- 539 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünme Kısır Döngüleri 1
Bu ülkede diniyle imanıyla, düşüncesiyle, yurttaşlığıyla olup ta; kafa tasınızın atmaması olası değildir. Kavram ve anlatım kargaşası, cahilin işi olmaktan çıkıp; çoğu akademik çevrelerin ve konu uzmanı olmayan kişilerin bir şiarı olmuştur.
Bunun aksi olan durumda; akademisyen veya konu uzmanı olurla kanaat önderi dahi olamayan bu kişilerin bilme şiarı da; cahiller içinde her şeyi yerli yerinde kullanmakla yer değişen düşünce ve yetiler olsalardı; aslında bu hal, toplumun büyük bir kazancı olurdu hani.
Heyhat böyle olmayınca; kimi kariyerli kişilerimiz, cehaleti olanların elindeki tek oyuncakları olan cehaletliği almaları yüzünden, cehaletiler; oyuncağı ehillere kaptırmaları nedeniyledir ki bu bilmezlikler; işsiz ve sukut kaldılar.
Bir bilim adamı(!) akademisyen, hacın özelliğini güzelliğini anlatmakla kalsa iyiydi. Hızını alamayıp yeryüzünde sınıfsız lığı ve eşitliği ilk ortaya koymanın ve uygulamanın onur payesini islam taşır oluşla; bu konunun bayraktarlığını hac ibadeti yapmaktadır demeseydi, anlatılanları paşa paşa dinliyorduk.
Ama bu kabil kimi kişiler ortaya illa ki bir zekâ pırıltısı koyacaktılar! Günün çok kez yükselen değer anlatımları, sınıfsız toplum olmak ve eşitlik gibi düş gücünüz olan anlamalar; size göre içini dolduracağınız bir kavramdılar.
Efendim, hac; “efendi ve kölenin olmadığı, hacda herkes ihram giydiğinden dem sınıfsız lığın ve eşitliğin olduğu bir yaşanma oluşla; sınıfsız toplumun ve eşitliğin öncüsü, öncülü ve ilham kaynağı imiş”!!!
Bilmezi ve uykucu anlamaya, ne kadar güzel gelen ve büyüleyici bir söyleyiştir değil mi? Hele bunu söyleyen akademisyenin buluşunaysa, hiç diyecek yoktu doğrusu.
Maşallah bir bilmezlik; iyi bir sıfat ile yan yana gelince bu kadar olur hani! Bu söylem, en az üç sakat düşüncesizliği ve basit tarihi oluşmanın tarihsel bilinçten yoksunluğudur. Bilmezlikle bilir gibi kitlelere hitap etmenin sorumsuzluğunu ve vebalini (günahını) taşımaktadır.
Dinler hiçbir zaman sınıfsızlığın ve eşitliğin sağlayanı olmamış, olamamıştırlarda. Dinlerin esasen işlevleri de bu değildir. Bu nedenle dinler zekat, sadaka, yoksula yardım, kurban gibi bakış açıları ile sürece başka boyut katmışlardır.
Eğer hac ibadeti bir eşitlik ve sınıfsızlık yaratan durumsa ve bunun bulucusu ilahi din oluşla semavi dinlerse bu söylem sizi âlim yapmaz aksine sınıfta bırakır. Tarihin bir kronolojisi vardır. Bu kronoloji içinde anlatılan olaylar, bırakın semavi din olmayı; henüz din dahi değil iken totemizmin bir evrimiydi. Totemi evrimci gelişme sürecinin bir aşaması olan politeisttik dönemde; şöyle ilahiler de vardı:
Babil Kötü Gün ilahisinden Alıntı
“Nimetlerin düzenleyen efendisi
Halkın Ra-Ba’sı kötü günde
Ateşte kızartılan et yemeyecek,
Elbisesini değiştirmeyecek
Beyaz elbise giymeyecek
Tanrıya adak sunmayacak
Kral atlı arabasına binmeyecek,
Efendi kölesi ile yürüyecek
Bağırarak konuşmayacak,
Müneccim kutsal mekânda beddua etmeyecek.
Hekim hastasına el sürmeyecek.
Bir kötülük dilemek ve yapmak yasaktır.
Gece olunca, kral, tanrılara, dilediği kadar adak sunacak.”
Burada görülmektedir ki eşitsizliği yaratan kurban kesip kesememe alenen değil de o günde gece kimse yokken kralın (efendinin) bir tasarrufu oluşla belirirken gündüz de herkesle eşittir. Köle efendi yan yana yürümekle, eşitsizlik ve sınıf farkı ortada kalkmaktadır vs.
Bunlar, eşitsiz sınıfsız bir toplum yaratmanın ifadesi olmaktan çok; ittifakı olmanın, millet olmanın, sistematik dini anlayışla evirilen düşüncenin ara basamak resmigeçitlerinin emaresi oluşlarla; toplumsal düzenlenmelerin ortaya konan gelenekti göreneğin ritüel eşmesidirler.
İkinci olacakla; sınıflı sosyo toplumun başlangıcı üretim ilişkileri ile başlayan ideolojilerle ortaya konmuş bir uygulamadır ki, mal edinme; köle edinme süreçleri ile başlayan bir eşitsizliktir. Yani eşitsizlik ve sınıflı toplum bir üretim ilişki tipi olurla, mülkiyetçi ilişiklerin ortaya koyduğu bir belirlenmedir.
Hac olayı mülkiyet ilişkilerinin ve üretim ilişkilerinin giriştiği bir ortam mı ki eşitlik sağlayıp, sınıfsız lığı ortaya koysundu? Üstelik bu bağlamda ittifak öncesi totemi sosyal yapılar içinde de eşitsizlik ve sınıf farkları da hiç yoktu.
Şimdi totemizm eşitlikti bir yapı oluşla, sınıfsız lığın bulucusu mudur? Aksine totemizm ego eksenli sosyal dayanışma sağlasan lığını ortaya koyuşla; kendi özelliklerini ortaya çıkaran bir süreç ilişkili boyut zaman uzayıdır.
Çünkü totemi sosyal yapıların bu kabil üretim ilişkisi yoktu da totemizm ondan sınıfsızdılar. Değilse totemizmin amaçları ne sınıfsız olmak, ne eşit olmak gibi hiç düşünemeyecekleri bir şey olmalarıyla da böylesi bir gerçekleşme olanaksızdı.
Siz bir askeri eğitim alanında, askeri karavana alanında ve bir askeri koğuş alanı içinde de, toplumsal olmayan bir eşitlikti ve sınıfsız bir yapısınızdır.
Askerlik, otobüs yolculuğu için bilet ödemesi ve fırında ekmek alan kişilerin bir ekmeğe aynı para ödeme eşitleşmesi ve sınıf farkı yaratmayan açlık duymasına dek talebi aynı şekilde mi değerlendirelim?
Üstelik günlük hac ibadetinden sonra kişiler günlük rezidanslara Kâbe manzaralı otellere dağılışla eşitsizliğin ve sınıflılığın içine dağılacaklardır. Zaten hac eylemi de; birer sınıfsızlık ve eşitlik de değildirler. Eşitsiz sınıflı toplum görüntü ve bilinçaltı yansımalarını rüyada seyrediş gibi hac olayında sanal bir algılama ile dile getiriştir.
O anda hacda ekmek kuyruğu, trafik sorunu kaynaklı eşitsizlik ve sınıf farkı olur durumları da görmeyeceksiniz. Bu sizin ekonomik sorunları hacla çözen ekmek kuyruğunda olmamanın eşitleşmesi ve sınıf farkını ortadan kaldırması oluşla hac ibadetinin kuyruk yaratmamanın öncüsü, bulucusu olma özelliği midir?
Bir otobüse binen insanlar aynı amaç doğrultusunda; aynı uzay ufkunda aynı şartlarla davranırlar. Bu uzay zaman asıl ve sürekli olmayıp, hedefe varana dek böyledir. Otobüs uzayında cebinde simit parası olmayanla; yat, kat alır denli parası olan insan aşağı yukarı sınıfsız oluşla koltuklara oturmak, otobüsün sefa ve cefasını eşit paylaşmak durumundadırlar.
Sınıfsız ve eşitliksiz yapının ana oluşturucusu olan kapitalist toplumlar dahi, eşitsiz kazanırken; görece eşit ve sınıfsız bir durum gibi de harcarlar. Örneğin: yat kat alır insan da bir litre benzin alırken 5 Lira öder. Aylığı olan insan da bir litre benzine aynı parayı öderken sınıf farkı ve eşitsizlik ortadan kalkar.
Otobüse de aynı bilet parasını verirler. Eğer eşitlik ve sınıfsızlık buysa; bu kabil bütün harcamalarda, ibadetlerde bunlar sağlanmış olur.
Ne var ki, tüm harcamalardaki bu sağlanışlar eşitsiz ve sınıfsız olan kapitalist bir bant diyagramında geçerken; iş yine herkese göre eşit harcama olan 400 000 liralık bir arabayı almaya da sıra gelince; zurna zırtlar. Sınıf farkı ve eşitsizlikler kendisini ortaya koyar.
İşte hac da; bir tasarrufun, kimi birikir sağlananlarıyla, inancı yönde olur bir harcanmanın güya eşitliği ve güya sınıfsız lığıdır. Asla eşitlik ve asla sınıfsızlık değildir. Sadece üretim ilişkili ve paylaşım ilişkili bir girişme olmamakla hac olayı asla eşitlik ve sınıfsızlık gibi bir durumu zaten ortaya koyamaz. Orada insanlar öznel ve reel olmayan inanç temelli sanal anlayış üzerinde eşitleşip kardeştirler.
Oysa sınıflı ve eşitsiz bir yapının temeli olan toplum, asla ve kata inanç üzerinde eşitleşip rezonansa gelmez. Toplumlar emek üzerinde ve üretim ilişkileri üzeri olan uzmanlıklar vs. düzleminde uzlaşı eşitleşmesi ortaya koyarlarken, paylaşma yapmanın içinde eşitsizleşirler. Sınıf farklarını ortaya koyarlar. Oysa hacda ne kullanım değeri ve değiştirme değeri olur emek vardır. Ne emek ürünü vardır. Ne de bunun paylaşımları vardır ki; eşitleşme sınıfsız lığı ortaya konmuş olsundu.
Hac toplumda kazanılan paranın, bir hizmet karşılığını satın almanın ritüellerini ibadete dönüştüren amaç birliği içindeki insanların edimidir. Aynı hizmete aynı parayı harcayıp, aynı hizmeti alışla; insanların aynı uzay boyutta aynı şekilde davranmasıdırlar. Yani hac olayı üretimin belirlediği bir senkronize değildir.
Hacın eşit ve sınıfsız yapması denen süreç; hacın hemen akabinde; amaç birliğinin dağılmasından sonra bir eşitliğin bir sınıfsız lığın uygulaması olamayıp, yine birbirine hile, aldatma olurla; ticaretin karaborsanın içine gömülüp; yine aylıkçı, günlükçü, işsizlik vs. denen eşitsiz ve sınıflı yapılarını korur olacaklardır.
Siz aynı amacın bir satın alma kullanımı olan otobüs uzayında, 8 saat boyunca eşitsiniz. Sizin yolculuk boyu olur 8 saat içinde yapamayacağınız harcamaları, yapabilecek olan diğer kişi de bu süre boyunca harcamalarını yapamaz oluşla sizinle eşitleşip, sınıf farkını ortada kaldıracaktır!
Unutmayınız ki; otobüs uzayı gibi, benzin istasyonu harcama uzayıyla, haccın ibadeti ritüel harcama uzayı gibi eşitlik ve sınıf farkı olmazmış gibi görünen her bir harcama uzayları ve durumlar; gerçek durumlar değildirler.
Üçüncü bir neden belirtelim. Otobüs uzayında da veya benzinlik uzayında da, diğer varsıl adam o eşitlikti, sınıf farkı olmaz gibi durumun içindeyken dahi, eşit olmayıp; potansiyel olacakla, hem istasyonu hem otobüsü satın alacak güçtedir.
Burada harcamadaki eşitlik sınıfsızlık, aynı gibi oluşla; bir başka eşitsizliktir aslında. Eşit kazanmayanlara eşit harcatırsanız, eşitsiz kazananın sizinle eşit harcaması haksızlığı ile parası çok çok artacaktır. İşte zenginliğin bir diğer katmerli kaynağı da budur.
Siz bin lira kazanıp bin lirayı harcarken; aynı kişi 200 000 lira kazanıp; sizin gibi 1000 lira harcayıp 199 000 lirasını size tahakküm oluşla yansıyacaktır. Bu eşit olma ve sınıfsız olma gibi söylem, çok sakat bilmezce bir söylemdir. Sapla samanı karıştıran bir söylemdir.
Cebinde simit parası olmayan adam istediği kadar otobüste, benzinlikte ve camide varsılla eşit ve sınıfsızız diye kendisini avutsun. Bu eşitlik ve sınıf farkının ortadan kalkması bir üretim ilişkili mal edinme ilişkisi değildir. Bu nedenle toplumsal eşitsizlik gibi bu sanal iz azdıran güya eşitlikler; hiç değilse yaşamınız boyunca dahi sürekli olamayacağını, en azından görmelisiniz.
26.10.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.