YAŞAMDAN KESİTLER (3) DEDEM (KEL HÜSEYİN)
![YAŞAMDAN KESİTLER (3) DEDEM (KEL HÜSEYİN)](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/108467.jpg)
............Çocukluk yıllarıma döndüğümde hemen ilk olarak hatırladığım, köy yerinde kalabalık bir ailemizin olduğu.
............Babamın babası, rahmetli Hüseyin Dedemin kafasının saçsız (kel) olmasından dolayı şahsına ait bu unvanı aynı zamanda Ailemizin-Sülalemizin de ünvanı olarak kalmıştır.
............Kel Hüseyin yani dedem yokluktan gelen, çalışkanlığı kadar efendiliği ve dürüstlüğü kendisine ilke edinen, kimseye zararı dokunmayan, aksine çevresindeki herkese pozitif anlamda katkıları olan bir muhterem zat. Bu özelliklerinin yanında hanedan ve sofrası geniş bir kişi olarak da bilinir. Bu sebeple de köy yerinde ve uzak-yakın çevresinde kendimizi tanıtırken “Kel Hüseyin Sülalesindeniz” demeyi ayrıcalık ifadesi olarak algılarız daima.
............Dedem üç defa evlenmiştir. Yaşayan yedi oğlan ve iki kız olmak üzere oniki çocuğu olmuş. İlk iki çocuğu birinci ve ikinci karısından, babamın da aralarında bulunduğu diğer on çocuğu ise üçüncü karısı olan Gülkız babaannemden - ebemden doğmuş.
............Hamdolsun ki, dedemden süregelen bir özellik olarak izzet-i nefis sahibi kişilerin çocukları olarak doğduk. Başkalarının elindeki yufka ekmeği dürümünün içerisinde ne olduğunu merak etmeden yaşadık. Elimizdeki yetti ihtiyaçlarımıza ve nefsimizi doyurmaya. Belki paşa çocuğu hayatı yaşamasak da yaşadığımız şartların küçük bir bölümüne dahi sahip olamayan çoğunluk imrendi mutlu, varlıklı hayatımıza.
............Kel Hüseyin Sülalesi hep tanınıp bilindi, köyümüzün bulunduğu bölge olan Samancı Deresinin de ötesinde.
............Dedemin adamlığının eşsizliği anlatıldı herkesçe. Bizler kıvanç duyduk, derin bir yoksulluktan çıkıp asla silinemez bir isim, ünvan var eden, bu yiğit adamın nesebi olduğumuzdan dolayı. Kel kafası, bembeyaz uzun sakal ve bıyığı ile bir ulu dede havası vardır resimlerinde.
............Amca elinde yetim bir çocuk olarak büyüyen Dedem, delikanlı yaşına geldiğinde amcası tarafından hiçbir mal mülk sahibi edilmeden tek başına bırakılarak ayrılır ve kendi kaderine terkedilir. Çok büyük yoksulluklar yaşar. Yiyecek ekmeğe muhtaç olduğu günler sayısızdır.
............Ancak, zamanla kendisini iyi bir duvar ustası olarak geliştiren Dedem, çalışmaktan, üretmekten bıkmadan var gücüyle tutunur hayata. Gün gelir, yaşadığı yoksulluk ve yoksunluğu unutturacak bir ekonomik rahatlığa kavuşur, kiminin imrenerek ve gururla, kiminin de ilenerek ve hasetle izlediği. Şu var ki, sevmeyeni yok denecek kadar az olan bir ulu insandır çevresinin gözünde.
............Öyle ki, sülalemizin ismi Dedemin amcası olan Ali Ağa Sülalesi olarak anılırken, Dedem adını yazdırmıştır sülalenin künyesine. Sonunda da amcasının adının yerine kendi adı (KEL HÜSEYİN SÜLALESİ) ile anılır olmuştur ailesi ve ondan sonra gelenler.
............Babam, Dedem için, bilmeyenin efsane olarak kabul edeceği öyle bir olay anlatırdı ki, dinlerken olduğu gibi, bugün anımsadığımda dahi tüylerim diken diken olur. Bu olay bile O’nun ne kadar enteresan, farklı ve seçkin bir yaratılış olduğunu gösterir.
............Dedem belli bir yaşa gelince işten elini çeker. Yanı sıra da aklına, zekasına güvendiği bir oğlunu birlik evinin reisi olarak tayin ederek tüm çocuklarına;
...........-“Bundan böyle evin reisi Aşur’ dur, o ne derse öyle olacak” der.
...........Herkes bu isteği emir telakki eder ve babalarının talebinin aynen uygulanması için elinden geleni yapar.
...........Dedem yaşlılıkla birlikte, geçmişte yaşadığı kötü şartların etkisinden olsa gerek zamanla hastalanır.
...........Bir zaman sonra hastalığının geçici olmadığını, götürücü olduğunu anlar kendi iç dünyasında. Bunun üzerine çocuklarını çağırarak ;
...........-“Dinleyin beni. Benim çok fazla zamanım kalmadı. Sizden bir isteğim var. Üç gün sonrası için sazlı sözlü ve içkili bir yemek hazırlayacaksınız ve size vereceğim isimleri bu yemeğe davet edeceksiniz” der.
............Çocukları babalarının bu isteğine karşılık;
...........-“Olur mu öyle şey, sen hasta yatağındasın ve biz misafir ağırlayacağız. Hatta onlarla birlikte senin karşında saz-söz içki içeceğiz, yakışır mı?” derler.
...........Dedem;
...........-“İtiraz istemiyorum, nasıl arzu ediyorsam öyle yapacaksınız. Dünya gözüyle eşim dostumla son bir kez kucaklaşmak, muhabbet etmek, onları ağırlamak ve helalleşmek isterim. Koyunlar keseceksiniz. Rakı çıkaracaksınız. Sofranız çok zengin olacak. Güzel çalıp söyleyenleri de getireceksiniz. Hep beraber yiyip içecek eğleneceksiniz, misafirleri gereği gibi ağırlayacaksınız ve ben bundan mutluluk duyacağım.” der.
...........Çocukları babalarına fazla itiraz edemeyeceklerini bilirler. Derhal Dedemin ismen çağırılmasını istediklerine haber gönderirler, ısrarla mümkünse gelmelerini rica ederler. Bu arada da süratle ağırlama hazırlıklarına girişirler. Babalarının arzusu böyledir ve onun mutlu olması en büyük istekleridir artık.
...........Ziyafet günü gelir. Sayısını bugün bilmediğim, çok tabii ki isimlerini de zikredemeyeceğim hatır sayan, hatırı da sayılan misafirler teşrif ederler. Çok büyük ve geniş bir sofra kurulur. Ziyafette yok yoktur. Gelen misafirler de yadırgarlar böyle bir ziyafeti ve Dedeme;
...........-“Hüseyin Efendi, hasta yatağında ne gerek vardı böyle bir şeye. Biz seninle sağlığına birlikte daha çok yemekler yiyeceğiz, ziyadesiyle de eğleneceğiz” derler.
Dedem de onlara;
...........-“Sevili dostlarım, bu sizinle birlikte, sağlığımda son buluşmamız. Bunun ötesi, yarını yok. Ben yolun sonundayım. Bu sebeple sizi ağırlamak istedim dünya gözü ile. Şöyle hep beraber eğlendiğinizi çalıp söylediğinizi muhabbet ettiğinizi görmek en büyük dileğim. Beni kırmayın. Allah’ınızı da severseniz hiç çekinmeden gönlünüzce eğlenin” der.
...........Dedemin dostları için de bu isteğe uymaktan başka seçenek kalmaz. Onu iyi tanıyorlardır. Davranışının mutlaka izahı gerektirmeyen bir yönü vardır. Böylece onun bu isteğinin gereği gibi yerine getirilmesi, onlar için bir son veya sondan bir önceki vazife olarak algılanır.
...........Dedem misafir odasında sofranın kurulduğu yerden daha yüksek bir kısımda köşk olarak tabir ettiğimiz yatağından muhabbeti izler, yer yer de misafirlerin sohbet ve muhabbetlerine katılır.
...........Çocukları babalarının içinde bulunduğu hali kavramaya başlar. Üzüntülerini çok da belli etmeden misafirlere bir dolu ikramlarda bulunulur. Türküler çalınıp söylenir. Sınırsızca eğlenilir.
...........Sohbetin sonlarına doğru, Dedem, sesi güzel olan babamı yanına çağırarak;
...........-“Oğlum şu “mecnunum leylamı gördüm, bir kerecik baktı geçti” türküsünü söylemeni istiyorum” der.
...........Babam itiraz etse de hüznünü içine gömerek Dedemin o çok sevdiği türküyü söyler.
...........Dedem daha sonra köyümüz sakini Mazlum Hoca’ dan kendisi için kuran, Yasin-i şerif okumasını rica eder.
...........Bu fasıl da bittikten sonra davetli tüm ahbapları, dostları, yarenleri ile helalleşmeye sıra gelir. Her birinden ayrı ayrı helallik alır-verir. Sonrasında da hem çocuklarına, hem de gelenlere bir ricada daha bulunur.
...........Uzaklık sebebiyle ziyafete, sofraya davet edemediği yakındaki veya uzaktaki dostlarına da isim isim selam göndererek, haklarını helal etmeleri için haber gönderir.
...........Herkes hakkını sağlığına helal eder. Buruk, hüzünlü bir şekilde ayrılırlar.
...........Dedem bir gün sonra, hakka ulaşır.
...........Mutlaka çok bahtiyardır. Dünyaya dilemediği gibi gelmese de giderken dilediğini, gereği gibi ve zamanında yaptığı için gönlü hoştur diye düşünürüm.
...........Çünkü Yaratan, ona gideceği zamanı hissettirmiş, gözünün arkada kalmaması için de dilediği gibi davranma fırsatını bahşetmiş.
...........Bu anlatılanlar, gideceği zamanı tahmin ettiği için dostlarını son deminde ağırlama lütfuna mazhar olan Dedemin, ölüm korkusundan öte, ölümden sonra da var olmanın güven ve rahatlığına sahip ender insanlardan biri olduğunu gösterir.
...........Hiç göremedim O’nu. Bir büyük noksanlıktır hayatımda.
...........O’nun gibi olabilmeyi dilerim.
...........O’nun adının yanına eskilerin deyimi ile der-kenar bir nokta dahi konulabilirse bana dair, değerli addederim kendimi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.