- 1533 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Birlikte Özgür Olmak
Bahanesiz dost iline varılmaz derdi annem. (Bir Karacaoğlan şiirinin dörtlüğünden bir parça olduğunu şimdi öğrendim) Kalemi elime aldığım anda aklıma geldi bu cümle. Sana mektup yazmak için bir bahanem olmalı diye düşündüm. Bahanesiz dost eline varılmaz dedim, kendimce gülümseyerek. Yazılan bir mektuptu. Her ne kadar eline getirecek olan postacı olsa da yazarı bendim. Eline ulaşacak olan satırlara bahanem, yaklaşan bayram olsun o zaman. Uzat ellerini bayramlaşalım, diyen bir türküyü anarak, el öpenlerin çok olsun diyorum.
Bir zamanlar dosttuk. Dostluk zaman içinde silinen, yok olan, unutulan bir ezgi mi? Bana göre değil. Bu yüzden dostluğun ipine tutunarak aldım kalemi elime. Fark ettim ki aramızdaki ip, zaman denen çarkın dişlilerine takıla takıla inceliyor. İp inceldiği yerden kopar diyen atasözünü annem hep "ip üzüldüğü yerden kopar" şeklinde kullanırdı. İp inceldiği yerden koparken, insanoğlu üzüldüğü yerden kopuyor galiba. İnsanın kopması her ne kadar yolların ayrıldığı manasına geliyor olsa da, ben dostlukların bitip, kopmayacağını düşünenlerdenim. İki ırmağız, ummana akan. Yollar bizi farklı diyara sürüklese de aramızdaki sevgi eksilmeden aynı coşkuyla içimizde akmaya devam ediyorsa bunun adı dostluktur. Hayat denen sahnede birlikte an’a dokunduğumuz insanlardan bizi geleceğe taşıyan, bizi biz yapan izler kalır.
Her insanın gönül kırıklıkları, ayrılıkları, kaçışları var. İnsan kimden ve neden kaçar dost? Kendinden mi? Oysaki ikimiz de biliyoruz ki insan kendinden kaçamaz. İnsan içinde baş edemediklerinden kaçar. Ben yalnızlıktan kaçıyorum. Sevmiyorum yalnızlığı. Yüreğimdeki çocuk yalnız kalmaktan hep korktu. Hayat yolunda mecburen baş başa kalmış olsam da yalnızlıkla, baş etmeyi öğrenemedim. İnsanın yalnızlığı öğrenebilmesi için içindeki çocuğun büyümesi, korkulardan arınması gerekiyor. İçimdeki çocuk büyümüyor, büyürse yalnız kalacağını sanıyor. Yalnızlığın peşinden sevgisizliğin geleceğini düşünüyor. Baş edemediğim tek şey sevgisiz kalmak. Yalnızlık insanların yüreğini sevgi ekilemeyen çorak toprağa çeviriyor. Sevgisizlik insan yüreğini sertleştiriyor. Hisleri azalan yüreklerin, giderek insanlıktan uzaklaşarak duvarlar ördüğüne inanıyorum. Bir süre sonra, insanlara sıradan bakmaya başlayan yürek zaman içinde tenhalaşıyor. Sevgili dost yüreklerimiz ıssızlaştıkça hissizleşiyor, hissizleştikçe kirleniyor. Yüreğim sevginin, dostluğun ipine asılı kalsın istiyorum. Çünkü dünya sevgisiz kalınca kirleniyor. Seni korkutmuyor mu hızla akan zamanın eleğinde kirlenen dünya ve insanlık.
Birbirimizi tanımadan önce uzak diyarların çocuğuyduk. Şimdi sen, kader yolları kesişen iki yabancı olmamızı ister gibisin. Oysaki sevgili dost diye seslenirken sana, paralel iki doğru olmaktı niyetim. Dost yüreğin görmez, anmaz olsa da beni, bilmezlikten gelebilir mi şimdi. Eskisi gibi iki yabancı olabilir miyiz? Tek ortak noktası kesiştiği yer olan doğrular gibi uzaklaşabilir miyiz? Tekrar yabancılaşabilir miyiz? Mesela yüreğine yazdıklarının izini silebilir misin? Her an ölüyor, her an dün oluyor, dünler birikiyor içimizde. Dünden kalan birikintilerin gölgesiyle el ele yürüyoruz yarınlara. Eskiye dönemeyiz. Kimse dönemez. Sen yalnızlığı seviyorum derken, insanlıktan ve sevgiden vazgeçmiş olmuyor musun? Biz hep doğruyu konuşacaktık dostça. Doğru eğilip, bükülmeyen, kirlenmeyen bir kavram. Tüm insanlar doğruyu bilir. Çünkü tüm kutsal kitaplar aynı doğruda birleşir. İnanmayan insanlarda doğruyu bilir. İnsan kalbini koruyan vicdan olgusu kirlenip, sesi kısılana kadar her insanın kulağına doğruyu fısıldar. Mesele doğruyu bilmek, yazmak, anlatmak değildir. Mesele doğruda durup, samimi olabilmektir. Dost olduğumuz ilk gün emindim senden. Sessizce küsmelerin, sessizce gitmelerin, sessizce geri dönüşlerin, susuşların... Her defasında yalnızlığın dalgalarında içten içe kendi kendine çarpan ruhun serzenişleriydi sadece. Sevmekten korktuğun ben değilim. Kendini sevmekten korkuyorsun. İçinde birikenleri gizleyememekten korkuyorsun. Kendini acıtıyorsun. Yüzünü umuda dönünce anladın, sen eski sen değilsin. İnsan kendine yabancılaştığında korkar.
Yalnızlık dağlara yakışır, insana değil. Dağlar gücün timsalidir, yalnız insan dağlar kadar güçlü değil. Dağların payına uzakları g/özlemek düşer. Yalnızlığın tüm sokakları, çıkmazlarla dolu çetrefil bir dolambaç gibidir dost. Kendinden kaçamaz, kendinde boğulursun. Yetmez mi bu kadar birikmişlik. Biriktirdiklerini, biraz da dağıtsan. Biriktirdiklerini paylaşsan. Yetmez mi kıyısından baktığın hayatı g/özlemeler. Hiç düşündün mü dost? Kimdi gözlerinde ışık ışık uzaklara gülümseyen o resmi çektiren sana. Kimdi o resmi düşünmeden yollayan bana. İçindeki çocuğun yüreğinde biriken sevgiydi, objektife yansıyan. Dokunup iz bıraktığımız sadece yürekler değildir. Sevginin elleri an’a dokunduğunda ölümsüzleşir resimler. Eğer sevgi varsa içinde, gözler değişmez. Bir bakış neler neler anlatır. Yalnızlığın yurdudur gözler. Uzak diyarlarda sürgün yemiş g/özleyişlerin, b/ekleyişlerin sessiz tanığıdır bakışlar. Dostum daha ne kadar uzak dağlar gibi bakacaksın. Kendini katmadan, katılmadan yaşayamazsın hayatı. Bir nefes ver k/atıl hayata yeniden, yenilen dost. Bitsin soluksuz kalışların.
İnsanlığın hızla uzaklaşıp öldüğü demde, içimde bir değil binlerce çocuk büyütüyorum. Korkuyorum kirlenen, sevgisizleşen dünyadan. Sevgili dost dünya’yı ve insanlığı kasıp kavuran bir olgu içine düştüğümüz yalnızlık girdabı. İnsanoğlu bireysel düşünüp konuşsa bile, bireysel yaşamaya alışık değil. Hepimizin serzenişi, hepimizin açlığı sevgiden yana. Dostluğun şiarıdır ayna olmak. Yüzüne çevirdiğim aynada iyi bak kendine. Kapattığın kapıların ardında kalan sen bil ki hayatı dışarıda bırakarak yaşayamazsın. Her mahkûmun hayalini kurduğu bir kaçış planı vardır. Bütün oyunlar sahnede oynanır. Dostum yalnızlığın köşeleri keskindir, batar. Unutma ki her insan birbirine muhtaçtır, çünkü her insan şefkate muhtaçtır. Her insanın ilkeleri, sınırları, özgürlük hakkı vardır. Birlikte özgür olmak çok mu zor? Sevgiyle, sevgiye mahkûm olmadan yaşamak çok mu zor? Değil diyorum ben... Tek yapmamız gereken ne istediğimizi bilmek ve karşımızdaki insanı anlayabilmek. Susarak azaldığını anladığın gün, anlayacaksın beni. Sevgili dost aylar, yıllar hızla geçiyor. Güzellikleri görmek yetmiyor, yaşatmak gerekiyor. Tıpkı gittikçe uzaklaştığımız bayramlar gibi. Hayatta her şeyden vazgeçilebilir elbette. Dostluktan vazgeçmek işin kolay yolu. Biz ki seninle kolayı seçenlerden olmadık hiç.
Zeynep Özmen – 24 Ekim 2012
YORUMLAR
okuması güzel ve haz veren bir yazı.
özlü sözlerin süslediği anlamlı ve akıcı bir anlatım.Sevginin ve sevmenin güzelliği yazının özünü oluşturmuş.
şairimin annesi hayli kültürlü bir insan olmalı ki,şairin üzerinde derin etkiler bırakmış.Belkide etkileyen sözlerle büyütülen anne sevgisi öyle derin işlenmişki şair sevgisizlikten ve yalnızlıktan korkmakta.
sevgide özgür olmak ne güzel bir yaklaşım.
İnsan istediğini dilediğini sorunsuzca sevip sevgisine doymalı.maalesef dünya hızla kötüleşmekte ve insanların sevgi denen güzellikleri yavaş yavaş yok olmakta.
sadece yemek içmek ve cinselliği paylaşmak adına bir insanlık oluşuyor.ruhsuz ve sevgisiz.
beğenerek okundu yazı.tebrikler.
Yakamozmavisi
Dost varlığınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.