
CEVAP: Sayın yazar ben sadece şiir kitabı yazmıyorum. Araştırma,mülakat kitaplarım da var. Mesela benim üniversite bitirme tezim olan ve daha sonra kitap olarak yayınladığım, Cumhurbaşkanımız da dahil, birçok bakanlardan, sahasında uzman akademisyenlerden,ünlü araştırmacı ve yazarlardan yüzlerce övgü ve takdir alan “ Peyami Safa, Cemil Meriç ve Attila İlhan’ın Eserlerinde BATI” isimli kitabımı görseniz dediklerinizden utanır, mahcup olursunuz.
Şu ifadeler “Batı” isimli eserim hakkında çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlananlardan sadece çok az kısmıdır,okumanızı rica ediyorum.
“Durdu Şahin’in “Batı” isimli eseri basında ve konuya ilgi duyan çevrelerde bir hayli ilgi gördü. Ele alınan konunun önemi dile getirildi. İşte o ilgiden birkaç örnek.
“Güzel bir çalışma olmuş. Ne yazık ki, ülkemizde karşılaştırmalı edebiyat çalışmaları yok denecek kadar az. Oysa bu tür çalışmalara ihtiyaç var. Bu bakımdan çalışmanızı önemli buluyorum.” (Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Arif Ay, 9 Ekim 1994 tarihli mektubundan…)
“İşte her yönüyle etkileşim içinde olduğumuz Batı konusunda, Batı’yı iyi tanıyan ve eserlerinde çokça bu konuya temas eden üç yazarın, Peyami Safa, Cemil Meriç ve Attila İlhan’ın görüşlerini ele almış Durdu Şahin... Önce bu yazarların görüşleri bağımsız olarak sergilendikten sonra, son bölümde bu üç yazarın görüşleri birbirleriyle benzer ve karşıt olduğu görüşler de bir bütün içinde okuyucuya sunuluyor.
,...Bu küçük çaplı mütevazı ama önemli çalışma,”Batı” konusunda ilgi duyanlar için güzel bir başvuru kaynak niteliği taşıyor.” ( Yeni Hafta Gazetesi 7-13 Kasım 1994)
“ Eserin takdire şayan bir yönü de lisanının Türkçe zevkini tutmuş olanların kulaklarını tırmalamıyor olması. Onun için zevkle okudum” ( Yrd. Doç. Dr. Dilaver Cebeci, 16 Kasım 1994 tarihli mektubundan… )
“Peyami Safa, Cemil Meriç ve Attila İlhan’ın Eserlerinde Bat” adını taşıyan çalışma, mütevazı ölçülerine rağmen belirli bir dönemdeki tartışmayı bugüne getirmesi ve derli toplu biçimde ele almasıyla değer kazanıyor.” (Yeni Şafak Gazetesi, 10 Şubat 1995, s. 10 )
“Kâğıdının dışında her yanıyla çok güzel, çok yararlı bir kitap. Daha kapağına bakar bakmaz içiniz kaynıyor bu kitaba karşı. Sayfaları çevirdikçe de ilginiz yoğunluk kazanıyor. Bana sorarsanız 1994’ün en çarpıcı ürünlerinden birisidir derim bu kitap için.” ( Bahaettin Karakoç, Altınoluk Dergisi, Sayı 112, Haziran 1995, s. 34 )
“Bu mütevazı fakat bilgi dolu derleme birçok araştırmacı için kaynak niteliği taşıyor. Cumhuriyet sonrası Türk fikir ve edebiyatının yetiştirdiği Safa, Meriç ve İlhan’ın Batı dünyası hakkında önemli fikirleri olduğunu biliyoruz. Kitapta bu üç yazarın konuyla ilgili görüşleri veriliyor. Kitabın ikinci bölümünde ise bu görüşlerin karşılaştırılması yapılıyor.” (Türkiye Gazetesi, 25 Kasım1995, s. 13 )
“Ben bu edebiyat dostuna, “Peyami Safa, Cemil Meriç ve Attila İlhan’ın Eserlerinde Batı”gibi kitaplar hazırlamasını tavsiye ediyorum.” (Mustafa Miyasoğlu, Milli Gazete, 29 Kasım 1998, s.12 )
“...Durdu Şahin bu önemli konudaki çalışmasının “anahtar” mahiyetinde olduğunu belirtmekte fayda var.
Her üç yazarı ve diğer Batı konusundaki fikirleri okumadan, Batı denilen mefhumun ne olduğu ve bizim yaptığımız yanlışların neler olduğunu 94 sayfalık bu çalışmadan öğrenmek mümkün.” (Abdurrahman Şen, Yeni Asya Gazetesi)
Ayrıca hiç olmazsa çalıştığınız kurumun adresini gönderirseniz,çeşitli eserlerim hakkında bana ulaşan çeşitli Cumhurbaşkanları ve bakanların mektuplarının kupürlerini de sizlere ulaştırırım.
Biz bu iyilikten mahrum kılma!
Sayın yazar;
Bak ben bana değil de bir başka yazara yazdığınız cevap yazısı içerisinde geçen ve zımnen beni hedef aldığı için benimle ilgili kısımları cımbızla seçip büyük bir olgunlukla cevapladım.
Lütfen şu yazılarınızı biraz daha açık yazınız! Kime yazıyorsanız sadece ona açık açık söyleyiniz. Onun köşesine kendi gerçek adınızla yazınız! Karambol kurdu olup bir başkasına yazdığınız yazılarda daha başka birine de karambolden gol atmaya çalışmayınız.
Benim bu konuda diyeceğim son söz şudur:
Benim amacım Osmanlıyı diriltmek değil. Zaten böyle bir şey mümkün de değil.
Amacım ileriye doğru giderken, geçmişimizi kötüleme merakında olanlara birkaç söz söylemekti.
Osmanlı da kuruldu, gelişti, şu kadar yıl ayakta kaldı ve tarih oldu. Tarih oldu fakat köklerinden de bugün canımızdan kıymetli bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti doğdu.
Osmanlının yanlışlarını söylemek ayrı, Osmanlıyı yok sayıp bir şekilde tarih nesepsizliği yapmak ayrı...
Şimdi siz Osmanlı da şuralarda hatta yaptı, şu şu hususlarda şöyle şöyle davransaydı daha iyi olurdu diyebilirsiniz ve ben sizi anlarım; fakat Osmanlıyı toptan reddeder, hiçbir faydalı iş ve icraat yapmadı, astığı astık, kestiği kestikti, gericiydi, ilkeldi, insanlığa hiçbir katkısı olmadı, üstelikte şu kadar yıl dünyayı zulümle yönetti derseniz anlamam. Sizi tarih ve ecdat düşmanı ilan eder, insanlık namına ve insanı değerler adına,tarihime ve ecdadıma saygı adına Osmanlının insanlığa sunduğu iyilik ve güzellikleri anlatmaya başlarım.
100 yıl önceye gitmek isteyenlerin olduğundan bahsedenlere,”Şahsen ben 100 yıl önceye gitmek istemem; fakat 100 yıl öncesinden alacaklarım, öğreneceklerim varsa bulunduğum yerden 100 yıl daha ileriye sağlıklı, başarılı ve kuvvetli bir şekilde gidebilmem, daha ileri ufuklara kanatlanabilmem için onları almakta da bir sakınca görmem” derim.
Osmanlı Türkiye Cumhuriyetinin köküdür. Her toplum eğer büyüyecekse kökleri üzerine kurulur ve köklerinden aldığı özsuyu ile büyür. Dünyada en büyük öksüzlük, köksüzlüktür diyenler ne kadar da güzel söylemişler değil mi?
Gelin, Osmanlıyı ne olduğu gibi aktaralım, ne de bazıları gibi yok sayalım. Osmanlı Devletini, kendi döneminin şartları içinde değerlendirip zamanının en güçlü,en zengin,en adil,ilim,kültür,sanat ve edebiyat bakımından en ileri devleti olduğunu açık açık,korkmadan,çekinmeden ve büyük bir cesaretle söyleyelim. Her medeni ülkeden faydalı şeyleri almakta bir beis görmediğimiz gibi Osmanlıdan da almamız gerekenleri alıp canımız bildiğimiz ve canımızdan çok sevdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti ile çağdaş medeniyet seviyesinin daha ilerisine ulaşalım.
Yaşasın devletimiz!
Yaşasın milletimiz!
Yaşasın cumhuriyetimiz!
Yaşasın ordumuz!
Şimdi beni daha iyi anlayacağınızı umuyor ve bekliyorum.
DURDU ŞAHİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.