Batı, İsrail Terörünü Niçin Görmezden Geliyor?
Bu soruya cevap vermek için önce konu üzerinden bir ufuk turu yapalım.
Siyonizm’in Gerçek Mucidi Kim?
“Siyon İnancı” İsrail’in vaat edilmiş topraklara yeniden sahip olmasını öngörmektedir. Siyon İnancı’nın Yahudiler tarafından geliştirildiği bilinir. Ancak konunun tarihteki izini sürdüğümüzde karşımıza daha ilginç bir tablo çıkmaktadır.
Yahudi Siyonizmi’nin mucitleri ve en büyük destekçileri başlangıçta Yahudilerden çok Yahudi-Karşıtı Avrupalılardır. Örneğin Alman İmparatoru II. Kaizer Wilhelm, William Hechler’in telkiniyle kehanetin gerçekleşmesi için İsrail Devleti’nin kurulması gerektiğine inanıyordu. Bu görüşe “Hıristiyan Siyonizmi” adı verilir. Pek az bilinse de Batı’da oldukça güçlü bir “Hıristiyan Siyonizm” akımı vardır. (Peter Lorei, Mesih Armageddn Kehanetleri, çev., A. Berkeoğlu, İst.-2004, Truva Yayınları)
Peki, Avrupa niçin “Siyon İnancı”nı geliştirdi?
Roma İmparatorluğu vakti zamanında Yahudileri Afrika, Asya ve Avrupa’ya sürmüştü. Sürgünden sonra Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline gelmesiyle birlikte Yahudiler, Asya’da ve Avrupa’da çoğunlukla Hıristiyanlar arasında yaşamak zorunda kalmıştır. İşte bundan sonra Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında büyük sorunlar ortaya çıkmıştır.
Kilise’ye göre İsa, Tanrı’nın yeryüzündeki bedenlenmiş formudur. Kilise’ye göre Yahudiler, “Tanrı katili”dir; çünkü İsa Mesih’in çarmıha gerilerek öldürülmesine neden olmuşlardır. İşte bu inanış Hıristiyanların yüzyıllardır Yahudilerden nefret etmesine neden olmuştur.
Hıristiyanların nefreti bir akım doğurmuştur: Anti-Semitizm yani Yahudi-Karşıtlığı. Tarih boyunca kilise Yahudi düşmanlığının merkezi olmuştur.
Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında derin sorunlar, Avrupa’da önce İspanya’da ardından Rusya’da nihayet Almanya’da Yahudilerin katliama uğramalarına yol açmıştır. Katliamlara rağmen Avrupa için “Yahudi Sorunu” hep devam etmiştir. Çünkü kilise çevrelerine göre her fitne ve fesadın altında Yahudiler vardı.
Avrupa, “Yahudi Sorunu”ndan kurtulabilmek amacıyla tüm Yahudileri Avrupa’dan ihraç etmeyi tasarlamıştır. İcat edilen formül şuydu: “Yahudiler Tanrı’nın kendilerine vaat ettiği topraklara dönmelidir.”
Hâlbuki bu zamana kadar Yahudiler, “vaat edilmiş topraklara dönüş” için Mesih’in gelmesinin şart olduğuna inanıyordu. Zaten bu yüzden Siyonizm başlangıçta Avrupalı Yahudiler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Avrupalı Yahudi-Karşıtları, “vaat edilmiş topraklara” dönüş için Yahudilerin Mesih’i beklemesine gerek olmadığını, bu sürecin insan eliyle gerçekleştirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Böylece Siyonizm ilk olarak Hıristiyan Avrupa tarafından icat edilmiştir.
Avrupa Kudüs’ü Niçin İsrail’e Hediye Etti?
Siyonizmi icat eden Avrupa yalnızca Yahudileri değil “Yahudi Sorunu”nu da İslam Dünyası’na ihraç etmeyi amaçlamıştır. Bunun en temel göstergesi, uğruna Haçlı Seferleri düzenledikleri Kudüs’ün bilinçli ve kasıtlı bir biçimde Yahudilerin eline geçmesini sağlamalarıdır.
Bizim için Mekke ne ise Hıristiyanlar için Kudüs o’dur. Buna karşılık I. Dünya Savaşı’nda İngilizler Kudüs’ü ele geçirdi; ancak daha sonra İsrail’in Kudüs’ü işgal etmesini sağladı.
Niçini şu: Avrupa, Yahudi Sorunu’nu ihraç konusunda o kadar kararlı idi ki ele geçirmek için onlarca Haçlı Seferi düzenledikleri Kudüs’ü bile kendi elleriyle Yahudilere teslim ettiler. Yahudilerin yeryüzünde eşi görülmedik bir katliamla devlet kurmaları için de Avrupa ve Amerika olmak üzere her türlü desteği verdiler. Böylece İslam Dünyası’nda bir “İsrail Sorunu” doğdu.
Hâlbuki Kudüs’ü Yahudilere bırakmak yerine İngilizler kendi ellerinde tutabilirlerdi. Bu bağlamda Anti-Semitik Avrupa’nın temeli amacı, Yahudi-Hıristiyan düşmanlığının Yahudi-Müslüman düşmanlığına dönüşmesini sağlamaktı. Böylece İslam Dünyası’na karşı Yahudi-Hıristiyan Koalisyonu da mümkün hale gelecekti. Nitekim bu amaçlarını gerçekleştirdiler. Üstelik bu gelişmeler, İslam Dünyası’nda aşırı bir İsrail duyarlılığıyla birlikte indirgemeci bir “Yahudi Komplosu” tezini yerleştirdi. Bu da İslam Dünyası’nın “Batı Emperyalizmi” karşısındaki reflekslerini zayıflattı.
İçimizdeki Siyon Tanrısı
“Yahudi Komplosu” tezi zamanla “İçimizde bir Siyon Tanrısı” yarattı. “İçimizdeki Siyon Tanrısı” bizi "Yahudilerin yeryüzü tanrısı” olduğuna inandırdı. Esas sorunun Yahudiler değil Siyonistler olduğunu göz ardı ettik. Yahudileri yenilmez ve yıkılmaz kudret sahibi olduğuna, bütün dünyayı Yahudilerin yönettiğine inandık. İsrail politikalarını eleştiren Yahudileri de Yahudi Komplosu’nun bir parçası saydık. Bu minval üzere ciltler dolusu kitaplar yazdık. Yazılanları kutsalmışçasına okuduk. Hatta öyle ki Avrupa’da Rusya’da çingene konumuna mahkûm edilmiş olan Yahudilerin Siyon Protokollerini yazdıklarına ve süreç içerisinde bu protokolleri tek tek yerine getirdiklerine inandık. İnandık ettik diyorum çünkü aksini iddia edenleri aforoz ettik. (Kendi adıma Yahudi Komplosu tezine hiçbir zaman inanmadığımı özellikle not etmek isterim.)
"Siyon Protokolleri" komplosuna inananlar aslında kendi zihinlerine komplo kurduklarını fark etmedi. Yahudileri yeryüzü tanrısı ilan ettiklerini anlamadı. "Siyon Protokolleri"nin onlarca farklı yayınevi tarafından baskısı yapıldı; ama hiçbirinde tarihsel gerçekliğiyle ilgili tartışmalara yer verilmedi.
Bu safdillik yüzünden zihnimiz strateji üretemez oldu. Başarısızlığımızın başlıca sebebinin kendimiz olduğunu göremez olduk. Ne de olsa "Yahudilerin yeryüzünün yenilmez tanrısı” idi.
Bundan sonrası malum.
Yahudiler yeryüzünün yenilmez tanrısı olduğuna inanınca İsrail’in devlet terörüne dikkate değer bir biçimde karşı çıkmaya gerek görmedik. Sadece oturduğumuz yerde hayıflandık durduk.
Hem bizim eylemsizlik halimiz hem de siyon inancı Batı’nın İsrail terörünü görmezden gelmesine zemin sağladı. Örneğin Amerika’nın İsrail’e verdiği koşulsuz desteği anlamak için aşağıdaki alıntılar yeterli bir fikir vermektedir:
İsrail Terörüne Desteğin Dinsel Temelleri
Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun Başkanı Güneyli Baptist Kongresi liderlerinden Richard Land, Evanjeliklerin İsrail’e verdiği desteği şöyle açıklıyordu: “Evanjeliklerin desteği, Vadedilen Topraklar’la izah edilebilir. İncil’e göre Allah, bu toprakları ebediyen Yahudilere vereceğini vadetti. Onlara göre Allah Yahudileri kutsayanları kutsayacak, lanetleyenleri de lanetleyecek.” (Jane Lampman, 17 Mart 2003 tarihli Christian Science Monitor’den 22 Mart 2003 Zaman)
Amerikan Hıristiyan Sağ’ın önde gelen isimlerinden Jerry Falwell, 1979’da “Manevi Çoğunluk” örgütünü kurduğunda bu örgütün başka şeylerin yanı sıra “İsrail yanlısı” olduğunu ilân ederek “İsrail’e karşı çıkan herkesin Tanrı’ya karşı gelmiş olacağını” açıklamıştı. (William Martin, Hıristiyan Sağı ve ABD’nin Dış Politikası, Foreing Policy Dergisi, Bahar 1999 sayısı, Türkiye baskısı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay. s. 62–76.)
Amerika’daki etkili Hıristiyan Siyonistlerinden Larry Kudlow’a bakılırsa İsrail ordusu, Filistinli ve Lübnanlı sivillerin katledildiği bombardımanlarıyla ’Tanrı’nın işini görüyor.’ (Ceyda Karan, 24 Temmuz 2006 Radikal)
Elbette bütün bu süreçler yalnızca inancın/kehanetin etrafında dönmüyor; işin içerisinde elbette petrol ve iktidar kavgası da var. Ama sorun da tam olarak burada düğümlenmektedir; “Siyon İnancı”, yeryüzü egemenliğinin bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Bu bakımdan sıra Filistin’e geldiğinde Avrupa ve Amerika için insan hakları da demokrasi de buhar olup gidiyor, İsrail’in devlet terörü birdenbire meşru bir müdafaaya dönüşüyor.
Bereket son gelişmeler, artık bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına dair güçlü bir mesaj veriyor.
Ayrıntılı bilgi için bkz., Ali Rıza Bayzan, Türkiye’de Amerikan Misyonerleri, Armageddon: kehanet mi, teo-politik bir proje mi?, Ankara-2006, Bilgi Yayınevi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.