- 1531 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Yoksulluk Haykırışı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hissediyorum bu ara çok yanaşıyorum şeytana. Sanki ayağı hep ayağımın altında. Sözlerim vurgun yemiş gibi ağır. Kalem aşıları da faydasız artık. Şiirler bile söndürmüyor açlığı. Eziliyor sesimin altında suskunluğum. İki doz Enya bile fayda etmiyorsa korkulur bundan...
Battıkça batıyorum demektir karanlıktan...
Zamana küs inatlar biriktirmek mızıklanan çocukları anımsatıyor. Eller ıslanmadan hissetmek yağmuru, bulutları takiple mümküm diye, kızıyorum eğik başımda saklanan sinmiş zeka küpü-sözümona- aklıma.
Ertelediğim öyle çok şey var ki; yarım yamalak o kadar günce.
Enfiyeledikçe genzimi, kapattığım gözlerime melekler sızsın fukaralığının serzenişi bu.
Bir telefon uzaklığının antipatik yenilgisi ya da daha çok.
Denizin eve, üstelik sahiliyle, kumsalıyla, yatağına kadar gelmesi kadar şansım var biliyorum. Ama yenilgisiz liderlik gibi berbat bir şey bu gurur.
Bir tökezledi mi ayağın, tüm cereme sizlere ömür. Bir yandan da haklılık prangaları parça bölük anlamıyor. Dik açılı olmanın bir yanı da ondan sebepli...
Sana bir mektup yazmayı planlıyorum nicedir. Fakat arzu ettiğim etkiyi yükleyeceğim bir temada buluşamadı henüz aklımla kalemim.
Öyle diyorum , etkilesin, titretsin ki; bırakacağı hâlet, mahkemede hâkimi yerle bir edip yine de cezasını gülerek alkışlayan sanık ifâdesi yüzüyle öpüştürsün beni.
ne kesilirse sonra ceza niyetine râzıyım...
Ama olmuyor. Kelimeler sol fraksiyon deşifrelerini beceriyor da, seni yontmaya yanaşmıyor işte bir türlü... Yoksa acımıyorum sana...
Biraz da ’suskunluk en büyük küfürdür’ uygulaması. Biliyorum öyle çok bekledin ki seni arayıp, bağırıp çağırıp sövmemi, kahretmemi.
Ve bana verdiğin zararın asıl boyutunu bildiğini sanmıyorum! Yoksa şimdi çingene senfonileri eşliğinde tüm gururunla ailece çıkardın karşıma.
Çeltik tarlasını talan eden muson selleri gibi akardın orta yere...
Unutmadan nasıl ki; herkesin ezberlediği şarkılarda bile bir bilinmedik ’iz’ varsa! Sesinden bile büyük maharetini çalıştırma vakti o halde!
Yaşananlar ölürken, ölenler yaşar bazen yağmurun izlerinde!
Yok, kızdığım doğru olsa da asla kıskanmadım. Sadece aldanmışlığın güven duygusunda bıraktığı hırs ve aksaklıkla, biraz da bunca beklentisizliğin,
verdiğim emeklerle, harcadığım zamanla kavgası...
Ve sen hiç bir zaman inanmamıştın benim kadar. Sadece makama yanaşan yeni notalar gibiydin.
’hadi’, ’cidden mi’ ’yok canım daha neler’’i sek susuz sarf ederken.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki; seni bir günde koyduğum yerden, bir dakikada indirebilirim!
Bunu bile göze alacak kadar arsızlığın adı ’sevmek’ olmaz, olamaz diye boşlamam biraz da .
Ama tersini de düşündüğümde bunca çılgın, deli nasıl olabilir insan diye de hak vermiyor değilim...
Ama yok ben senden fazlayım bonkörlükte! O sebeple sende kalsın ne var ne yok!
Ben sana bir daha eline hiç geçmeyecek ’insanlık’ ’büyüklük’ bıraktım, yağmurun izini!
Sen ise bana sabrın ne kadar aptalca bir duygu olduğunu!
yeni şarkı? olmaz mı hiç!
tutkuyla beslenen semirgen bir buluttur o
sevmekten sevdadan bahseden
mekanı belirsiz çizgilerde
haram danseden
ey nefesi ezberim
ey sesi sebilim sevgili
unutma hiç
yarısı sudur sevginin
çizginin yarası kalem
kim ki yağmurda teyemmüm ederse kâfirdir!..
ToprağınSesi
( değerli vaktini ve yüreğini cansız kelimelere esirgemeyen Deniz Uzuner hanıma teşekkürlerimle ve affetsin kendileri sitedeki sorundan dolayı ekleyemedim zamanında)
.
YORUMLAR
Sen ise bana sabrın ne kadar aptalca bir duygu olduğunu!
bu cümle üzerinde bolca düşünmem lazım, burada bir sır perdesi aralanmış gibi hissettim, ve baştan sona çok güzeldi...tekrar tekrar sindire sindire okunası...(zengin bir sofradan nimetlenmek gibi)..sesli dinlemek isterdim...ama kaldırılmış galiba...kutlarım değerli kalemi...saygılar...selamlar...
Serhat AKDENİZ
flycan57
Sözün aynasına düşen yürek yüzünden yansıyanlar...nasıl içli ve samimi bir sesle dillenmiş .
Hiç bu kadar açık görmemiştim, dinlememiştim onu.
Herkes mutlu sanırız çoğu zaman , sanırsın ki bir dertli sen varsın bu dünyada , bir sensindir dünyanın, gelmişinin, geçmişinin.... altında küfürsüz yaşamaya gayret gösteren...
İsyanın bayrağını öyle bir dalgalandırmış ki sayın yazar ...içine girip öznenin omzuna aldırma dostum geçer...nice acılar gibi...aldanmakta insanın fıtratından gelen bir şey malesef .Dememek için insan kendisini zor tutuyor.
Deği mi ki insanız dostum üstelik şair, yazarsanız bir de yandı gülüm keten helva...
Yazının öznesine esaslı bir selam veriyor aldırma diyorum...herkes de az çok olan yangının bir közü de sana düşmüş küle döner elbet var mıdır geçmeyen acı ...gurur evet en geç iyileşendir ama
yine yağmur yağar bir gün başka baharlarda taze çiçek kokularıyla ...biraz sabır...dostum der çıkarım.
Ve yine yazının sayın yazarını böylesi güzel, etkili, duygulu, insansıllığı içinde barındıran yoğunluğuyla hissettirdiği için teşekkür ederim.Ve tabiki bu hissiyatdan kulaklarımızında nasiplenmesini sağlayan değeri Deniz hanımada .
Öznemize, sayın yazarımıza, ve seslendirmede emeği geçen Deniz hanıma sonsuz teşekkürlerimle.
Selam ve hürmetlerimle.
Şükran AY tarafından 11/25/2012 7:07:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
gündüz geldim sayfalarina sevgili sairim , lakin yorum birakmak nasip olmadi ne siirine ne yazina ...
icinin güzelligi .. efendiligi ... öyle yansiyor ki yazilarina...
"yaşananlar ölürken, ölenler yaşar bazen yağmurun izlerinde! "
simdi disari cikip yagmurun izlerine bakacagim...
sevgimle..............
:) şimdi bu öfkeye bu gülüş ne alaka diyeceksiniz. Mahkemede tanık olunca, dik duruş seyri diyelim.
Bana Necip Fazılı hatırlattınız. Savunmaları hep etkilemiştir beni.
Dip not düşsem; sabrın: öğretilen en güzel doğru olduğunu,ama öğretenin vefadan ve sadakatten dersli olması gerektiğini.
Güzel... yok yok çok güzel, tebrikler.