- 673 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gizli Bir Yaradır Sevdan
Yürüdüm mevsimlerce sevdaya, ayaklarımdır kanayan
Düşler astım mor dağlara, denizlerde buldum derman
Sildim yaşanmamışlıkları seninle, aşkına çıktı ferman
Seni sevdikçe çocuklaştı yüreğim, gizli bir yaradır sevdan
Zümrüt yeşili dağlar görüyorum gözlerine baktıkça. Buhur nefesinde tılsımlı yolculuklara çıkıyor, sevdayı gizlediğin damarlarında ipil ipil yağmurlara tutuluyorum. Sana baktıkça mavi bir yaşamın kanatlarına tutunarak sonsuz bir koordinatta ışıklar geçiriyorum iğnelerden. Seni sevdikçe ilmik ilmik sevgi düğümleri atıyorum hayata. Gülen gözlerinde yüzüm gizli odalarına saklanıyor, sensiz gelip geçmiş bütün baharlara şair düşünüşlerimi sürüyorum.
Ben, sana sevdalı bir yürekle yaşanası günlerin tohumlarını ektim sevgiyle sürdüğüm dingin aşk tarlalarıma. Gecenin dişlilerinden dökülen sancılarımdan şiir olmamız ve avuçlarımızda bir serkeş isyandır nefret. Bırakıp gidersen beni, içimdeki dağlara yalnızlığımı asarım, gidersen yüreğimden, ayrılığa yazılmış bütün şarkılara çocuklar gibi küserim.
Damağımızdaki buruk sancılarda öfke birikir yaşamın değişken iklimlerinde. En kolay duruşumuzdur sevdaya yürek vermek. Ben sevginin gölgesine gün sürdüm ırmakça. Sana döküldüm dört mevsim, sana hasret besledim. Her gece uykularına geldim, suskunluklarımda bile ben seni düşledim. Yağmurlarda ıslandım, gülen gözlerinden yaşam şiirleri dinledim.
Düşleriyle yarınlara uzandığımız bu hayat atlasında ebedi yolculuğumuzdur sevda. Sevginin atlama taşlarıyla gecelerin dingin gezegenlerinden müzikli yolculuklarla geçeriz. Özlemli bir sarılış sahnesidir aşkın arenası. Eteklerimizde denizlerin rengi vardır. Bir dalga sesiyle irkilir, sevgilinin bakışlarında dağ olur büyürüz.
En koyu karanlıklarda düşürmüşüz sevdanın kimliğini sevgisiz. Öfkeli başkaldırılarla sürgülü kapılara bundandır yüklenişimiz. Uykulardan esirgediğimiz ruhumuza öpücükler dilerken, sancılı gülüşleri öksüz bıraktığımızı kabullenemeyiz. Alevin ömrünü rüzgâr tayin eder ve her alev önce kendi külünü rüzgârda eler. Gün güneşle tepeden iner, aşk gibi, günü gelince kendi krallığını terk eder.
Öyle bir zaman dönüşümüyle gecenin tülbentlerine sileriz gözyaşlarımızı sevdiğim. Kendi krallığımızda köle, kendi kitaplığımızda körce dolaşırız. Yabansı sarmaşıkların sevgi tohumlarını veririz insanlara ve biz ağrımızı yaşamdan bile gizleriz. Umut kolyemizdir, bekleyiş kıymetimizdir, yabansı sarılışlarda bile birbirimizi ne çok özlediğimizi, ne kadar kutsal bir aşkla sevdiğimizi anlarız.
Avuçlarında kaybolan zamanın geri dönüşleriyle sarmaladım gülen gözlerini, bir veda şarkısından önce. Kadife dudaklarının katarlarıyla yollar aşacağım yine. Yüreğine getirdiğim sevdadır gülüm yüküm. Mevsim geçişleri tamamlandığında yine döneceğim. İpekler sereceğim ayaklarına özleminin saraylarını adımlarken ve aynı düşünüşle yine seni yüreğimde sonsuza kadar taşıyacağım.
Kuşlardan ismini dinledim, rüzgâr kokunu bana taşırken yüreğime. Dağlarla çevrili bir vadide yokluğunun özlemiyle şiirler serdim yemyeşil başaklara. Gülüşlerini sakladım tavlı topraklara ve işte o an sesini istedim. Aşkın en koyu gölgesine uzandım ve ellerinin şefkatiyle dinginliğine sarıldım.
Dudaklarının sorgu odalarında susuşlarla direndim dokunuşlarına, alevli tırnakların dolaşırken hücrelerimde. En derin iniltilerle büyüdüm, aşkın kökleri yol alırken düşlerimde. Sonra ikimiz sustu, gece konuştu, bakışlarımız birbirini hoyratça soyarken. Döküldük en doyumsuz düşlerle birbirimize, büyüdük sevgili gibi sevişlerle.
Bilmelisin ki, ne bulduysam ellerinde buldum. Kalbimden damlayan bütün sözlerin lirik hıçkırışlarında sana asla söylenemeyecek sözler biriktirdim. Seni sevdikçe yücelmenin, seni düşündükçe çocuklaşmanın söz damlalarıyla bir hikâyenin kollarına attık bedenimizi. Sığınağım oldun az zamanda, güneşlerinin ışıkları düştü denizlerime ve hayatın bütün karelerinde şimdi seninle gülümsüyorum.
Senden önce bütün şarkılardan yorgun kalkmış, siyah gecelerin suretlerinden cüzzamlı şiirler gibi dökülmüştüm. Sana dokundukça parmaklarım evreni resmetti, sana dokundukça içimin derinliklerinden binlerce isimsiz şiir yüreğime hükmetti. Dokundukça dudaklarına buzullar eridi, imgelerin ırmaklarından sular gibi aktım, gökyüzünü en deli renklere boyadım ve sevginin en ölümsüz denemelerini senin için yazmak istedim.
Çarmıha gerilmiş bir geçmişin sorgu odalarında yüreğimizin şamdanlarına mumlar yaktık seninle biz. El ele, yürek yüreğe sevinci bölüştük, mutluluğun mermer sütunlarına gülüşümüzü sürdük. Duaya açılan ellerimizle tarihin duruşmasına şahit olduk. Adımlarımızın yankısıyla mavi umutlar derledik, asil düşünüşlerle yüreğimizin gümbürtüsünü dinledik. Yaşamdan koparılacak ne varsa, ne varsa yüreğimizi birbirine bağlayacak, bir nefes gibi biz özgürce içimize çektik.
Selahattin Yetgin