- 725 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ERKEK SIĞINMA EVLERİ, MENDİLCİ ÇOCUKLAR
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
ERKEK SIĞINMA EVLERİ, MENDİLCİ ÇOCUKLAR
VE TELEVİZYON DİZİLERİ…
Toplum, büyük bir ailedir. Şöyle de söyleyebiliriz; Türkiye, ailenin büyütülmüş ve teşkilatlı şekli, aile, ülkenin en küçük birimidir. Ülkenin her hangi biriminde, herhangi yerinde olan olumsuzluk her kesimi rahatsız eder. Ailede de; aile bireylerininin bir tanesinin bile uygun olmayan tutumu, hastalığı, anormal tavırları, rahatsızlığı bütün aileyi huzursuz eder.
Ülkemizde; “aile ve sosyal politikalar bakanlığı” ismiyle bir teşkilatımız var. Bu ismi yeni aldı. Daha önce, “aileden sorumlu devlet bakanlığı” idi. Bu bakanlığın görev alanı; anasız babasız kalan, sokağa terk edilen, uyuşturucuya alışmış veya alıştırılmış, terk edilmiş kadın ve erkekler, zulme uğrayan bütün insanlardır. Dahası; toplumu suça iten her türlü olumsuzluklarla mücadele bu bakanlığın görevlerindendir.
Aile ve Sosyal Politikalar bakanı sayın Fatma Şahin, ’’Dizilerin büyük çoğunluğu toplumu tahrip ediyor, bakanlık olarak bu konuya önemle eğildiklerini söyledi.
’’Özellikle görsel medyanın çok daha etkili olduğu günümüzde dizilere baktığınız zaman aile değerlerini hakikaten yıpratan, gayri ahlaki duruşları normalleştiren bir altyapının olduğunu görüyoruz. En çok şikayet edilen diziler en çok izlenen diziler. Toplumda kafa karışıklığı var. Bu konuda çalışmalarımız var. Çalışmamız içerisinde eğitim, kültür ve sanat, hukuk, iletişim boyutları var"
dedi.
Evet, her ne kadar “televizyonlarımız eskiye göre iyileşmeye doğru gitti” diyorsak da, daha değil! Zira dizilerin aileleri tahrip ettiği, kutsallığı hiçe saydığı, bu yüzden boşanmaların, öldürmelerin, silah taşımayı adeta alışkanlık haline getirenlerin sayısı az değil! Son zamanlarda; kadın cinayetleri, boşanmalar, nikahsız yaşamalar, evlilikten kaçmalar, erkeklere karşı düşmanlık belirtileri epeyce arttı!
Bu konuların hepsi ayrı ayrı birer eğitim ve tartışma konusu, ama savsaklanmaya da gelmeyecek kadar büyük ve önemli! Bu yüzden televizyon dizilerinin de “zapt u rapt” altına alınması, kutsallara önem veren dizilere ağırlık verilmesi, sevgiyi, şefkati, ailenin önemini vurgulayan film ve dizilere izin verilmesi, diğerlerinin yayından kaldırılması kaçınılmazdır.
Nasıl ki aileyi bir bütün kabul ediyorsak, toplumu da bir bütün olarak görmek zorundayız. Bu bütünlüğü sağlamak, sorumsuzluklara hepimizin birlikte, “DUR” demesi, en büyük görevdir.
Bir başka konu da, “Mendil satan çocuklar!”
Bakan Fatma Şahin, ’’Bu işbirliğine rağmen bazı ailelerin her türlü mali desteği alıp çocuğuyla ilgili kurumsal altyapı oluşturmasına rağmen çocuğunu yine çalıştırmaya uğraştığını görüyoruz. Bu zamanlarda TCK’nın cezai hükmünü uygulamamız gerektiğini düşünüyorum. İçişleri Bakanlığı, kolluk kuvvetleri ile bu tür ailelere müsaade etmeyip, gerekli cezai uygulamayı başlatıp takip etmemiz gerekiyor’’ diye konuştu.
Tamam güzel ve yerinde bir hareket! Fakat ceza ile olacak mı? Burada ailelerin oturup, “biz ne yapıyoruz? Çocuğumuza karşı sorumluluğumuz mendil sattırmak mı? Daha toplumu tanımadan, neyin ne olduğunu bilmeden, tabir yerindeyse canavarların dişleri arasına çocukları atmanın vebalini aileler taşıyabilecek mi? meseleyi savsaklamanın, “bana ne, ben eve para geldiğine bakarım, ekonomik yönden zor durumdayız…” diyerek geçiştirmek konuyu ciddiye almamak demektir!
Toplum ve meseleleri sadece ekonomiyle izah edilemez. Elbette ekonominin payı var, parasız, pulsuz olmaz, karnımızın doyması, geçimimizin sağlanması için para gerekir. Ancak her şey de para değil! paranın açamayacağı kapılar da var, mesela; sevgi, şefkat, mutluluk, saygı, inanç, ibadet, ahlak, itibar, hoşgörü, azim, irade, sabır, iyilik yapmak, yardımlaşmak, samimiyet, dayanışma… bunları parayla, pulla, makamla, mevkiyle alamazsınız, elde edemezsiniz. Bunlardan mahrum olanların parası da değersizdir.
Aile deyince sanki kadın ve çocuklardan oluşuyor. Halbuki bugün adına ’erkek sığınma evi’ dediğimiz kahvehaneler ağzına kadar dolu. Kahvehaneler kadınlardan kaçıp sığınan erkeklerle dolu. Bu konu da ayrı bir dert! Ancak sayın bakan Fatma Şahin bu hususta da çalışmalar yaptıklarını belirtti.
Dert çok, derman yok, düşman kavi tali zebun demiş şair. İyi de böyle demiş diye elimiz kolumuz bağlı mı duracağız? İşte bu sözün geçerli olmadığını göstermek için devletimiz çalışıyor! Hükümet üyeleri canla başla gayret içindeler! O bakımdan terör azıyor! Kalkınan, ilerleyen, büyüyen ülkelerin başını ağrıtanlar çok olur! Zira meyveli ağacı taşlarlar! (22 EKİM 2012)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.