- 824 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hüda'nın Parmaklarının Dokunduğu Yer'den bir lokma
“Hayatın özü sudur. Suyu hayat için kullandığınız sürece sorun olmaz. Ama akıntısına bırakırsanız kendinizi, sizi niçin, ne zaman ve nereye sürükleyeceğini asla kestiremezsiniz.
Bazen; bıçak gibidir hayat dedikleri. Yürürken ağız kısmına basmamaya dikkat etmek gereklidir. Bazen bir merdiven gibidir. Çıkıldığı da olur inildiği de. Önemli olan işte bu merdivene sağlam tutunmak, kendini bırakmamaktır hayat.
Hayatı stabilize yola benzetmek de mümkündür. Bazen dümdüz gidersiniz, bazen inişler çıkışlar karşılar sizi. Onu asfalt gibi düşünenler, hayatı yeterince tanıyamamış, ya da yaşayamamış olanlardır.
Özü sevgidir aslında hayatın. Bir kelebeğin kanadı gibi sevimlidir o sevmesini bilenler için. Ancak sevmeyi abartırsanız un gibi ufanır kanatları avuçlarınızda.
Hayatın zalimliği hiç tükenmez. Kimi zaman ders verir insana. Oysa hayatı, hayatın ellerine bırakmamak, bazen de direnmek, kendini beğenmiş hayata iyi bir ders vermek de gerekir.
Öyle zamanlar olur ki; Kelimeler tükenmiş, cümleler boğazınıza dizilmiştir. Yutkunur, yutkunur çıkaramazsınız bir türlü. Huda’nın Parmaklarının Dokunduğu Yer tam da orasıdır aslında.
Bu hikâye de Küçük yaşta babasız ve anne/li/siz kalan küçük Hüda’nın olağanüstü yaşam mücadelesini görecek, belki de sizin hayatınızın küçük bir kesiti ile karşılaşacaksınız…
Kim bilir bir sonraki tatilinizde kalacağınız otelin balayı odasında gördüğünüz genç çifti bir yerlerden hatırlıyor gibi olacaksınız…
Ne kadar garip değil mi hayat? Ne kadar garip bir duygu onun acı ya da tatlı gerçekleriyle yüzleşmek…
Bir bakarsınız acılar içerisinde kıvratır sizi, bir bakarsınız aklınızın ucundan bile geçmeyen balayınızda şenlendirir hanenizi.
Ne diyelim; Hüda yardımcınız ola, haneniz şenlik dola, hak yüzünüzü güldüre…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.