- 5215 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
CIZLAVET
Şimdiki nesil pek bilmez…Bizim zamanımızda…Yani Milattan çok daha önceki devirlerde, daha da anlaşılır bir şekilde yazayım fi denilen tarihte okullarda iş bilgisi diye bir ders vardı.Okullarda derken ilk okulu kastediyorum. Efendim bizler o derslerde neler öğrenmedik ki. Örneğin: Halı,kilim dokumak, patates ve ip baskısıyla resim yapmak, diş fırçası , sulu boya ve çay süzgeci ile püskürtme resim yapmak,elişi kağıtlarıyla yaptığımız süslemeler, kıl testere ile kontrplak oymak , kağıt hamurundan kabartmalar , daha neler neler…
Biraz masraflı olsa da anne ve babalarımızın ‘’ Yahu biz bütün nafakayı bu ıvır zıvıra yatırıyoruz ‘’ itirazlarına maruz kalsak da iş bilgisi dersinin bu kısmı hoşuma giderdi. Lakin düğme dikmek, yırtık pantolonlara yama yapmak, teğel çekmek , elbise boyalamak, ille de yakalıklarımızı kolalamaktan illet olurdum. ‘’ Yahu biz kız mıyız? Ne diye sökük dikiyoruz, ilik açıp yırtık yamalıyoruz ‘’ derdim. Hele de yaka kolalamak...Aman Allah’ım…Bir erkek çocuk için ölümdü adeta. Ya da benim için öyleydi
Tabii ki yeni yetmeler yaka kolalama deyince hiç bir şey anlamadılar...Hatta ‘’ Ne yani yakalarınıza kola mı döküyordunuz?’’ diye düşünenler bile olmuştur…Yok efendim yok…Kola, aslı pirinç nişastası olan bir madde...O maddeyi su ile karıştırırsın. Beyaz bez yakalığı o sıvının içine sokarsın...Sonra çıkarır, kurutur ve ütülersin..Yaka hem pırıl pırıl hem de sert olur… Orta okulda da gömlek yakalarını ve kollarını kolalardık işte böyle.
Yahu oturmuş kolayı anlatıyorum..Sanki yama nedir, nasıl bir şeydir bilen varmış gibi...Haydi onları bildiniz deyin bana bakalım Cızlavet nedir? ( Yazıldığı gibi okunur efendim Kızlavet ya da Çizlavıd filan gibi okunmasın lütfen..Büyük hakaret olur o mübarek ayakkabılara )
Efendim…O dönemlerde üç çeşit ayakkabı vardı: a) Çok çok zenginlerin (ki biz onlara Erzurum’un Hasangala’sında Tango derdik)giydiği kundura ayakkabılar ( Öyle çok göremezdik ) b) Dora…Lastik ayakkabının renkli ve metal mandalı olanı c) Cızlavet…Kara lastik ayakkabı…( En iyi markası Cızlavetdi)
Bendeniz orta okulun ikinci sınıfına kadar kah Dora giydim kah Cızlavet. ( Orta okul bitene kadar da çoğunlukla ters giydim ayakkabılarımı:.Tersi düzü öğrenene kadar anam ağladı…) Haa bu arada unutmadan…Diyelim ki bir kaç sene giydiğiniz o Cızlavet yırtıldı ya da delindi. Öyle kaldırıp çöpe atmak yok…Alırsın çok çok daha eski bir lastik ayakkabı..Ondan bir parça kesersin. Kestiğin parçayı ya derbi ile yapıştırırsın ya da az eritip kaynak yaparsın…Yani Cızlavet en az beş sene kullanılacak yahut ayak biraz büyüyüp artık onun içine sığmayacak ki yeni bir çift Cızlavet alınsın.
Orta ikide İstanbul’a taşınınca da bir müddet Cızlavet’e devam ettim ama neticede İstanbul’daydık artık. Ayrıca henüz Sümerbank satılmamıştı ve de Beykoz’daydık..Yani deri-kundura fabrikasının olduğu yerde…Sonunda biz de kundura ayakkabıya terfi ettik. Amma velakin kundura ayakkabı giymek bir ayrıcalık olduğu için o sadece okulda giyilir, sair zamanlarda yine Cızlavet’e devam edilirdi..Ola ki kaçamak yapıp okul dışında kundura giyecek olursak akşama nefis bir dayak ziyafeti olurdu genellikle.
Efendim kundura ayakkabı almaya gidilince kesinlikle dükkan sahibine ‘’ Şuradan bizim oğlana göre bir çift kundura ver’’ denilmezdi…’’Amcası benim delikanlıya şöyle güzel bir mokasen ver’’ denilirdi. Makoseni ayağa çektik mi artık onu en az üç sene giymek zorundaydık..Tabii ki ayakkabı alındığı gün aynı anda berbere de uğranır ve saçlar alabulus traş ettirilirdi…Benim kafa ise her zaman tüm kelle üç numaraya vurdurulurdu…(Şimdi büyüdüm artık beş numaraya vurduruyorum)Diyelim ki mokasen yırtıldı ya da delindi. Ayakkabıcılar ne güne duruyor ? Pençe, yama, hatta kendimiz bile dikerdik ayakkabımızı..Pardon makosenimizi(!) Ahhh…Ahhh. O zamanlar ne Nike vardı ne de Addidas. Rahmetli pedere bir çift beden eğitimi ayakkabısı aldırıncaya kadar akla karayı seçerdi biraderler…’’Ulan deyyuslar ayakkabınız var ya ne edeceksiniz beden eğitimi ayakkabısını’’ itirazlarına maruz kalırdılar hep. Ben tasarruflu çocuktum..Ayağım dolayısıyla beden eğitimi dersine girmediğim için babam yırtardı bana beden eğitimi ayakkabısı almaktan. Her ne kadar benim içim gitse de…
Orta birinci sınıfta artık kara önlükleri atmış onun yerine takım elbise giyer olmuştuk. Takım elbise dediysem her okulun belirlediği bir renk olmakla beraber genelde lacivert olurdu takımlar...Ve de beyaz ya da Ecevit mavisi gömlekler…Ama orta okula geçtiğim zaman beni asıl heyecanlandıran şey şapka olmuştu. Her öğrenci o dönemlerde subay şapkasına benzer şapka giyerdi.Öğretmenlere asker selamı verirdik..Okul dışında bile şapkamız kafamızda olmak zorundaydı. Her okulun şapkasının etrafında o okulu simgeleyen bir kurdela olurdu. Mesela bizim okulunki kırmızıydı, ticaret okuyanlarınki kırmızı ve lacivert, imam-hatiplilerinki yeşil, vs…
Bana bir şapka bulana kadar zavallı anacığım ve ben bütün Erzurum’un tüm dükkan ve mağazalarını dolaşmıştık…Neden mi? Benim kafaya uygun şapka bulmak neredeyse imkansızdı da ondan…En sonunda bir dükkan sahibi bir şapkayı kalıba koyup genişletmek suretiyle benim kafama uygun hale getirdi de ben de bir şapka sahibi olabildim. Ama dedim ya tasarruflu çocuktum…Herkesin şapkası çalınırdı şapkasını kaybeden bir başka öğrenci tarafından ama benim şapkam asla çalınmazdı. Kimsenin kafasına olmazdı ki çalınsın.
Liseye başladığımda şapka mecburiyeti de kalkmış oldu okullardan. Aynı zamanda da biz Beykoz’dan Bakırköy’e taşındık. Ve ben ilk kez Bakırköy Lisesinde diğer arkadaşlarımdan farklı olduğumu gördüm. Tarık Akan’ından İlhan Şeşen’ine kadar pek çok ünlünün yetiştiği o okulda belki de okula yamalı pantolonla giden tek öğrenci bendim. Kim bilir belki de o yüzden çok fazla arkadaşım da olmadı o beş sene okuduğum okulda. Gerçi hiç kimse beni aşağılamadı…Allah için hiç bir arkadaşım benimle alay da etmedi kıyafetlerimden dolayı ama bende hep bir eziklik oldu. Oysa ilkokulda ne iyiydi…İster en kalitelisinden, ister en ucuz kumaştan yapılmış olsun hepimizin üzerinde kara önlükler vardı…Kimse bir diğerinden daha üstün görünmüyordu. Pek çoğumuzun pantolonu yamalıydı. O bakımdan da bir ayrım yoktu aramızda. Orta okulda da öyle...Hani o zamanlar Beymen filan yoktu ama yine de yanlış hatırlamıyorsam Altın Yıldız, Aksu gibi marka kumaşlar vardı ama ne olursa olsun hepimizin ceketi, pantolonu lacivertti. Kimse kimseye hava atamıyordu. Lakin lisede işler farklılaştı..Kıyafetler yine tek tipti ama farklılık yaratmak isteyenler mutlaka bir şeyler yaparlardı. Hiç unutmam bir sınıf başkanımız vardı baya kaşarlanmış bir öğrenci…Çocuk okula resmen frak giyerek gelirdi…Kimi saç uzatıp favori bırakır, kimi İspanyol paça pantolon ve kalın kemerler takardı…Kızlar ise sınıfa girinceye kadar uzun etekliydiler ille velakin sınıfa girdikten sonra nasıl olursa olur o uzun etekler birden mini eteğe dönüşürdü.( Tabii ki hepsi değil ve de mini dediysem dizin az üstü..Şimdikiler gibi belinde değil ) Yoklamadan o şekilde geçmeye kalkıp da kırkılmış kuzuya dönen, bacaklarına bacaklarına cetvel şaklatılan çok arkadaşım olmuştur…
Aradan yıllar geçti. Çalıştık, çabaladık, okuduk sonunda öğretmen olduk..Bu sefer artık kapılarda dikilip öğrencileri sıraya sokan ve tek tek saç, sakal ve giyim-kuşam muayenesinden geçirenler biz olduk.
-Oğlum ne o saçlar öyle..Çabuk kestir de gel…Kızımmm…Kızımmm..Sana kaç defa söyleyeceğim o saçlar öyle darmadağın olmayacak öreceksin o saçları diye…Haydi ör de öyle gel…Bana bak..Kırarım o bacaklarını…Sal çabuk eteğini aşağıya…Lan o kravatı dama gibi tak yoksa kravatından asarım seni…Sennn..Gel bakayım buraya. Sana kaç defa demedim okula spor ayakkabı ile gelinmeyecek diye?
Elli sekiz yıllık bir ömrün yirmi sekiz senesi işte bu minval üzere geçti devlet okullarında…Her birimiz tek tip kıyafet giydiğimiz öğrencilik yıllarımızda o tek tip kıyafetler yüzünden kıyamet kopmadı…Öğretmenlik yaptığım yıllarda da tek tip kıyafet uygulaması yüzünden kıyamet kopmadı. Yarın bir gün tek tip kıyafet uygulaması kaldırılınca da kıyamet kopmayacak belki ama bakın ne olacak ?
Bir zamanlar televizyonlarda bir reklam vardı…Bir Fransız Peynirinin reklamı: ( Okunduğu gibi yazıyorum) : Lavaş giri… Bir karikatür dergisi bunu almış karikatürize etmiş…Fakir bir aile oturmuş televizyon seyrediyor… O zamanlar televizyon tek kanallı ve haftanın belirli günlerinde yayın yaptığı için reklamlar bile nefessiz seyrediliyor…Neyse efendim bu fakir ailenin babası o Fransız peynirinin reklamı başlayınca ‘’ Kaliteli, sıhhi Lavaş giri’’ diye hanımına diyor ki :’’ Allahtan ne olduğunu anlamıyor bizim oğlan yoksa ben çökelek yemem ille de Lavaş Giri isterim ‘’ diye tutturur.
İşte bu olacak okullarda tek tip kıyafet uygulaması kalkarsa…Çocuk tutturacak velisine: ‘’ Ben de Converse ‘’ istiyorum diye…Bu sefer anne baba anlamayacak tabii ki ‘’ Lan oğlum anan ne güzel yemek yapıyor ne etcen konserveyi ‘’ diyecek babalar. Çocuk ‘’ Adidas isterim ‘’ diyecek baba ‘’Allah korusun..Evlerden ırak..Aids istiyor bizim oğlan-kız…Delirdi elam ’’ diye evlatlarından şüphe edecekler. Çocuk babadan para isteyecek ‘’ Arkadaşlarla Chochou Patisserie’ye gitmek ‘’ için , baba bön bön bakacak bu hangi dili konuşuyor diye.
Şimdi, gelelim zurnanın zırt dediği yere: Bendeniz bir öğretmen olarak bu yeni kıyafet uygulamasına taraftar mıyım değil miyim?
Tek tip kıyafet olayında nasıl ki işin kakasını çıkardıysak çok kısa süre içinde bu yeni uygulamanın da kaksını çıkaracağımızdandır benim korkum.
Daha bir kaç gün önce bir kaç okulun duvarında koskoca afişler gördüm: ‘’ okulumuzun kıyafetleri falanca konfeksiyonda satılmaktadır’’ diye…Niçin efendim? Niçin o konfeksiyonda satılıyor da başkasında satılmıyor? Okulumuzu defteri, kalemi diğer kırtasiye ihtiyaçları her türlü kırtasiyecide satılıyor, hatta pazarda bile bulabiliyoruz da kıyafetleri niçin sadece bir konfeksiyon mağazasında satılıyor? Bilmem anlatabildim mi? Yani işin kakasını çıkarmışız resmen.
Şimdi yeni gelecek kanunla da yine işin kakasını çıkaracağız…Seyreyleyin okullardaki kıyafet keşmekeşini…
Neyse…Hayırlı olur inşallah diyip kapatalım konuyu..İnşallah iyi olur.
YORUMLAR
Sami hocam, senin yazılarını okurken insan kendini çok rahat hissediyor. Sayfan iyi bir ev sahibi gibi karşılıyor misafirini. En başta, doğallığın geliyor. Yazılarda en çok sevdiğim şey, doğallık. Olduğun gibi, neysen o...
yazının girişi çok güzel, bağlantı noktası can alıcı. ufak ufak dokundurmuşsun. ilerleyen günlerde hep beraber göreceğiz bakalım ne olacak. Benim küçük torun pek süslü, dersini nasıl yapacağını unutup ne giyeceğini düşünecek artık:(
Tebrikler, saygımla
Sevgili Hocam
Yorum yazmayacaktım ama yorumları okuyunca dayanamadım. Cvlavet dediğiniz resimdeki ise bizim oralarda ona lastik derler. Eğer o değilse eminim cızlavetide biliyorumdur ama bizde ismi farklıdır. Mesela sizin kuzine diye bildiğiniz aslında maşınga dır. Çünkü biz ona maşınga deriz. Sizin yemek yediğiniz sini aslında Döndürme dir. Çünkü biz ona döndürme deriz.
Yukarıda resimdeki kara lastikten annemin var bahçede giyiyor ve ben Erdeğe gittiğimde bahçeyi sularken (sebzeleri) bende o lastiklerden giyiyorum. Hatta bunların erkekler için olanıda var. Baban hep sol tekini eskitir ve ya bunları tek tek satsalarya diyede söylenir.
Senin kadar yaşlı değilim gencim ama yinede bilirim senin geçmiş dediğini. Hani bunları şeffaf ve beyaz naylon ayakkabıları olanlarından vardı ve tokaları metaldi. Erkek olanlarıda vardı onların. Babam abimle bana almıştı ve biz asvaltta koşardık ve en çok hangimizin ayakkabısının sesi daha çok ses çıkarıcak diye yarış yapardık.
Benim ilk okula iskarpin ayakkabım olmadı kösele olanlarından. Bizde onlara iskarpin denir. Hatta bir keresinde babamın telaşından ve babamdan korkudan acele ile babamın nalınlarıyla bile okula gitmiştim. Yav ben gencim neden kadar eskileri hatırlıyorum. Bak şimdi evlenmeden önce babamın ayaklarını yıkadığımı hatırladım.
Ah ah ah geçmişim
Şimdi diyeceksin keşke yorum yazmasaydı uzatmışda uzatmış:))) Kızma ama
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Selamve sevgiler.
Öncelikle belirteyim ki bende sizin "İş Bilgisi" dediğiniz dersin sonraları adı "İş Eğitimi"ne dönüştürülen dersin öğretmeniyim. Veliler bizim içinde çok söylendiler ama esas siz gibi
değerli arkadaşlardan " bizler o derslerde neler öğrenmedik ki. Örneğin: Halı,kilim dokumak, patates ve ip baskısıyla resim yapmak, diş fırçası , sulu boya ve çay süzgeci ile püskürtme resim yapmak,elişi kağıtlarıyla yaptığımız süslemeler, kıl testere ile kontrplak oymak , kağıt hamurundan kabartmalar , daha neler neler…" sözlerini duymak bizlerin gurur kaynağı.
Yazı nerelere götürdü götürmesine de esas götürmeye sebep olan siz değerli dostuma teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım....
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ederim...O günlerde bunlar ne işimize yarayacak dediğim pek çok şey şimdi o kadar işime yarıyor ki..Allah razı olsun bize onları öğretenlerden ve siz öğretmeye devam edenlerden..
Selam ve saygılarımla
Aaaah ah hocam beni nerelere götürdün ...diye bir girizgah yapsam Erzurum un Hasan galasında ( şimdi Pasinler) orta okulu okurken ( hatta ilkokul beşinci sınıfı da ) siyah okul önlüklerini, giydiğimiz lastik çizmeleri, bayramlarda alınan rugan pabuçlarımı ( baş ucuma koyardım uyurken) kar da kış ta giydiğimiz mes lastikleri ( bi de kayak kayarken düşüp ayağımı kırdığımı:)) ) hatırladım diyecem tevellüt çıkacak ortaya:))) neyse ki öyle bir grizgah yapmadım:)))
Öyle bir geçer zaman ki çalıyor radyoda...
Okullarda kılık kıyafetin serbest bırakılmasına kesinlikle karşıyım. Kim öğrenci kim değil nasıl bilinecek de önlem alınacak tehlikelere karşı? İşin bu boyutunu da düşünmek gerek...
Selam ve sevgilerimle...
sami biberoğulları
Komşu kızı Nihal...Bak hele sen şu işe yahu...Yıllar sonra kader nerede karşılaştırdı bizi..
Selam ve sevgilerimle...
hayatışığı
Ayrı zamanlarda da olsa, sizinle aynı yerde yaşamış olmak güzel...Ayrı zamanlar diyorum, zira siz milattan önce demişsiniz:)) Zaten benim daha yaşım ne başım ne ( sizin yaşınıza göre ) İsmi karıştırmanızdan bile belli :))) Kulakları çınlamıştır komşunuzun kızı Nihal in, tabi doğru hatırlıyorsanız:)))
Selam ve sevgilerimle
hocam buruk bir tebessümle okudum cızlavet başlıklı yazınızı bu ayakkabılar köyde başı çekerler olmazsa olmazlardandır ben hala köye gittiğimde engebelli arazilerde giyerim bizim orada ünye ürerdi adı çünkü fb ismiyle anılırdı nerden nereye hocam siz okumuş öğretmen olmuşsunuz bizse inek otlatmış çoban olmuşuz kutlarım sizi geçmişten bir kesitti saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Bu dünyada önemli olan öğretmen olmak ya da çoban olmak değildir. Hz. Peygamber de çobandı...Peygamberlerin pek çoğu çobandı...Önemli olan adam olmaktır ki sen adam gibi adamsın. Okumaya gelince nasip işi...
Selam ve sonsuz sevgilerimle.
hocam buruk bir tebessümle okudum cızlavet başlıklı yazınızı bu ayakkabılar köyde başı çekerler olmazsa olmazlardandır ben hala köye gittiğimde engebelli arazilerde giyerim bizim orada ünye ürerdi adı çünkü fb ismiyle anılırdı nerden nereye hocam siz okumuş öğretmen olmuşsunuz bizse inek otlatmış çoban olmuşuz kutlarım sizi geçmişten bir kesitti saygılarımla selamlar
Ahh ahh bilgim olsa da yazsam..Daha iki kelimeyi bir araya getiremiyorum.Haddime mi? Siz olmuşsunuz dev-ri Alem Sizi okuyanda olmuş cümle Alem.Koy kakalı-kukalı kelimeleri yazına olur sana Milli Alem...Değerli Hocam
sami biberoğulları
Benim kalemimden dökülen kakalar sizin cici ağzınıza hiç yakışmıyor..Konuşacaksak ağzınızdan kakayı çıkarın öyle konuşalım. Bu arada o güzel beyninizi de kaka ile yormayın fazla. Devr-i Alem ve Milli Alem gibi dahiyane buluşlarınıza devam edin siz.
Selamlar.
kukurikuu
Lütfen bu yorumları, yazarı rencide edecek tarzda yazarak,
zaten gramı bile kalmamış olan, moralimizi bozmayalım.
İnanın, yazı çok güzel ve biz yaşlı grup için, esaslı bir nostalji.
Teşekkür ederim . Saygılarımla.
CaNMaYBuLL
SayınHocam,
Beni alıp elli yıl öncesine götürdünüz.
Ne güzel yazmışsınız ,ne güzel. Unuttuğum her şeyi de, bir anda hatırlattınız bana.
Bir de ,(kes )dediğimiz altı traktör lastiği olan , üstü beyaz şeritli ,bir ayakkabı daha vardı.
Babama zorla bir tane aldırabilmiştim. Ayaklarıma bakarak , mahalleye geldiğimizde, babamdan ayrılır ayrılmaz,bir toprak yığınına ayaklarımı sokarak, onları yıpratmaya çalışırken, babamın tokatı ensemde patladı. ''Neden bunu yapıyorsun? Daha yeni almadık mı? ''sorusuna ;''Ben çocukların yanına , yeni ayakkabı ile gidemem. Onların ayakkabıları bile yok '' diye cevap verince , babam gözyaşları ile bana sarılarak ,teşekkür edip özür diledi.
Düşüncelerinizi paylaşıyorum.
Teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
sami biberoğulları
İşte anlatmaya çalıştığım da buydu.
Kaç tane çocuk şimdi kendisine alınan marka ayakkabısını çamura sokar acaba?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Amerikan filmlerinde görüyoruz ki onların okullarında zorunlu kıyafet uygulaması yok..Ama unutmamak gerekir ki onlara uyan her elbise bize uymuyor...Biz de bekleyip göreceğiz ne kadar hayırlı ya da hayırsız bir iş olduğunu...Zaten bizim Milli Eğitimimiz yaz boz tahtası..Bir müddet de bununla oyalanacağız anlaşılan ve Milli eğitimdeki asıl sorunları yine kaçıracağız...Görünen bu..
Selam ve sevgilerimle.
hocam demişsiniz ya en son
hayırlı olur inşallah diye
inşallah diyelim
paylaşıma teşekkürler, saygılar hocam
sami biberoğulları
Bu günlerde deftere çok fazla uğramaz oldunuz. İnşallah sağlık-sıhhat yerindedir.
Selam ve sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
hamdolsun diyelim hocam, çok koşturuyorum son günlerde, o yüzden görünemiyorum fazla
saygılar
GİBİYİZ
Mest lastik gibiyiz .
Yalnız ,
Yapamayız..
Ne sen bensiz ,
Ne ben sensiz...
Hocam yazın aldı götürdü eski demeyeyim önceki günlere,bir fark yok aramız da ayni dertler farklı mekanlar o kadar..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Aynen dediğin gi..Mes ve lastik gibiyiz...Çok çok sağ ol var ol.
Selam ve sevgilerimle.
m.ö sini unutmadan yazmışsın. cızlavetin reklamında atletik bir adam aslanla lastik ayakkabıyı çekiştiriyorlardı sağlamlığını ölçmek için birde içi devamlı kırmızı bez olurdu...ben ortaokulda mes ve lastik giymiştim... o zamanlar moda sadece bir semtin adıdıydı... insanlar örtünmek için giyiniyordu... her şey kıt ve fakire çok pahalı geliyordu.... sağol hocam geçmiş gemisiyle yok yıllara bir tur attırdın....saygılar
sami biberoğulları
''Geçmişini unutanlar geleceklerini kuramazlar''
Bu nostalji turunda bana eşlik ettiğğin için çok teşekkür ediyorum.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Geçmişe biraz yolculuk yapayım derken işi getirip okullardaki yeni kıyafet uygulamasına getirmişim.
İyi olur inşalla..
Selam ve sevgilerimle.
kakalı kukalı ,milattan önce yada sonra,kim bilir -fi- tarihli harika bir edebi yazı yazdınız tşk.ler.Bu yazıyı okumayan,eğitimdeki kıyafet devrimini anlayamaz.Bu ağızla bir de devrimlerimizi anlatırsanız bize,ne mutlu bize.Saygılar...
sami biberoğulları
Zât-ı Âlinizin yazdıkları yanında bizim yazdıklarımızın esamesi bile okunmaz...Mübarek kaleminizden dökülenler maşallah best - seller olmuş. Kakasız kukasız ne de güzel şeyler yazmışsınız öyle...
Ben bu ağızla devrimleri filan anlatamam..Ne haddime...Ben anlatsam anlatsam Atatürk İnkılaplarını anlatırım ancak..Devrimlerini anlatmak ancak siz yüce üstadlarımızın işi...Yazarsanız okuruz zevkle..
Selam ve saygılarımla.