- 2546 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
CEVİZİN YAPRAĞI DAL ARASINDA TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİNİ MEHMET ÖZDEMİR İLE FADİME'NİN ARASINDA GEÇTİĞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ?
CEVİZİN YAPRAĞI DAL ARASINDA TÜRKÜSÜNÜN HİKÂYESİ
05-11- 2012 tarihinde, Cevizin yaprağı dal arsında türküsünün hikâyesini araştırmak için, Dinar Halk Eğitim Merkezi Müdürü Yaşar Sağlam’ı makamında ziyaret ettik. Yaşar Bey, bu türkü hikâyesinde adı geçen, Mehmet Özdemir’in oğlu Ali Yetiş Özdemir’i telefonla aradı. Ali Yetiş Özdemir, sağlık nedenlerinden dolayı bizimle akşam saatlerinde buluşabileceğini söyleyince, Yaşar Bey, bu hikâyeyi birde Dikici köyünün yaşlılarından dinleyelim dedi.
Dikici Köyü’nden öğretmen arkadaşı olan, Cemal Bey’i telefonla aradı ve durumu arz etti. Cemal Bey’de Dinar’da özel bir okulda almanca öğretmenliği yaptığı için, Yaşar Bey’i kırmadı ve hemen geldi. Yaşar Bey, Cemal Bey ve beni bu araştırmalarımda yalnız bırakmayan, Samsun Ziraat Bankası eski Müdürlerinden, Sezai Özmutlu ile birlikte, Dinar’ın Dikici Köyüne hareket ettik.
Yaklaşık Dinar’dan 5 km uzakta olan, Dikici Köyü’ne vardık, Meydanda ki kahvehanede oturan yaşlılarla bu hikâyeyi görüştük. Anlatımlarına göre türkünün hikâyesi çok eskiye dayanmaktaymış.Hüseyin Mera’nın anlattıklarına göre.. Şöyle’’ben 1929 doğumluyum bu türkünün çocukluğumdan beri köyde çalınıp söylendiğini biliyorum ama hikâyesini bilmiyorum.’’ dedi. Hüseyin Mera’nın anlattıklarına bakılırsa türküde adı geçen Mehmet Özdemir’le arasında 26 yıl yaş farkı söz konusu olduğu için bu türkünün hikâyesini bilmemesini normal karşılamıştık! Çünkü Mehmet Özdemir 1903 doğumluydu. Görüşmelerimizde her iki taraftan çelişkili anlatımlar ortaya çıktı.
Bu türküyü köyümüzde en iyi çalıp söyleyen kişinin Şemsettin Güler olduğunu biliyoruz dediler. Cemal bey, bu türküyü TRT Ankara Radyosu Devlet Opera Müdürlüğü’nde çalışan, Nureddin Güler’in yardımlarıyla,1955 yılında Muzaffer Sarısözen aracılığı ile 750 lira para karşılığında TRT Ankara Radyosuna verildiğini söylendi..
Bu arada Dikici Köyü’nün Muhtarı geldi, onunla biraz özel görüştüm. O da ben yıllardan beri bu türküyü köyümüzün olduğunu bilirim dedi. Bu türküde adı geçen kişiler kimlerdir diye sorduğum zaman? Çok eski bir dönemde olduğu için, kimlerin arasında geçtiğini bilemiyorum dedi. Anlaşıldı! Bu türküde adı geçen aşk hikâyesinin içeriği ulu ortada halk arasında sorup cevaplanacak bir hikâye olmadığını anladım.
Bu arada, Dikici Köyü’nün adının nereden geldiğini merak ettim ve sordum? Cemal Bey, Osmanlı döneminde bu köyde at yetiştirilirmiş ve atlara ‘’koşum’’ dikilirmiş. Yani atların yük taşıma ve çeşitli işlerde kullanılmak için gereken, teçhizatlar dikilirmiş, onun için bu köyün adına Dikici Köyü demişler dedi.
Aynı gün akşamı bu türküyü yazıp söyleyen, Mehmet Özdemir’in oğlu Ali Yetiş Özdemir’in Dinar’daki evine gittik bizi kapıda karşıladı. Hastası olduğu için bizimle ilgilenemediğini söyledi ve evine bizi buyur etti. Eve girince köşede bir saz duruyordu, ama bakımsızlıktan, ağlıyordu sanki! Benim gözümde. Önce bir tanıştık ve konuyu açtık, Dikici köyünde yaşlılardan aldığımız bilgileri onunla paylaştık. Ali Yetiş Özdemir, bu hikâyeyi tam adamlarına sormuşunuz dedi. O türkünün hikâyesini sorduğunuz kişiler, türkünün yakılmasına vesile olan Fadime’nin yakınları olduğunu söyledi. Babam bu olay yüzünden Fadime’nin kardeşini vurdu ve bu olaydan dolayı da 18 yıl hapis cezası aldı dedi.
Mehmet Özdemir, Ali oğlu olup, 1903 Dinar doğumludur. Özdemir aşkın ne olduğunu bilmediği çağlarda 13-14 yaşlarındayken, Raziye Hanımla evlendirilmiş. Bu evlilikten dört çocukları dünyaya gelmiş. Mehmet Özdemir, o dönemde köyün en yakışıklı delikanlılarından mış. 90 kilo ve 1.90 boylarında olup, ayağında İngiliz kilotu, başında sekiz köşe şapka, ayağında söke çizmesi, bıyıklarda yanında caba. Babam annem ile evliyken, Fadime’ye de sevdalanmış, Fadime gelin olup evlenip gidince, arkasından türküler yakmış dedi.
Gün gelmiş! Fadime’yi bir başkaları istemiş ve söz kesilmiş, hemen arkasındanda düğün tutulmuş. Mehmet Özdemir bu evliliği çaresizce geriden izlemiş ama köyde, Fadime ile adı çıktığı için de düğün yerine fazla yaklaşamamış.. Özdemir, geriden izlermiş olup bitenleri. Bir ara; Fadime’nin evinin önünde ki zerdali ağacının dallarının arasından, Pencereden Fadime’nin kınalı ellerini görmüş. Sevdiği Fadime’si gelin olmuş ellerine kına yakılmış artık gidiyor. Arkasından şu dörtlüğü dökmüş dizelere. Evlerinin önü zerdali dalı/ Pencereden gördüm kınalı eli/(o nazlı yâri) Benim sevdiceğim tomurcak gülü/ Sensiz lokmaları yutamaz oldum (yutamaz oldum).
O dönemlerde kızlar sevdiğini bir oğlana kanıtlamak için işli bir yağlık göndererek onu ne kadar çok sevdiğini, sevdiğine yağlığa işlediği, dantellerle belli edermiş. Mehmet Özdemir’de gelen yağlığa şu dizeleri dökmüş. Evlerinin önü bahçelik bağlık/ yar bana göndermiş bir beyaz yağlık/(bir beyaz yağlık) Ne güzel işlemiş eline sağlık/(koluna sağlık) Dolansın boynuna sallansın diye (sallansın diye) böyle dökmüş dizelere. Fadime gelin olup gittikten sonra, Fadime’nin kız arkadaşları önceki buluştukları bağlık bahçeliğe gelmişler. Mehmet Özdemir, Fadime’nin arkadaşlarını görünce onların içinde çok sevdiği Fadime’sini aramış ama görememiş ve şu dörtlüğü yazmış. Cevizin yaprağı dal arasında/ güzeli severler bağ arasında/(bağ arasında)üç beş güzel bir araya gelmişler/benim sevdiceğim yok arasında (yok arasında). Diyerek bu dizeleri sıralamış Mehmet Özdemir.
Fadime evlenip gittikten sonra, köyde olan dedikodular yüzünden abisinden çok işkence görmüş. En sonunda canına tak etmiş artık ve sevdiği adamın yanına gelip, başından geçen işkence ve dayak olayını tek tek anlatmış. Mehmet! Ne olursun beni bu işkencelerden kurtar diye yalvarmış. Bu olayı öğrenen Özdemir, silahını ve Fadime’yi de yanına alarak, Fadime’nin dayak yediği abisinin yanına gelmişler. O arada Mehmet Özdemir ile Fadime’nin abisi arasında tartışma başlamış. Mehmet Özdemir silahına davranmış hiç tereddüt etmeden oracıkta Fadime’nin abisini 1935’li yıllarda vurarak öldürmüş.
Mehmet Özdemir, bu olaydan18 yıl ceza almış. Bu cezanın 8 yılını afla kurtarmış 10 yılını da yatarak cezaevinden çıkmış. Cezaevinden çıktıktan sonra, Ayşe İpek’i,1946’li yıllarda kuma getirmiş ve altı çocukta ondan dünyaya gelmiş. Özdemir, ömrünün kalan bölümünü de Dinar’da sürdürmüş. 1972 yılının 15 Mayıs günü ölmüştür.
CEVİZİN YAPRAĞI DAL ARASINDA
Cevizin yaprağı dal arasında
Güzeli severler bağ arasında
Üç beş güzel bir araya gelmişler
Benim sevdiceğim yok arasında
Evlerinin önü bahçalık bağlık
Ne güzel işlemiş eline sağlık (koluna sağlık)
Yar bana yollamış bir beyaz yağlık
Boynuna dolasın eğlensin diye (aldansın diye)
Evlerinin önü zerdali dalı
Pencereden gördüm kınalı eli (o nazlı yari)
Benim sevdiceğim tomurcuk (domurcak) gülü
Sensiz lokmaları yiyemez oldum (yutamaz oldum)
Sensiz odalara giremez oldum (yatamaz oldum)
Kültür çalışmalarımdan dolayı bize yardımcı olan, Dinar ve Dikici Köyü halkına ve özellikle Dinar, Halk Eğitim Müdürü Yaşar Sağlam’a, Cemal Bey’e, Mehmet Özdemir’in oğlu Ali Yetiş Özdemir’e sonsuz teşekkür ederim. Bu yazı, Araştırmacı Yazar, Adem Güngör tarafından yerinde araştırılarak, 12/11/ 2012 tarihinde kaleme alınmıştır.
YORUMLAR
günaydın sevgili adem bey,
Çocukluğunda anadoluda ilk duydugum halay havsıdır
bayanlar el ele çok güzel halay çekerlerdi bu türkü ile
ve bana bu halayı çekerken seyrettiğim ve şimdi rahmetli olan büyüklerimizi hatırlattı.
türkünün özüne inip bilgi dağarcımızı genişlettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
emekleriniz daim ve sevdalı yüreğiniz hep yazsın..
saygılar,
Adem Güngör
Elinize, emeğinize sağlık.Çok yararlandım.Yalnız 1972 yılının 15 Mayısında vadesiyle yaşamına son vermiştir." cümlesinde anlatım bozukluğu vardır.Çünkü "yaşamına son vermek, intihar etmek" demek.Bu nedenle "yaşamına son vermiştir." yerine "ölmüştür."sözcüğünü kullanmak gerek.
Ayrıca ad ve soyad birlikte kullanılınca "Bey,hanım"gibi unvan adlarının kullanılmaması daha uygundur.Tabii bence efendim...
Selam ve saygıyla...