- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GİTME SAHNESİ PART 3 - DOBLO VE MOTOR
Hızlı bir trafik vardı adamın yaşadığı caddelerde. Hayatta daha hızlı ve çok yere gidebilmek adına tek kalem motor tutkunuydu.
Virajlarda hız kesmeden dönüş yapabiliyordu, yol yakınken. İki otomobil arasından jilet gibi süzülebiliyordu en basiti.
Onun hayat felsefesine en uygun yaşam stiliydi bu...
Kadınsa doblo tutkunuydu. Çünkü hem kendi hem çekirdekten öte geniş ailesine bile yer vardı onda.
Piknikler, uzun yolculuk zamanları birebir ihtiyacı karşılıyordu bagajı.
Acil durum ihtiyaçları, ilkyardım çantası ve bilumum akla gelebilecek her tür ıvır zıvır stoklanabilirdi,
evden uzaktaki ihtiyaç zamanlarına.
Çünkü tedbiri alıp tevekkül etmeyi öğrenmişti ilkin.
Bu iki zıt karakter bir ay tutulmasında aşık olmuştu birbirine.
GECE VE KADIN KADAR BİRBİRİNE BENZEYEN FARKLI İKİ KUTUPLARDI esasında.
Adam; DUMANINDA RÜZGÂRI KÖR EDEN YANGIN,
Kadınsa; KASIRGAYI ATEŞE SARAN NEFESTİ.
Ve onları GECEDE UNUTAN TIKANMIŞ KEŞFE DOKUNUŞTA
onlar birbirine ÇİN KADAR UZAK,
TOPRAK KADAR YAKINDI ÖLÜME OYSA...
Ama aşık olmuşlardı işte, kayan yıldızlardan birinde edilen talihsiz bir dua sonucu)
Adam hızla kadının yanına geldi, trafik sıkışıklığından istifade. Dört teker gitmiyordu sonuçta.
Jilet gibi iki araba arası süzülmekte de üstüne yoktu hani.
Sağlı sollu adrenalini yüksek sürüşlerle başını döndürdü.
Kadın alışık değildi böylesi hıza, ölüme meydan okurcasına gidilen yollara, manevralara...
İnsan kendinde olmayanı başkasında görünce ilgisini cezbediyor demekki.
Öyle bir boşluk anında doblosundan inip atladı adamın arkasına.
Motorun hızıyla beraber, saçları ve şalı rüzgârın emrine girivermişti hemen.
İçine kadar işleyen ÖZGÜRLÜK hissiyle kendinden geçti kadın.
Daha sıkı sardı adamın belini. Bu motorun geri aynası kırıktı, bakamıyordu kadın arkasında kalanlara.
Zaten hızla geçip giden yolları da kestiremiyordu net olarak.
Anı yaşamanın verdiği hazla kapattı gözlerini ve anlamsız çığlıklar attı, sesini içine aldığı anda uzaklaşan havaya.
Çünkü bunca zaman kontrollü ve tedbirli almıştı her nefesini. Farklı tadlar tadmak hoş gelmişti damağına.
Sonunda mide bulantısından kusturabileceğini hiç düşünmeden...
Adamın yolu belirsizdi. İstediği an istediği kavşağa girip canı istediğinde de geçtiği yerlerde çember halinde dönebiliyordu.
Canı ne isterse oydu. Hayat kısaydı ve her "an" canının istediği şeylere köleydi.
Kadın bir an olsun sormamıştı "nereye gidiyoruz" diye. Yada "nereye kadar" diye.
Hayatında ilk defa anı köle etmek istemişti keyfine. Bozası da gelmiyordu.
Yollar toz duman, dere tepe düz gittiler hayattan aşağı.
Onları izlerken sandımki, adam bir yerde frene basacak ve "buraya kadar" diyecek kadına.
Ama adam çok yorulmuştu toz duman yutmaktan, bilekleri, dizleri yorgunluktan kırılmıştı.
Artık sırtını yaslayabileceği bir arabası olsun istiyordu, hayatta direksiyon sallarken.
Yaşı da ilerliyordu günden güne. Eskisi kadar da genç değildi hani.
Bizim doblo sevdalısı ise ilk defa yaşadığı bu ÖZGÜRLÜK anısına pek hayran kalmış.
Ve artık tedbirsiz ve hazırlıksız yolculukları benimsemiş aklında.
Rüzgârla sevişirken şaçı başı, trafikte kaldığı o sıkıcı günleri bir daha yaşamamaya karar verivermiş.
Adam "duralım" deyince, kadın "asla" demiş.
Motorun tek kalem ruhu kadının içindeki derine işlemiş.
"Zaten uzun mesafe iki kişiyi taşımaz bu" deyip, kendi doblosuyla takas teklif etmiş.
Yaşadığı yorgun ve hızlı hayattan bıkan adam kabul etmiş teklifi ve değişmişler anahtarları.
Ayrılmışlar ilk sahnenin finalinde.
Zıt kutupların birbirini çekme olayını bilirdik de, karşılıklı kutup değiştirebileceklerini hiç düşünmemiştik doğrusu!
Kadın gitmiş kendi yoluna, adamsa kendi yoluna.
Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gidememişler bu defa.
Hıza alışkın olmayan kadın, ilk virajda kendini yerlebir etmiş.
Yüksek hız tutkunu adamsa yavaş gitmeyi beceremeyip, dobloyu ilk uçurumdan aşağı devirmiş....
Onlar erememiş, olmayacak dua mukabilindeki muradına. Kim çıkarsa çıksın artık kerevetine!
Gülşen Mavi
YORUMLAR
çok beğendim. hayatta hep tedbirli yaşamak isteriz. hiç bi aksaklık olmasın diye onca tedbir alırız. bir gün eczahanenin olmadığı bi yerde migrenimiz tutar diye öyle korkarız ki. birilerinde farklı bişeyler görmek ya onları kıskanmaya, ya onlara imrenmeye bazen deonlar gibi yaşamaya iter bizi. çünki hayatın aslında ne kadar kısa, ne kadar güzel ve risk almaya deyer olduğunu fark ederiz. ama işte alışkanlıklar, içimizde büyüttüğümüz korkular çoğu zaman izin vermez hayat için küçük ama bizim için büyük olan çılgın risklere. saygı ve selamla. kaleminiz hiç susmasın.
GÜLŞEN MAVİ
teşekkür ederim
saygı ve selamlar