Sarılıp üzerine ört zamanı
Dersin ki bu bir savaştı. Öylesine dökülür bu sözler dudaklarından ve ilk başta anlamsız gelir. Sonrası, düşer gölgeleri sabahlara ve yitip gidişin anlamsızlığına kayboluşlar peşi sıra gelir. Etkilidir sözler, şarkılar hatta şiir. Direndikçe içine çeken bir kuyunun girdabına sürükleniş izlenir. Şiir hayattır ama aslında hayatın kendisi değildir. Hayatın içinde bir parça ya da öyle görülmesi düşlenen bir oluşum. Belki de şiir yalanlar üzerine kurulmuş, insanın düzlüğe çıkmasına engel olan setler yumağıdır. Kim bilebilir…
“İnsan kendini anlatamaz
Bir şiire düşmeden önce”
Doğruysa, bir insan kaç şiire düşebilir? Yalansa insan kendisini nasıl anlatabilir?
Say ki, çelişkinin gözleri gecelere aralanıyor. Olumsuzluk olarak görünen gerçekler insanın yüzüne tokat gibi patlıyor. Yüzleşme zamanıdır. Kiminle veya ne zaman olacağı önemli değil, önemli olan yüzleşme ana fikrinin beden tarafından kabul görmesidir. Böyle zamanlarda hayatın yularını ellerinde tutanlar, tuttuğunu sanırlar. Hayatın bir yuları yoktur. Ortada bir düğüm ve düğümün ince işçiliği vardır. Çözmeye çabaladıkça daha çok dolanan ve kendisini bu şekilde var edebilen bir dengeler gerçeği.
Belki de sonu görünmeyen bir ışığın peşine koşturmaların varacağı yer karanlığın kucağıdır. Karanlık bir çok şeyi gizlemiş olsa da, aydınlığın habercisidir çoğu zaman. Ama ya aydınlığın ne zaman ve nereden görüneceğine dair iz yoksa… İşte o zaman insan korkularıyla yüzleşir ve yüzleştikçe çoğalır. Ve çoğaldıkça hayatın içinde kendisini var eder.
“Kaç kere yaşadım ve kaç kere öldüm başkalarının yerine”
Gerçek yüzünü gösterir. Kilitlidir günler ve anahtar filmlerdeki paspasın altına gizlenmemiştir. Yaşarsın, doğrular ve yanlışlar hayatın eleğinden döküldükçe varırsın yaşadığının farkına. Bir dizeye hayat dökülür, sözün olur. Dillendikçe şiir, hayatın içinde yerini bulur.
Sustur içine düşen ve dinmeyen yangını, dökül geceden sabahlara…
Ay her zaman tek başına kalmıştır in.
Aytekin Orhan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.