- 693 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KIRMIZI OLMASIN - kurban bayramı kutlaması
Görüntülerin (ne yazık ki) geçen yıllardan pek farklı olmayacağını düşündüğümden 2010 yılında yazmış olduğum kurban bayramı kutlama yazım ile bayramınızı kutluyorum...Kırmızı yüreklerinizdeki sevgi ateşinin rengi olsun, bayramın rengi olmasın...Saygı ve sevgilerimle...
* * * *
Japon balina avcılarının, Japon denizini balina kanı rengine dönüştürmesine, biz dahil bütün dünya isyan ediyor. Ama onlar buna aldırmadan, takvimlerinin bu vahşete ayarlanmış saati çalmaya başlayınca kendi dillerinde “vira bismillah” çekerek açılıyorlar denize.
Kanadalı fok avcılarının bembeyaz buzullar üstüne, kafalarına vura-vura öldürdükleri dünya sevimlisi fok kanlarından örtü sermesini de aynı isyan çığlıkları ve bildiğimiz küfürleri sıralayarak izliyoruz. Ama sadece izliyoruz. Kanadalı avcıların da kendilerine göre ayarlı vahşet saatinin sesi, bu isyan seslerini duymalarına engel oluyor.
İspanyol ya da Latin arenalarında boğalara yapılan vahşet, onların sırtlarına saplanan matador mızrağının fışkırttığı canhıraş kan, aynı gözler ve aynı tepkilerle izleniyor ama aynı umursamazlıkla da sözde güreş adıyla yüzyıllardır vahşet ayarı hiç değişmeden devam ediyor.
Bütün bu görüntüler, TV ekranlarında ısrarla “haber” başlığı altında gösterilirken, yanı başımızda oturan ve çekirdek çitleyerek ekrana bakmakta olan çocuklarımızın meraklı bakışlarını “aman bu kan-revan sahneleri görüp etkilenmesinler” diyerek ellerimizle kapatıyoruz.
Ve yarınlar oluyor.
Kurban bayramının ilk günü ile beraber İstanbul’un havadan çekilen görüntüleri, dere ağızlarından başlayarak Boğaziçi renginin, Japon denizinden, Kanada buzullarından ve Latin arenalarından pek farklı olmadığını gözler önüne seriveriyor. Hem de ellerindeki plastik leğenlerle, bacağından ağaca bağlanmış “kurbanlık” sakatatlarını taşıyan çocuklarımızın canlı tanıklıklarının eşliğinde. Diğerleri gibi yıllardır yapılan tüm uyarılara hiç aldırmadan.
Ne diyebiliriz. Hiç öyle olduğunu sanmamakla birlikte kutsal kitap “eğer” ortalığı böylesi kan gölüne çevirmekte bir sakınca yok, aynen devam edin diye buyurmuşsa, “emir-demiri keser” diyerek izlemeye devam edeceğiz. Günün birinde kurban bayramının anlamına ve amacına uygun daha sevimli bir yöntem bulununcaya kadar, hiçbir uyarıya aldırmadan.
Ama, eğer çocuklarımızı ellerinde plastik leğenlerle sakatat ya da parçalar ayrılmış, dumanı tüten sıcak et taşımaları için kesilen kurbanın başında nakliye filosu gibi sıraya sokacaksak, TV deki diğer haberleri izlemesinler diye onların gözlerini kapatmaya hiç gerek yok. Boşuna zahmet etmeyelim, onlarda izlesinler Japonları, Kanadalıları, Latinleri ve diğer iç haber detaylarını ve diğerlerini… Antrenman olur. Dizilerde öpüşme sahnelerini izleyen çocuklar çok-çok öpüşmeyi öğrenirler.. Ya bir hayvanın canlı-canlı boğazlanmasını, parçalara ayrılmasını izleyenler… Onların da neleri öğrendikleri çöp konteynırlarında bulunan bir çift kesik bacak ya da kolla çıkıyor ortaya.
Bayramınızın rengi pembe-mavi-yeşil olsun ama kırmızı olmasın…
Daha nicelerine, tüm sevdiklerinizle, gülümseyerek ve sağlıkla erişmeniz dileği ile….
Yarınlarınız aydınlık, yolunuz açık denizlere doğru olsun…
Cevat Çeştepe