KIRKBEŞ YILLIK HASRET
(Gezi notları-9)
KIRK BEŞ YILLIK HASRET
Öğretmenevinin güzel bahçesinde çaylarımızı yudumlarken Emel- İbrahim çiftini bekliyoruz sabır ve merakla…
-Mediha’yı ta uzaktan tanıdım. Sözleriyle geldi kavuştu beklenenler. Tanışmalar, tanıştırmalardan sonra yılların hasreti kucaklaştı. Laf kucağa düştü. Gazi Osman Paşa Lisesi, anılar, arkadaşlar, pilav günleri. Adı geçenlerin bilinen ya da duyulan şu andaki durumları... Üçlü bir muhabbet ki diğerlerimiz bir anda saf dışı kaldık. Muhabbeti bölmemek ve hasretlileri baş başa bırakmak isteyen Nesrin- Yücel çifti, izin isteyip ayrıldılar.
Laf lafı açtı, laf sigara paketini açamadan yeni gelenler, işten çıkıp hemen yola koyulduklarından acıkmışlar. Biz ise henüz çiğ böreğin doygunluğundayız. Bir beldede fabrika müdürüymüş İbrahim, işe daha yenilerde başladığı için yeteri kadar o da bilmiyormuş, Eskişehir’in girdisini çıktısını. Yola çıkmadan önce bir arkadaşışndan almış, şehirde misafir götürülecek restoranın adresini.
Onlar ısrar etti, biz direttik. “Tok ağarılmak güçtür” diye ama dinleyen kim? Bir kere düşmüşüz ellerine. Gelmek iradeyle gitmek müsaadeyle hesabı… Kurutuluş yok. Zorunlu olarak eşlik edecektik.
-Gidilecek yer uzaksa aracımızla gidelim.
-Yok canım, hemen şuradaymış. Işıkların oralarda.
Alaca karanlıkta İslami usullerle yola dizildik. Erkekler önde, bayanlar arkada. İki gündür Eskişehir’deyiz ama ilk defa yaya yürüyoruz. Kırıkkale’den beri nükseden bel ağrılarım, git gide şiddetleniyor. Bir yandan İbrahim’i dinliyor, bir yandan elim belimde kaykılarak yürümeye çalışıyorum. Buna rağmen ah sırtımda eşofmanlarım, ayağımda spor ayakkabılarım olsaydı görürdünüz o zaman bendeki yürümeyi:
Bu arada Eskişehir Belediyesi’nin bir marifetini daha keşfediyorum. Geniş yaya kaldırımının asfalta yakın kısmında yaklaşık 50-60cm lik bir şerit oluşturmuş. Üzerine yer yer bisikletli adam işaretleri çizdirmiş. Böylece kentin arazisinin düzlüğü ve genişliğinden de yararlanıp muntazam bir bisiklet yolu oluşturulmuş.
Zoraki diplomat örneği, zoraki yemek de öyle oluyor. Onlar, tabaklarındakilerini silip süpürürken biz tabaklarımızla bakışıyoruz sadece. Yemek faslından sonra Emel Hanım’ın direktifi duyuldu:
-Rasim Bey rahatsızmış. Arabayı getir de onunla dönelim. Böyle durumlarda hanımların sözü ikilettirilir mi? İbrahim Bey de ikilettirmedi. Emre ile düştüler tıpış tıpış yola. Biraz sonra gelen araçla tekrar yuvamızda, bahçemizdeydik.
Kâh Tokat, kâh İstanbul ağzıyla uzun süre sohbet ettik. Tokat tabiriyle kazına kazına konuştuk. Bahçemiz, her iki dost ailelerimizle kavuşma, söyleşme, vedalaşma sahnesi oldu.
Bu veda ile gezimizin Eskişehir bölümünü başarı ve memnuniyetle bitirmenin huzurunu duyuyorduk.
Onları yolcu ettikten sonra kanaatini belirtiyor Emre:
-İbrahim Amca’da ne enerji varmış maşallah! Yürürken o yaştaki birine eşlik etmekte zorlandım vallahi.
YORUMLAR
sizin dostluklarınızda ki kaviliği her yazınızda okumatayız hocam
yine dostluğa dair güzel bir anı anlatmışsınız...
yalnız bu yazınızı okurken bahsi geçen kırıkkaleden geçiyorsunuz haberimiz yok
biz kırıkkaledeyiz ve kapımız dostlara her dem açık...ikincisi de eskişehir mezusu olunca iki yıl yaşadığım ve hiç unutamadığım günler geliyor aklıma...bu güzellikleri yaşatan kaleminiz susmasın
her dem saygımla
rsmcnb
Haklısın yolum kırıkkaleden geçiyor. Kim istemez kardeşine bir merhaba demeyi? Bir tas ayranını, bir salkım Hasan Dede üzümünü tatmayı?
Görüştüğüm dostlarımın hepsinin cep telefonu var. Kos koca Kırıkkale'de kardeşimi nasıl bulabilirim:))
Sevgiyle gözlerinden öperim...
rsmcnb
Ayrıca kitabını da kutlar Hem onun hem senin şansınızın açık olmasını dilerim.
Sevgiyle kal evladım...