- 499 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DAVETSİZ MİSAFİR
Bazen, öyle kararır ki etraf, adeta kara bulutlar örter aydınlığı, ışık çekilir, güneş parlamaz olur işte o zaman. Kimseler kalmaz yanımızda. Sevginin yerini yalnızlık ve ıstırap alır.
Kala kala acı kalır elimizde ve beslendiğimiz tek gıdadır acı artık. Döktüğümüz gözyaşını katık yaparız yanına. Hiçbir şeyin önemi yoktur o andan itibaren. Mutluluk elini eteğini çeker gider. Huzuru da alır götürür yanında.
Yalnız hissetmek için fizikken yanımızda kimsenin bulunmaması gerekmez de her zaman; koskoca bir kalabalığın içinde de kendimizi yalnız hissedebiliriz. Önemli olan, ruhen kendini bulunduğu mekâna ve zamana ait hissetmektir. Gerçek anlamda bir yalnızlık söz konusuysa, o zaman hiçbir şeyin özlemini duymaz oluruz artık. Hiçlikler dünyasında kaybolur gideriz: Yalnız, terk edilmiş ve de ıssız.
Bir anda gelir ve çalar kapını yalnızlık ve davet beklemeden girer içeri. Keder bile kifayetsiz bir histir yaşadıklarının yanında. Yanında zulmü getirir; çaresizce kabullenirsin yalnızlığı, çaresiz bir şekilde bekler durursun geldiği gibi gitmesini…
İnsanoğlu her ne kadar güçlü görünse de başını gelenleri bertaraf edemez, usulca katlanır ve yaşar kaderini. Nedenini bilmeden ve sorgulamadan vadesini yaşar. Aslında kredili bir hayattır yaşadığı: Çalınmış, örselenmiş ve borçlu bir hayat; o kadar çok borcu vardır ki öde öde bitmez. Yıllar geçer, ömür biter ama borcu asla bitmez, sanki bu ömür ona ait değilmişçesine.
Yalnızlık anlatılmaz; yaşanır. Aslında her insan yalnızdır özünde: Yalnız doğar, yalnız yaşamasa bile, yalnız ölüp gider bu diyardan, hiç sormadan, sorgulamadan çünkü her insan kaderini yaşar.