- 628 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yol Daş
Yol Daş
İki çeşit yol vardır! Yol ayrımı, ayrı bir konudur; ben yolun kendisinden bahsetmek istiyorum. Yol ikiye ayrılır; sağdan giden cüzdan bulur, soldan giden belasını bulur; muhabbetini yapmak istemiyorum! Güncel değil!
Biri, Hazır gidilmiş yol.
Diğeri, kendi çizdiğimiz; çizeceğimiz yol!
Öncekilerin gitmiş olduğu yolun sonu (nakiller tahrif edilmiş, abartılmış olsa da) göreceli olarak bilinir. Göreceli olarak güvenli olanlar da bilinir. “Tarik” denen yollar çoktur. Aslında insan adedi kadar yol vardır! Birbirlerine benzer çünkü ezber edilmiş yollar ideoloji ve dinler ile insanlara hazır paket olarak verilmiş ve daha önceden gidilmiş olan ezber yolu kusursuz gidenler övülmüştür. Hatta öyle abartılmış ki olay “Orta Çağ’da gidilmiş olan yolun daha iyisi kıyamete kadar çizilemeyecek şeklinde yol standarda bağlanmaya çalışılmış! Başarılmış da! Önceden gidilmiş olan, muhtemelen Orta Çağ’da gidilmiş olan yolları ezber edip kusursuz yaşamaya çalışan hatta dayatan, bu uğurda savaş verenlerin ne yaptıklarından haberi var mı? Yaptıkları tahribatın farkında olmadıkları açık. Çünkü insanlık devam ettikçe “Yol” da olacaktır. Yeni yol açmak olmasaydı o ezberlenmiş eski yollar açılmazdı! O yolları açanlar da daha eskilerle mücadele vermek zorunda kaldı. Bu süreç devam ediyor edecek de!
Kendi çizdiğimiz yol; sınırsız esmanın her insanın kabiliyetince ayrı yansıması için gereklidir ve terakki etmeyi kolaylaştırır. Terakki, yükselmenin sınırı olursa daha öncekilerin yolundan sapmayanlar ancak onlar kadar gelişebilir! Yeni şeyler açığa çıkaramaz çünkü eski ezber öğretileri aşmak suçtur, sapmaktır! Bu anlamda yenilik “Bidat” olarak algılanırsa sonuç felaket olur. Mevcut durum da öyle zaten.
Kendi çizdiğimiz yolu giderken daha öncekilerin deneyimlerinden elbet yararlanacağız ama bu aynı yolu onların gittiği patikaları aynen taklit ederek olmaz! Zaman ve zemin değişimi var çünkü! Onlar da denedi yanıldı ve sonuç olarak bir yol çizdi! Kusurları da var güzel yanları da var. O halde deneyimleri bütün olarak alıp değerlendirebiliriz. Kendi özgün yolumuza kılavuz yapabiliriz eski yolcuları! Önemli olan onlarla aynı yolu tıpa tıp gitmemek! Çünkü bir asıl vardır, taklitler milyonlar olsa hepsi bir asıl etmez!
Yoldaşa gelelim; yol yoldaşsız çekilmez!
Yoldaş vardır, önünde gitmek ister, kendine itaat ister, kendi aklınca seni değerlendirip kendinden bir alt hizaya koymak ister!
Yoldaş vardır, arkandan gelmek ister, seni hedef eder kendi güvende olmak ister. Bir bela, sıkıntı olunca da zaten ilk o kaçar!
Yoldaş vardır, yanında gider; sağında solunda gider. Bir bela sıkıntı olunca beraberce çekinmeden atılır!
Bu üç yoldaştan yanımda gideni tercih ederim. Ardımdan gelen kaçabilir, önüme geçen beni yanıltabilir, yanımda gidenle beraber gideriz her sıkıntı veya yanılgıya da beraberce katlanırız! Bu nedenle kimse başkasına üstatlık taslamasın, makam da vermesin. Yani Önde de olmasın, arkada da; hizada olsun!
Bir de yalaka münafıklar vardır; bunların kendi yolları zaten olmaz. Eskilerin yollarını ezberlerler ama bakın asla önde olmazlar! O kadar iğrençtirler ki hep öne bir “Ulu” kişi koyarlar ki hedefte o olsun, bunlar da o ulunun arkasında yemlensin! Kim galip olursa oradan olurlar! Ve başta olmazlar, baştakini destekleyen konumunda olurlar. Çünkü hedef olmak işlerine gelmez. Zaten yolsuz olduklarından hazır ve o dönem zirvede olan yolun takipçisi olarak yağcılık yapar ve yallanırlar. Bu nedenle münafıklar kafirlerden daha fazla tahribat yapar, münafıklar sureti Hak tan görünür. Açıkça inancını ya da inançsızlığını söyleyen merttir! Münafık zaten dinde dindar görünür, ideolojide ise “Hak” (doğru) görünür. Doyum noktasına gelince de ihanet ederek o yolun hazin bir şekilde bitmesine sebep olurlar! Tarihte örnekleri var! Bunları uzun uzun tarif edip midemi bulandırmak istemem!
Ha yol diyordum, yoldaş diyordum değil mi?
Herkesin bir kendi yolu olmalı. Yolu olmayan yolsuzdur. Rüzgarda savrulan yaprak ya da “Dabbe” yerde debelenen mahluk gibidir.
Yolda yoldaşlık da bazı duraklara kadardır. Toplu taşıma araçlarını bilirsiniz ilk duraktan son durağa dek yolcular bazı olur tamamen değişir. Uzun bir hatta bazı olur ilk durakta binip son durakta inen bulamazsınız! Yani ara duraklarda indi bindi şeklinde yolcular tamamen değişir. Bu taşıtın sürücüsü siz olun durumu anlamak açısından. Güzergah da “Yol” olsun. Araç da hayatınız. Yüzlerce insan hayatınıza girer, ve çıkar! Belirli duraklar arası girip çıkar, ilk duraktan binip son durakta inen en uzun yoldaşlığı yapan olsa da o da son durakta sizi terk eder! Tek kalırsınız!
Son tahlilde; yol yoldaşsız çekilmez!
Yolda yoldaş olan “Cem”, “Cima” hakikatiyle yoldaş olursa harika olur. Yoksa önünüze çıkmaya, yol göstermeye kalkarsa veya ardınızda size gaz verip, güçlük çıkınca kaçmak için fırsat kollarsa; ya da başkası (muhtemelen rakip) uzaktan bir göz edince gerdan kırmaya, kuyruk sallamaya başlarsa yoldaşlık olmaz. Yolda yoldaş ile aynı hizada olmalı!
Şeytan aşk’ı anlamamış, aşk’ta kibir bulunmaz.
Yakışır sevene itaat, Adem’e secde etmemek olmaz.
Aşk’ın zevkine erenler, gözünü Cennet’e komaz.
Rızan ile girersin de
Bu yolda nefs sözünde durmaz...
Lain şeytana uyma ey nefsim!
Bedbaht olursun.
Yalnız başına çekilmez bu yol
Varsın yar yoldaşım olsun…
(“Aşık Maşukta Seyreder Kendini” Şiirimden)
Sözü uzatmayım.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Çok güzel bir yazıydı. Özellikle sağa sola sapmadan ortada yer alması yazının hoştu.
Yani içini kim nasıl doldurursa doldursun gibi.
Bazı dini terimler varsa da bunlar evrensel değerler taşıdığından yazının kapsamını gölgelememiş.
Ben çok sevdim yolun perspektifini.
Kutlarım.
Sema Enci tarafından 12/6/2012 9:02:03 AM zamanında düzenlenmiştir.