- 814 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Üflemekle Güneş Sönmez
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Üflemekle Güneş Sönmez
Toplumsal kargaşa ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, insanların kendini ifade etmedeki beceriksizliğinden kaynaklı! Bireyin toplumda "Doğru" kabul edilmiş belli kalıplara uymak zorunda kalması gelecek nesli de olumsuz etkiliyor! Birey, kendini toplumun kabullerine göre değiştirdiği için aslından uzaklaşır. Bir sonraki nesil ise bu aslından uzaklaşmış insanların kabullerini miras aldıklarından onlar da mevcut kurallara uygun davranarak kendilerini toplumda kabul görmüş "Doğru"lar üzerinden ifade etmek zorunda kalır! Kulaktan kulağa oyunundaki gibi; ilk söylenen söz, son duyana ulaşana kadar tamamen değişmiş olur!
Bu nedenle bazı öğretileri kutsama ve savunma mekanizması gelişir! Oysa Güneş üflemekle sönmez, doğru fikir zaman ve zemin bulduğunda açığa çıkar ve kendini gösterir. İdeolojik ya da dinsel bir fikir, eğer kendini gösteremiyor ise bahane bulmak yerine fikirde bulunan hata ya da eksiği görmeliyiz. Fikir eğer kutsanmışsa zaten eleştirilemez ve yanlış olduğuna dair yorum dahi yapılamaz. Yani doğruluğundan şüphe eden bile suçlanır! O zaman fikir tartışılmayacağı için dayatılacaktır. Doğru nakil edilip edilmediği bile sorgulanmaz! Hatta bazı fikirleri korumak için savaş vermek, karşı fikre yasak getirmek övülür! Fikir "Doğru" ise savaşmak neden? Fikre, fikirle saldırılırsa zaten iki fikir kapışır ve "İyi oynayan kazansın" mantığıyla güzel fikir çoğunluğa hitap eder. Bunu zorla kavgayla kabul ettirmek gelecek nesle kötülük yapmak olur. Çünkü doğru ve yanlış insan algısına görecelidir. Fikir sahibine açılan savaş yüzünden sorun çıkıyor zaten. Okunan bir şiirden mahkum olmak, ırksal veya dinsel (karşıt veya yandaş) söylemlerden hedef olmak gibi çok sıkıntılar toplumun açılımına mani olur...
Büyükler, çocuklarını kendi ideolojik ya da dinsel gerçeklerine uygun olarak yetiştirmek ister! Bu nedenle daha bebekken kulağına ezan okuyan veya isim olarak ideolojik önderinin ismini verenler olur. Bu daha bebeklikten çocuğun o ideoloji ya da dinsel kabule meylini sağlamak için yapılır! Çocuklar öğrenmeye başladığında, aklını kullanmaya başladığında sorgulamaya da başlar; ebeveynin önceden verdiği kodlara karşı zayıftırlar ama benlikleri gelişince merak uyanır. İşte bu araştırma isteği örselenmez, engellenmez ise çocuk kendi "Doğru" sunu bulur. Yani bebeklikten verilen kodu kırar! Kendi özüne ulaşır. "İlim kendin bilmektir" Yunus’un en sevdiğim sözlerinden biri. İnsan hem kendini bilecek, hem de kendi bilecek. Başkalarının ona kodladığı bilgileri kaynak olarak kullanarak özgün fikrini oluşturacak. Burada önemli olan kutsanmış, korunmuş fikirlerin bireye zorla dayatılıp kabul ettirilmemesi, reddedenlere bir şekilde bedel ödettirilmemesi.
Son tahlilde; insan özgür iradesini işlettiği kadar "İnsan"dır. Kodlanırsa "Robot" olur. İnsan tercihiyle vardır, tercihini kısıtlamak veya ona hazır tercih verip o tercihinde kalmasını istemek en büyük zulüm olur. Öncekilerin deneyimlerini kullanması terakki için önemlidir. Terakki ve ilerleme eski öğretileri geliştirmekle olur. Eskisi olmayanın yenisi olmaz ama eskide kalanın da yenisi olmaz.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Hocam biraz çelişkiye düşerim ben insan denilince,inanın anlayamadıgım halimizle..
İnsanın, ve diger canlıların,dunyaya gelışlerine Dogdu deriz.Dogarken çaresiz ve yardıma muhtaç halinde iken,doguran .yasamın çılekeşligindeki kendince dogru ögrendıgı ve ögretıldıgı bir mecburıyette , dogurdugu varlıga elbette kendısıyle davranacak..Kacınılmaz bir durum bu..
Karakter,ahlakı yapı,genleri,karakteri,oluştukca bu dogan canlıda,oluşum başlayacak böylece.
Sanırım bir mecburıyet, bir varsayım bu ıncelemege çılıştıgımız canlılardakı ,hoşnutsuzlugumuz veya beyenımızı gormemiz ise yine kendi dogru dıye ögrendiklerimize yakın aldıklarımız veya uzak saydıgımız..
Ben şaşkınım surekli,insanlar ve diger canlıların yaşam Ünitelerindeki mutlulugum ve mutsuzlugumun, çıkmazındayım çogu zaten..
Çogu kes,yasamak zorunda oldugumuz ınsanlar toplumuna göre geliş igüzel bir yaşamda, anlamayadıgımız onca mutsuzlukta ama bu mutsuzlugu hisedıpte,anlatamadıgımız bir yaşamdan gelıp gececegız öylesine..
Ne anlatamadıgımızın nedenini,nede anlayamadıgımızın niçinini bulamayışızdan gelen sürekli ilk başa dönüşlerde yürüyen varlıklar olarak göçüp gidecegiz bu Fanıyattan..çare yok..
İlgi çekici ve duşundurucu bir yazı hazırlamışsınız,okumak hoşluk verdi..Cok teşekkür ederim emeginize saglık..
Unutmayalım,her kuş cinsiyele uçar...
Selam ve dua ile..
MERAL TICE tarafından 11/11/2012 10:34:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Bektaş
Saygı ve selam ile.
Böylesine dolu bir yazının birçok kişi tarafından değerlendirilmesi gerekirdi.Ama nesir okuma,fikir değerlendirme tembelliğimiz var.
Gerçek,düşündürücü ve öğretici bir paylaşımdı.
Kutluyorum değerli kalemi.
Selam ile...
Ahmet Bektaş
". İnsan hem kendini bilecek, hem de kendi bilecek. Başkalarının ona kodladığı bilgileri kaynak olarak kullanarak özgün fikrini oluşturacak. Burada önemli olan kutsanmış, korunmuş fikirlerin bireye zorla dayatılıp kabul ettirilmemesi, reddedenlere bir şekilde bedel ödettirilmemesi. "
Çok doğru elbette. Ancak bu ne kadar geçerli ve uygulanabilir olmuş Yunus'ların ülkesinde.
Asıl bunu sorgulamak gerekir.
Diplomalı canavarların sayısı her geçen gün hızla artarken bu nasıl mükün olabilir dersiniz...
Ömrünüze bereket.