- 578 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Mumun Titrek Işığı
Görür gibiyim yaşlı prensesi. Marmara’ya bakan bir manastıra kapanmış, hayattan elini çekmiş, kendini, babası imparator Aleksios’u yücelttiği eserine vermiş bir münzevi. Eserinin ilk sayfasında dediği gibi “mumun titrek ışığında" anılarını yazmış, yazarken de soğuktan ve nemden ömrünün iyice kısaldığını hissetmiş. Kimine göre tahtın ağabeyi ve kocasından çok, aslında kendisine ait olduğuna inanmış bir kadın. Bu belki tarihçilerin yakıştırmasıdır, belki de gerçekten öyledir. Ama hırsının su götürmez olduğu çok açık. Anna, prenses olarak doğduğunda...
Gelen sesle başımı Anna Komnene’nin kitabından kaldırdım. Salonun açık kapısından koridora baktım ama bir şey göremedim. Ben okumaya dalıp gitmişken, akşam da gelip yanıbaşıma çökmüştü bile. Kitabı, uzanmış olduğum kanepeye bıraktım ve kalkıp koridora doğru yürüdüm.
İşte! Tekrar o ses geldi. Tıkırtıdan çok hışırtı gibi, ama kumaş hışırtısı kıvamında da değil. Daha önce bu evde duymadığım bir ses... Aslında bu açıklamam da bir anlam taşımıyor tabi ki. Ormanın dibindeki bu evde on dördüncü günümüz. Tüm sesler ve gölgeler benim için yeni. Alışmam lazım hepsine.
Eşim, bodrum katında yılan derileri gördüğünü söylemişti. Ben de bunun iyi bir şey olduğunu, etrafta yılanlar varken farelerle burun buruna gelmeyeceğimizi ona hatırlatmıştım. Rahatlamamış gibiydi. Belki de benim düşündüğümü düşünüyor, farelerin yokluğunda karafatmaların azacağını hesaplıyordu.
İki gün önce evi ilaçlatmıştık. Neredeyse kendimiz zehirlenene kadar olabilecek her köşeye, deliğe, duvar dibine, kapı ağzına zehir sıkmıştık. Görevli bize, içimizi ferah tutmamızı, zehrin organik kökenli olduğunu söyledi. Açıklamayı duyunca nedenini bilmeden rahatladık.
O ilaçlamadan sonra haşere olamayacağı da ortadaydı. Derken hışırtı bir kez daha, bu sefer koridorun sonundaki odadan geldi. Her ne ise işte orada, hobi odasındaydı. Hobi odası eşimin koyduğu bir isimdi. Bir projektör, bir sinema perdesi, odanın her yerinden fışkıran hoparlörler... Niye hobi? Niye sinema odası değil? Ben maketlerimi orada mı yapıyorum? Kitaplarımı orada mı okuyorum? Yakın gelecekte alacağımız köpeğimiz Saman’ı orada mı eğitiyorum? Cevapları yoktu bu soruların: Orası hobi odasıydı.
Üçüncü kez kulağıma gelen ses bu kez hışırtıdan çok, hobi odasındaki kanepenin gıcırtısıydı. Bir şey, ağırca bir şey oraya yerleşiyordu. O şey eşim değildi. Eşim Salzburg’da konferanstaydı. Şu saatlerde uyuyor, rüyasında dondurma görüyor olmalıydı. Eşimle evin anahtarlarını aramızda bölüşmüş, kimseye de vermeme kararı almıştık. Hobi odasındaki her ne idiyse, içeri anahtarsız girmişti. Yoksa öteden beri içeride miydi?
Geriye doğru bir adım attım. Sonra bir tane daha. Yavaşça çekilip salona geri döndüm. Kütüphanede, üstten dördüncü rafta, geçen doğumgünümde hediye gelen Lüger duruyordu. Uzanıp, tabancayı elime aldım. Şarjörü boştu. Öyle de olması gerekiyordu; eşim tabancayı asla ateş etmemem koşuluyla bana almıştı. Ama boş da olsa tabancanın insanlar üzerinde her zaman bir gücü vardır. Silahı elimde tarttım. Sıcakmış gibi geldi. Eski bir dostu görmüşcesine gülümsedim.
Bir elimde tabanca, salondaki kanepeye oturdum. Anna Komnene’ye uzandım. İtiraz etmedi.
Anna’nın babası Aleksios da ilginç biriydi. Bir yandan Türklerle, diğer yandan Normanlarla boğuşmuş, sonunda çareyi papanın yardımını istemek de bulmuştu. Bu ilginç bir noktaydı çünkü papa, Aleksios’u imparator olarak tanımıyordu. Aleks...
Biri hobi odasındaki projektörü çalıştırdı.
Aldırmadım.
YORUMLAR
Yazar yazar, okuyucu hayal kurar,izninizle siz aldırmayın ama ben hayal kurayım.
Kitabın orta sayfasından bir kahraman fırladı.Oldukça güzel bir kadın.Salonun ortasına doğru yürüdü.Geniş yuvarlak masada oturan şövalyelere baktı.
' E Savaros her ne kadar bu tahtın sahibi gibi görünsen de,bu topraklar benim olacak.Bu ülkenin kraliçesi ben olacağım.
Savaros kardeşi Anna'ya baktı.
''Annemiz Domma uyuyor sonsuza kadar uyuyacak.Bir aşağıdaki nehri görüyor musun ?
Anna kardeşinin ne demek istediğini anlamıştı.Hafifçe kendine mırıldandı.
''Bu uzun saçlarım o nehirde yüzmeyecek Savaros.
Birden yan odaya geçti oradaki kılıcı eline aldı.Masanın üzerinde duran kalın kitabı kılıçla dağıttı.
'' Senin yazdığın taht sözleşmeleri geçersizdir artık Savaros,unutma ki ben bir kadınım ve kadınlar yılan gibi sessizce deri değiştirirler.Derilerini de değiştirirken yeni yandaşlar bulurlar kendilerine.Ölümün çok güvendiğin masadaki dostlarından olacaktır.
Anna yeniden salona geçer.Kılıcını havada bir kaç kez çevirip kardeşi Savaros'u gösterir.
Odada büyük bir boğuşma başlar.
..
Kendimi kaptıdım öyküye ve sona nasıl geldim anlayamadım bile...
Çok keyifliydi...Tadı damağımda kaldı derler ya...
Kutluyorum başarınızı, sevgilerimi yolluyorum
Hayırlı, huzurlu mutlu bayramlar diliyorum...
İlhan Kemal
Aslında en güzel yerine can alıcı kısmına gelinmişti öykünün. Yazar devam etmediyse bir birldiği var elbette ama bir okur olarak nadiren devamı olmalıydı dediğim bir öykü olmuş. Daha kimse bir şey içmedi üstelik.
Başlangıçta masalsı bir öykü okuyacağımı düşünmüştüm. Ama cümleler ilerledikçe yanıldığımı anladım.
İlaçlamayla böcekleri ve fareleri bertaraf edip yılanların varlını düşünerek teselli bulan çift gerçekten ilgi çekici.
Ben yine tekrar edeceğim, çok güzel ilerliyordu fakat siz kısa tutmuşsunuz. Oysa İlhan Kemal, bu öykünün devamında neler yazmazdı ki... Çok güzel bir film izliyoruz ve tam kendimizi kaptırıp gerildiğimizi hissettiğimiz an biri sinemanın ışıklarını açıyor. Evet, anlatmak istediğim tam tamına bu.
Belki başka bir isimle devam eder mi bu öykü? Ben etsin isterdim doğrusu.
Saygılarımla.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Emniyet kemeri fobim var, asla takmam. Böyle başarılı öykülerde camdan fırlayacak mıyım, varsın olsun. Sizi okumak her şartta keyif. Bunu söyleyince bazı arkadaşlar beğenimin şartlanma olduğunu düşünebilir. Yok öyle bir şey. Gayet mantıklı bir okurum. Bize burada rahatlıkla eleştiri yapabileceğimiz ortamı da sağlamış yazarımız. O yüzden şartlanma yok, kaliteye hayranlık var. Şurası olmamış diyebilmeyi isterdim, ama yok. Bu durumda en iyisi sayfanın keyfini çıkartmak. Birinin sayfasına meraktan ya da şu bu nedenden değil, edebiyattan keyif almak için gitmek. Benim günaşırı sayfanızı kontrol etmemin sebebi işte bu.
Hayırlı bayramlar diliyorum İlhan Bey. Mutlulu günler.
İlhan Kemal
Eğer okur devam hissine kapılmışsa bence yazara Madem devamını getirmiyorsun, kalk oradan deyip onun yerine geçme hakkına sahip. Sizin dünyanızda kim (ya da ne) projektörü açardı?
Ben de sizin bayramınızı kutlarım. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Ben de kemerden kurtulamamanın şokunu yaşadım. Herkesi kurtaran kemer beni öldürebilirdi. Ama elbette doğru olan sizin tavsiyeniz.
Saygılar.
keyifli bir yazı okudum,değişikti,hoştu..
teşekkürler değerli şair.
dostlukla..