- 1183 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EVREN'in YASALARI
EVREN’ in YASALARI
Bu soğuk ve yağmurlu ,Kasım gecesinde, motoruma binmiş , Bebek üzerinden, Ortaköy’e sarkarak, hafiften gaz veriyorum.
Sevgilimden ,yeni ayrıldım. Neyse ki, yedeği var. Yine de , sinirlerim çok bozuk. Bu kadın milletinin , kendisini ,senin annen yerine koymasına,, asla müsaade etmeyeceksin , arkadaş. Ne yahu, seni hiç tenkit etmiyorum, her yediğin haltı, hoş görüyorum, anlayış gösteriyorum diye , kendini bulunmaz ve çok akıllı mı sanıyorsun? Salako.
Ah kızım ah, senin derdin, sadece ben değilim. Şu sağ , arka cebimde taşıdığım deri cüzdan , ne zaman boş kalsa , sende ,bir huzursuzluk da başlıyor. Gece olunca , hep uykun gelmekte ve çok yorgunsun. Tıslıya tıslıya , uyuyorsun. Elim bile artık , orana gitmek istemiyor. Ayrıca , nedense canın da, hep yanıyor. İki bacağını , ayıramıyorsun ve ellerin alttan , göbeğimi itmekte. S.iktir git , der gibi. Çok mu , ağırım acaba? Dudakların, hep kapalı ve eskisi gibi öpüşmeyi bile, unutmuşlar. Söğüş yenecek, dana işkembesi gibiler. Damardan.
Senin aklında, o askılı siyah tuvaleti, yüksek topuklu ayakkabıları nasıl aldırırım , planları varken, ben bu işi, fahişelerle yapsam , daha mutlu olacağım galiba. Seni , onlara değişiyorum , istediğin kadar kız bana, Anlayışsız ,kancık sokak köpeği.
Her cinsten ,her bedenden, her milletten ve sadece aldığı parayı hak etmek için , yaltaklanan , seni en büyük gösteren , çok güzel kadınlar var.. Soruları yok, hep sağlıklılar, hep bakımlı ve hep davetkarlar. Yalandan da, olsa.
Üstelik ,senin gelecekteki paranla, nereye harcadığınla, ne aldığınla ilgilenmiyorlar. Sadece ,100 Doların varsa, en zengin , en güçlü, en iyisisin, erkeklerin. Allah , yokluklarını göstermesin .
Yahu , yağmurda bile, bu şehir, evinde oturmuyor . Şu Bebek’ten geçmek, motorla dahi ,çok zor. Kızım, sen hiç üşümez misin? Bak , Kasım ayı da bitiyor, hava buz gibi. Sen hala , minicik siyah eteğinle , bem beyaz bacaklarını sergilerken , donacaksın kulüp kapılarında, elinde ince ,asortik sigaranla. Yine de ,manzaran içimi açtı. Avcı bile olsan, helal olsun, hizmetine minnettardır, abaza gençlik.
Uzamak istiyorum, Kara Doğan’la, tam gaz, uzamak. Şehir hep canlı, hep sıkışık ve uykusuz insanlarla dolu. Yoksa siz de , sevgilinizden ayrıldınız da , parasızlığınıza kahrederek, benim gibi ‘’Ah ulan aptal kafam, ne çok harcadım, ne çok yedim paraları, çeşme hep akar sandım ‘’ diye hayıflanıyor musunuz? Para yoksa , asla aşk yoktur. Hatta zevk veren , ilişki bile. Ne dünya be. Her şey mi satılık, ulan ibneler.
Ortaköyde’yim , motorumu meydanın ortasına kadar soktum. Bir bira söylüyorum, cam kenarındaki, küçük masaya. Patates ve kalamar ile biraz çerez. Yan masada, işe çıkmış iki kadın var, güzelce. Yangından kaçıp , itfaiye hortumuna yakalanmış , kedi yavrusu gibi, ıslağım. Damlayan sularıma gülüyorlar. Ben de, gülerek selam veriyorum. Gülmek , ne güzel bir selam şekli. Hep gülmek gerek, hep gülmek.
Ne kadar kapalı ,bir hava var. Neyse ki, yağmur kesiliyor. Biramı yudumlarken, meydana yeniden insanların dolduğunu görüyorum. Nereden çıktı, bu kadar kadın , erkek? Bir yerden, kokoreç kokuları geliyor. İştahımı kabarttı doğrusu. Koca Arjantin bardak, çabuk boşalıyor. İkinciyi istemiyorum.
Motoru çektiğim , denize en yakın yerdeki banka, oturuyorum. Birden gözlerim, gökyüzüne yerden saplanan , zafer kazanmış süngü gibi ,dimdik, incecik , gümüş saplı, Sürmene bıçağı parlaklığında , Ortaköy, Büyük Mecidiye Camii’nin , minarelerine takılıyor.
Hatta insan , bu minarelerin ucunda, Tanrıya daha, yakın mı olur? Yaradan onu daha mı ,çok görür? Yoksa, daha bilmediğimiz ,neler var idarecinin kurallarında?
Rabbim , sen teksin. Hangi dinden olursan ol, kitabın hangisi olursa olsun, hepsi onu gösteriyor. Bütün kitaplar, İncil, Tevrat, Zebur, Uzak Şark Dinleri, Kur’an hepsi , tüm dünya insanlarını, , bir araya toplayıp, İrşat etmek için gönderilmişler. Ah ,bunu hiçe sayan , din savaşları ile katliamlar yapan, dini anlamamış, sevgisiz zavallı insanlar.
Neden bazen , bazı şeylerden, emin olamıyoruz? Semaların Işığı olan Yüce , herkesi , eşit yaratmıştır ve eşit yargılar. Ayrıcalık yoktur. Terazimiz vicdanımızdır. Partiye üye kartı veya tanıdık büyük insan, tavassutları geçmez orada. Herkese ,ayırım yapılmadan ,yardıma koşulur. Sevgi tohumları ekilen bahçelerde, görülmedik çiçekler açar.
Bunalımlarımızdan , hastalıklarımızdan, korkularımızdan biz sorumluyuz. Menfaat için verilen sadakalar, bizi kurtarmaz. Tanrı, her kulunu, tek yaratır. O , hür bir ruh , hür bir vicdandır. Kimse , kimseye bağlı ve kul değildir. Sadece karşılıklı , olması gereken saygı, şarttır.
Gezi tekneleri, teker teker , iskeleye dönüyorlar. Neşeli kahkahalar ile iniyor , kızlar ,oğlanlar. Yaşantımızı , neden başkalarına göre ayarlarız ? Bu yüzden hep hüsrana uğruyoruz. Oysa , Yüce bize , seçenekler sunuyor, en iyisini seçmemizi istiyor. Ama , doğruyu seçmemizi.
Tanrı bizi, biz de, kendimizi yaratacağız. Her kapı açıktır, her kucak da, açık. Gizlilik yoktur arayana. Bize uzanan elleri, çevirmemeliyiz. Hiçlik ten , heplik’e , gitmeliyiz, ışık yolunu, böyle aramalıyız.
İnanılmaz bir şey, birkaç yıldız birden belirdi, gök yüzünde. Hava bir bahar yağmuru sonrası gibi. Sakin ve berrak. Hiç Mayaların, kıyamet günü olmayacak gibi , sevecen. Zaten ,milyon yıllarla ölçülen yaşında ,bize tesadüf ederse , o bile lütuf olur.
Yağmurdan saklanıp, hafifçe demlenen birkaç kız , ellerinde kutu biralar ve neşeli kahkahalarıyla , meydana çıkıp, yanımdaki banka oturuyorlar. İki de arkadan , beş kız oldular. Ne güzel , erkeksiz, cesurca eğleniyorlar. Bütün cenabetliğine rağmen, bu şehre hala güvenmekteler.
Sevgiyi bilmeyen, çiçeği derleyemez. Gözündeki çapağı silmeyen , renkleri göremez. Peki , neden hala görmemek için hakikatleri , kara gözlükler takarız? Neden içimizde , bizim görmediğimiz, o bizi duymaz ,o bizi görmez gibi safça, salakça duygular vardır, eline düştüğümüz? Biz kendimizi arıttıkça, Evren’i de arıtıyoruz. Her şey ,daha güzel oluyor, daha da güzel olacak. Buna inanmalı ve devam etmeliyiz.
Sevgiliden ayrılmak çok zor. Eh ,kimlerden ayrılmadı ki, bu gönül. Verdiğiniz mutluluklar için, teşekkürler. Görev , belki de, değişiyor, Yüce’ nin emriyle . Ne sen , ne de ben, hiç bir şey , yapamayız. Fıstık yerken, ağzınıza acı gelirse , hemen bir tane daha yemektir, yapacağınız.
Kudret’in , sırlarını bilenler, gemisindeki suları , akıtır , batırmadan yoluna devam eder. En büyük günah, insanın insana ,düşmanlığıdır. Asla eski sevgilime, düşman olmamalıyım , çok kızsam bile.
Birkaç motor daha , giriyor meydana. Ne güzel motorlar, gözümü alamıyorum. Vay be , bunlardan biri ,Moto Gurmeler Grubunun ,eski üyesi. Dostum Anıl. Yanıma oturuyorlar. Motor muhabbetleri başlıyor. Ne çok , gezi yapmışlar. Helal olsun , diyorum.
Hepimiz Taksim’e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Yolda beş motor daha katılıyor gruba. Saat, 0200 olmak üzere. Az bir şey daha , azalmış trafik. Ara sokaklarda, mahzen gibi, bir yere gidiyoruz. Çok miktarda, genç kız var. Çok dekolte kıyafetler içindeler. Acayip , koyu makyajlar yapmışlar. Galenler , sap gelip, bu kızlarla eğleniyormuş.
Canım konuşmak bile istemiyor, yanıma yaklaşan güzel kızla. Zoraki sorular, densiz cevaplar. Bıraktığım , salak kadın geliyor aklıma. Burada , fazla kalmak istemiyorum. Herkes, kendinden geçmiş, loş ışıklı salonun kölesi olmuşken , yavaşça sıyrılıp, hesabımı ödeyerek , kayıyorum.
Kalbinizdeki kuşkuları atınız, kendinizi denetleyiniz. Zamanın içinde nasıl olgunlaşacağınızı görecek ve doğru yolu seçeceksiniz.
Peki, bu doğru yolu ,ben niye bir türlü göremiyor, seçemiyorum. Buna , mani olan da ne? İç dünyamsa onu ,sen yaratmadın mı? Bunca ,hak gözeterek, sadece kendime ,zarar verdiğimi, hep benden eksildiğini , görmüyor musun? Yoksa, kazandan düşürdün mü ,bazı kullarını ?
Boş ver be oğlum, belki bir gün muhasebeci , kayıtları incelerken, insafa gelir de ….
Tarlabaşı’ ndan , Okmeydanı ve TEM yoluna çıkıyorum. Saat 04 30, Yol bomboş. Sağ avucumun içindeki, 110 Beygirlik gücü , arka tekerlekten, kaymak gibi asfalta , aktarıyorum.
Vites ,saniyelerle küçülüyor. 4-5-6 . Adalelerim , bir öküzü devirecekmiş gibi kasılıyor. Dayanamayıp, o meşhur naramı atıyorum ‘’Yiiiiihehhhuuuuuuuu’’
210 nu gösteriyor ibre . Daha elli kilometre var, 260 Km olmasına .Ama bu kadar yeter. Elimi yavaşça , gazdan çekiyorum.
Az sonra ,Sarıyer’deyim.
Ezan okunuyor.
Yoksa , Tekirdağ’a uzayıp, üç porsiyon köfte mi , yeseydim. Acılı, biber sosuyla.
Yaşlandım galiba , gözüm yemiyor. Git yat, be oğlum.
Ah ulan ah, eskiden olsaydı, bir eskiden olsaydı var ya…
E.Yaşar Ovalı 01.12.12
YORUMLAR
Yoksa , Tekirdağ’a uzayıp, üç porsiyon köfte mi , yeseydim. Acılı, biber sosuyla.
Yaşlandım galiba , gözüm yemiyor. Git yat, be oğlum.
Ah ulan ah, eskiden olsaydı, bir eskiden olsaydı var ya…
yine güzel anlatımla anlatmışsınız gönül sesinizi
sagı duydum yazan kaleme
kukurikuu
Biliyor musunuz, motorcu yoldan kaçıyorsa,gerçekten yaşlanmıştır.
Değerli yorumunuza teşekkür eder,saygılarımı sunarım.