- 574 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Boyu
’’Biz burada komedi oynamıyoruz!’’
Kalakaldık. Dört saniye öncesinde İnek’in kulağına eğilmiş, sahnedeki oyunla ilgili sulu bir yorum yapıyordum ki bu cümle gürleyerek aramıza girdi. Yanımızdakiler de sustu; arkamizdakiler de. Bir anda tüm tiyatro salonu sessizliğe büründü. Aktörler oynamayı bıraktılar. Herkesin gözü, bir anda patlarcasına bu cümleyi söyleyen başroldeki oyuncuya döndü. Oyuncu ilkin cümlenin devamını getirmedi. Salona göz gezdirip, belli belirsiz yutkundu.
’’Oyunun başından beri konuşuyor, gülüşüyorsunuz. Burada canla başla rollerine girmeye çalışan oyuncular var ama siz sanki sirke gelmiş gibisiniz. Yazıklar olsun!’’
Ortaokuldaydık. Bu yıllarda bizi incitebilecek sözler sadece yaşıtlarımızdan gelebilirdi. Ama o gün, belki de ilk defa, yaşı bizden büyük birisi kendimizden utanmamızı sağlamıştı. Biz bu yeni duyguyla boğuşurken, o uzatmadı:
’’Herkesten, özellikle de oyun arkadaşlarımdan özür dilerim ama dayanamadım. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.’’
Oyun sessizlik içinde bitti. Kuru kuru alkışladık ve fısıltı bile çıkarmadan salondan kaçarcasına çıktık.
Olgunlaşmış mıydık? Bizce öyleydi. Ama iki sene sonra, okulumuza gelen Haldun Taner’e ’’Sabredin; birazdan gidiyorum.’’ dedirttiğimizde pek de yol almadığımızı farkettik. Ziyaretinin üzerinden iki hafta geçmemişti ki Haldun Taner’i kaybettik. Hocamız Abudaram ’’Bu ayıbı hayat boyu vicdanınızda taşıyacaksınız.’’ demişti. Haklı çıktı. Hala tiyatronun insanlarına günahlarımı nasıl affettireceğimi düşünürüm.
YORUMLAR
Bana, Fazıl Say'ın sanatını icra ederken çalan cep telefonlarına çok sinirlendiğini hatırlattı yazınız. Zor mu cep telefonlarını kapatmak.
Gerçek sanattan ne anlıyoruz. Hiç..