- 537 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYIP YA HU!
Ayıptır, günahtır, saygısızlıktır, terbiyesizliktir, bencilliktir…
Daha nice sözcükle ifade ettim defalarca, izin verse terbiyem, küfrün de en galizlerinden birer seçkiyle sesleneceğim ama…
Her sokağa çıkışımda, sinir kat sayım artıp yaşanabilecek tüm olumsuz duygularla dönüyorum eve…
Bedduayı sevmem, etmem de ama ediyorum artık böylelerine, “Aynı duruma gel en kısa zamanda, inşallah o aracını bir daha kullanama da anla bu güne dek yaptığın saygısızlığı” ya da “Ne büyük düşüncesizlik, duyarsızlık ve ihmalkârlıkla görev yaptığını” diyorum.
Gördüklerimi, mal oluşlarını tek tek yazmaya kalkışsam, günlerce yazsam yetmez zaman, ayrıca gerek de yok, sizler de pek çoğuna şahit olmuş ve olmaktasınızdır ve de sizler de benim hissettiklerimi, üzüntülerimi ve de sinirlenişimi yaşamışsınızdır eminim.
Kaç kez yazdım çeşitli yönleriyle ama DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ nedeniyle bir kez daha yazmak istedim; belki birileri okur da utanır böylesi terbiyesizlerden, saygısız ve duyarsızlardan biriyse!
Düşünsenize, hastane ya da sağlık ocağı önündeki engelli girişine park etmiş bir araç, aynı şekilde, eczane önünde de bir araç. Tekerlekli sandalye ya da koltuk değnekleriyle gelen biri nasıl girebilecek o binaya ya da eczaneye veya bebeği arabasında olan bir anne?
Hele de o, bina ve garaj çıkışları önüne park edenler… Hiç akıllarına gelmiyor mu, bu binadan birinin hastası olur da acil hastaneye yetiştirmesi gerekir ya da bir cankurtaran gerekse o binadan birine, nasıl yanaşabilir veya sedyedeki hasta cankurtarana nasıl taşınabilir çıkıştaki arabaya rağmen?! Tekerlekli sandalye kullanan biri nasıl çıkabilir evinden, ya acil çıkması gereken bir durum varsa, ya bir yere yetişmesi gerekiyorsa ve de çok önemliyse işi.
Kaldırımlara park etmiş araçlar, caddede de karşılıklı arabalar yine, kimi de rampalarda… Düşünün sağlıklı ve tek başına birinin bile yürümekte zorlandığı böylesi bir ortamda, sandalye ya da koltuk değnekli bir şahıs veya bebek arabası süren bir anne nasıl yol alabilecek?! Avaz avaz kornayla geliyor üzerinize araç, kaçmasanız ezileceksiniz ama öylesi yerler var ki kaçacak yer de yok, sağlıklı ve tek başınaysanız, sürtüne sürtüne araçların tüm kir pasını temizleyerek araya sıkışıp yol veriyorsunuz ama ya tekerlekli sandalyedeyseniz veya koltuk değnekleriyle ya da bebeğinizin arabasını sürmekteyseniz?!.
Kaldırım boş da olsa, epeyce yol alıyorsunuz, tam inip karşıya geçeceksiniz, mümkün değil, saygısızın biri park etmiş sizin iniş yolunuza…
Yolda karşıdan karşıya geçmektesiniz tekerlekli sandalyeniz ya da koltuk değneklerinizle, trafik ışığı yayalara yeşil yanmakta veya yolu yarılamışken siz, araçlara yeşil yanıveriyor, görüyor sizi, buna rağmen ok gibi fırlayıp yerinden, olanca süratiyle geliyor üzerinize. Biraz beklese olmaz, biraz yavaşlasa olmaz, geçiş üstünlüğü var ya(!) kendisinin, umursamıyor o özel durumunuzu, basıyor gaza, panik içinde kalakalıyorsunuz, çaresizlikle bakıyorsunuz gözlerinin ta içine, belki biraz yavaşlar ya da bekler sizi umuduyla ama nafile… Bırakın umursamayı, yarattığı ruh halinizden, mağduriyet ve paniğinizden aldığı keyifle, pis pis sırıtıyor bir de yüzünüze. Ya kendinizi zor zahmet atacaksınız karşıya değnekler veya sandalyeniz bir yana, siz bir yana düşerek ya da tekerlekleri altında can vereceksiniz!
Bina girişlerinin çoğunda engelli rampası yok, olanında da dalga geçer gibi asansör yok, engelli merdiveni yok bina içinde. Hadi devlet daireleri, okullar, ikamet edilen binalarda hiç kimsenin aklına gelmemiş böylesi bir ihtiyaç, ya hastaneler, sağlık ocakları, semt polikliniklerinde nasıl akıl edilmez böylesi kolaylıklar?
Ya o kaldırımların yüksekliği!.. Hoş rampalar da epeyce dik, Allah korusun, oradan inilmeye kalkılsa, tepetaklak yuvarlanır insan.
Pek çoğu adet yerini bulsun kabilinden ya da yaptık oldu anlayışından ibaret oluşturulmuş!
Diyorum ki o rampa önlerine park edenlere ama öncelikle de belediye başkanlarıyla, yol müdürlükleri ve çalışanlarına, çok değil, yılda bir gün koltuk değnekleriyle, bir gün tekerlekli sandalyeyle şehir turu atma ve tüm binalara girip çıkma zorunluluğu getirilmeli. Yoksa başka türlü anlatmak mümkün değil bu duyarsız, bu saygısızlara işin vahametini.
Bu duyarsızlar, saygısızlık ve terbiyesizlikleriyle diyorlar ki aslında: Engelliyseniz, çıkmayın evinizden, oturun oturduğunuz yerde, çalışmayın, gitmeyin işe, devlet dairelerindeki işlerinizi takip etmeyin, hastaneye gitmeyin, alışveriş sizin neyinize, ne diye okula gidip okuyacaksınız, sizin okula gitme, okuma hakkınız da yok!.. Hele de gezmek, dolaşmak, çıkıp da evden, şöyle bir hava almak da hakkınız değil, nenize gerek, sizin insani gereksinimleriniz yok ki!..
Zaten ulaşım araçları da size uygun değil, nasıl çıkacaksınız o basamakları da bineceksiniz bir araca?! Gözleri göremeyenleri ise, dikkate bile almıyoruz, nasıl giderlerse gitsinler gidecekleri yere, nasıl geçerse geçsinler karşıya… Onlar da çıkmasın efendim evlerinden, otursunlar oturdukları yerde, onların da yok insanca yaşama hakları!..
Hatta yaşamayın da siz, ne diye yaşayarak bize de engel teşkil ediyor, keyfimizi bozuyorsunuz?!. Yaşamak bizim hakkımız…
Garantileri varmış gibi; yarın kendilerinin de aynı durumla, hatta daha da beteriyle karşılaşabilecekleri gerçeğini ise unutuyor, hiç mi hiç akıllarına getirmiyorlar!..
Ayıptır efendiler ayıp!..
İnsan olmayı deneyiniz lütfen ya da en kısa sürede aynı duruma düşeniz, düşeniz ki anlayasınız o güne dek ne denli saygısız olduğunuzu, ne denli insanlıktan uzak olduğunuzu!..
p.r.alkan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.