- 1168 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Göğsünde Gizlediğin Hayat!..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Derim ki o dağlar benimdir;
soğuk gönlünde yer arar dururum
göğsünden içime çekerim hayatı
ne sevdalanır, ne vurulur, ne de ölürüm...
İnsanoğlunun hayatına yön vermesi; hayatındakilerin de ona bağlı olarak yönlendirilmiş olmasıyla başlar yaşamın anlamsızlığı...
Güzelliklerin ütopyasına varmak, varabilmek
Güzelliklerle yaşamak, sahip olunabilecek en değerli şeydir. Varlık safhasına varan insan gönül dergâhını bilen, benimseyen ve hayatın anlamını bulan insandır... Hayatın anlamını bulabilmek; hayatla gelen ve zamanın derinliklerinden esen rüzgârların hızla gelip geçmesiyle başlar, bu rüzgârların akışını yakalayabilen huzur dergâhlarını delendir. Huzur dergâhları nefes alabilmenin en büyük ve ulaşılmaz yerleridir. Hayatımıza mutluluklar katan bazı anlar gerçeği yansıtmayıp sadece bir fotoğraftaki karenin renklendirilmiş halini yansıtır. Asıl olan fotoğraf karesinin yakalanmamış renksiz halidir. Bu renksiz dünyaya varabilen, anlayabilen, anlatabilen, düşünmekte olandır güzelliklerin ütopyasına varan...
Süslenmiş bir dünya sahteliğin rengini akıtır
Dünyada hiç kimse mutlu değildir, sadece mutluymuş gibi davranılır. Yaradan tarafından yaratılan insanlığın dünyası çok farklıdır. Farklı olan şey doyumsuz, duygusuzluk, unutkan ve umursamaz olmamızla başlar ki bu insanın ruhuna işlenmiş değiştirilemez bir olgudur. Değişen dünya ve teknolojik hayat; değişen dünyayla birlikte olan teknolojik hayat aslında dile getirmek istediğim süslenmiş dünyanın ta kendisidir. Süslenmiş bir dünyada gerçek olabilen insan yoktur. Her geçen gün insanların renkli dünyası hayli genişlemektedir. Bu büyüme insanların birbirleriyle olan bağlarının kopma aşamasına gelmiş olmasıdır. Kopmuş bağların tekrar birleşmesi mümkün değildir ki bu kopuş gittikçe büyümektedir. Gelişen dünya ve teknolojik arayışlar içerisinde olan devletlerin yarattığı sahte yaşamların son aşamasında olduğunu da belirtmek isterim. Bu son aşama gelişen dünyanın kaynak arayışlarından doğan savaşlar olacaktır.
Gerçek yaşam, geçmiş zamanındı
Gerçekten hayatı anlayan ve yaşamdan gelen güzellikleri alabilen, verebilen insanlar geçmişin derinliğine gizlenen, atılan tarihlerimizindir!. Eski ile adlandırdığımız her şey aslında gerçek olandır. "Eskiler bilirdi gülmeyi, eğlenmeyi lakin bizden geçti" diye bastırılan eski şeyler doğruluğun ve geri gelmeyecek huzurun adresleridir... Gerçekten nefes alabilmek, genişlemekte, büyümekte olan dünyada zorlaşmıştır. Bu nedenle gelecek her an daha kötü ve anlamsız olabilir. Huzur aslında artık saklı bir sandıktır. Bu sandığa ulaşabilmek artık mümkün olmayabilir... Çünkü eskiler, gerçek zamanındı...
Gerçekten olmak, olabilmek; doğruluğun adresini bulanın, az ile yaşamayı bilenin, anlayanın var ettiği mekandır!.. Bu mekân; olması gerekenlerin içindeki saflıkları ve huzurla büyütülmüş sevinçlerin gizlenmiş olduğu ruhun ta kendisidir. Ruhun güzelliğini bilmek dünyayı anlayabilmektir.
Doğmakla başlayan, hayatın zorluklarıyla gelen yaşam mücadelesi aslında dünyanın içerisindeki her şeyin sadece beynimizle canlandırdığımız o renklerin coşkusu, hayali olduğunu bilmeliyiz. Sahteliğe aldanıp akıp giden zamanda canlıları soldurmamalıyız. Gerçekten yaşayacaksak, nefes alacaksak doğru olup, doğruluğu bilmeliyiz ki gerçeklik doğruluktan gelendir. Renksiz bir dünyada da yaşayabilir insan...
Derim ki o dağlar güzeldir;
sıcak gönüllere yer verenindir
göğsünden içirdiği hayatı
bilenin, gizleyenin, sevenindir...
Dünya bir dağ olsa ve dünya içindeki güzel anlar, nefesler de bir ana, kadın; onun göğsünden akan huzur damlaları da yaşama sevinci olsa... gerçekliğin bir tek anlamı olurdu o da huzurla gelen sevinç olurdu…
YORUMLAR
Bizim en büyük hatamız bize sunulan dünya nimetlerini verene değil sadece verilen nimete gönlümüzü vermiş olmamız..Burada doyumsuzluk başlıyor, mutsuzluk başlıyor. Gönle giden o dağlar kadar dünya sevgileri. Yetmiyor, huzuru vermiyor bir arayıştır gidiyor. Zaman değişti diyoruz . Hayır!! Zaman aynı zaman, günler aynı gün, bayramlar aynı bayram o zaman insanlar değişti. Küçüklüğümüzde gönül dağımıza sığdırdığımız dağlar sığmıyor artık okyanuslara açıldı gönüller. Yine yetmiyor yine yetmiyor..
Kutlarım güne gelen yazıyı...
Turan Koca
Kanaat bitmez bir hazinedir. Tüm güzellikler onunla yaşam bulur. Zira kanaati bilen yoktur.
tebrikler.