Gün Işığı Yahut Çay
Çay üstüne yazmak itiyat olalı, sözcükleri sözlüklerden seçerken buğunun ve ışığın
süzgecinden geçirerek seçer oldum. Buna rağmen çayın buğusunu ve ışıltısını yeterince
yansıtmak mümkün olmadı. Fakat, çay tutkum çayı anlatmayı bırakmama izin vermediği
için karınca kararınca çayı anlatmaya devam ettim.
Bu girizgâhtan sonra, çaya dair söylemek istediklerime geldi sıra:
Çaydanlığın sükutu ardınca, demliğin rükusu gelir. İnce belliler ışıl ışıl ışıldamaya başlar Dudaklarda buğulu bir özlem. Bin bir gece masallarının esintisi gün ışığı ile harmanlanır.
Bir rüyanın eşiğindeki periler özlerini suya verir. Havaya sudan hoş bir rayiha yayılır. O havayı teneffüs etmenin hazzı başkadır. İnce bellilerdeki eda ve ışık anı alabildiğine güzelleştirir. Çaydaki ışıltı gün ışığına karışır.
Çayın albenisi buğu ile daha belirginleşir. İnce belliler bir sülün gibi süzülür ellerde.
Zarafet albeni ile bütünleşir. Çay tutkunları nice buğulu ve büyülü muhabbeti üleşir.
Çayı yudumlamak, mütevazı bir seremonidir çoğunlukla. Tevazu demli albenidir çay.
Huzuru ve sükunu davet eder zamana. Zaman aydınlanır. An gülümser. Çayın nefaseti,
zarafet ve inceliğin süzgecinden süzülür. Gün ışığı çayla hem dem olur, hüsnü anın büyü-
sü sarar sarmalar çayı yudumlayanları. Ondan sonra şu dizeler dökülür dudaklardan:
Gün ışığı yahut çay aydınlığın türküsü.
Buselik bir şarkının billur tenli güftesi.
İnce belli içinde olur zamanın süsü.
Yudum yudum içilen huzur ve sükun sesi.
Ankara, 29.11.2012 İ.K