- 613 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İlle de Kurban
Bugünün gelişmişliğinde, insanlık tarihindeki davranışları garipsememek mümkün değil. Ama hak vermek gerekir ki, eski zamanların koşulları çok farklıydı ve insan doğa karşısında çok daha bilgisiz ve çaresizdi.
---Tanrı kavramını insanla benzeştirenler vardı ve tanrılarının da kendi haz ve elemlerine benzer duygu ve ihtiyaçları olabileceğini düşünerek, onlara ikramlarda bulunmuşlar, kurbanlar sunarak mutlu etmek istemişlerdir.
---Ölülerini hatta bazı durumlarda çok sevdikleri dirilerinden birini, dağların zirvesindeki kayalık tapınaklarda yırtıcı kuşlar kanalıyla göklere göndererek, yani kurban sunarak, oradaki tanrılarının gönüllerini hoş etmek istemişlerdir.
---Korkuları yenmek, günahlardan arınmak, affedilmek, iç huzuru yakalamak için tanrılara kurbanlar sunanlar olmuştur.
---Tanrısının gazabından korunmak için kurban sunanlar olmuştur.
---İstekler yerine gelsin diye şartlı yani pazarlıklı yani adak kurbanlar sunulmuştur. İnsanlığın atası, halkların babası Hanif ve Halil olan Hz. İbrahim bunu yapanlardan biridir.
---Çevreye, yaratılışa, varlığına hayran olup bu aşkını tanrıya ispatlamak için cana kıyarak kurban sunanlar olmuştur.
---Zaman içinde, insanların dünyaya bakışı değişmiştir. Kurban şekil ve gerekçeleri de değişmiştir. Kurbanı sadaka kültürüne yamayanlar artmış; zenginler ve fakirlerden oluşan toplumlarda, zenginlerin fakirlere taze et desteği şeklini aldığı da olmuştur.
---Sadaka ve yardımlaşma kültürünün başka bir uygulanışı ise; et yerine, ihtiyaç içindekilerin bir nebze de olsa farklı materyallerle de mutlandırılmasını hedefleyen kurban şekilleridir.
Tarihi süreçte kurban kültüründe en ciddi değişim; “eskisi gibi kurbanlar belli amaçlarla tanrılara sunulmamaktadır artık.
En komik dilemma ise; günümüzde kurbanın, binlerce yıl önceki amacı olan dünyevi çıkarlara yönelmiş olmasıdır.
Bilim gelişirken insan ilkelleşiyor mu yoksa.
Ne yazık ki, bizdeki kurban kavramına temel teşkil eden Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme girişimi, bir adak kurbanı yani şartlı kurbandır. Çünkü Hz. İbrahim, “Salihlerden bir çocuğu olursa onu tanrıya kurban edeceğini” söylemiştir.
Kadın kasım kasın kasılarak anlatır.
“Bizim herif bu sene yedi ortakla öküze girmiş”.
Diğeri geri kalır mı, “ay kız bizim herife de dedim ama, o tek başına bir öküze girmiş”.
Kocalar kahvelerde, iş yerlerinde, orda burda, karılar çarşıda pazarda, altın günlerinde- dua günlerinde anlatırlar. Bu kanlı kavurmalı muhabbetler günlerce sürüp gidecektir.
Kurbanlar ya becerikli-maharetli kocalar tarafından kesilecektir, ya da herkes bir geçici kasap Abuzettin peşine düşecektir.
Can derdiyle örken koparır sokaklara düşer tosunlar.
Kavurma derdiyle tosunlar peşine düşer takunyalı tosunlar.
Geçici ahırlar şehrin ortasına kurulur, hayvan doldurulur, saman yığılır. Asya bozkırlarının obalarının ruhu depreşir. Tosun teri, koyun sidiği, keçi boku kokularıyla tütsülenir, misk-i ambere döner hanelerin balkonları, misafir odaları, mutfakları.
Kurban şölenleri büyük sevinç ve heyecan içinde gelişir. Fışkıran sıcak kan özlemi giderilir. Çocukların gözü önünde kesilir hayvanlar, alınlarına birer parmak kurban kanı çalınır ki; onları kan tutmasın, can almaya, kan akıtmaya bağışıklık kazansınlar.
Kurbanın en makbulü tapınaklarda tamamı tanrıya sunulanıydı ya; Mekke’de kesilen kurbanlar da bu yüzden daha makbul sayılır olmuştur.
Öyle ya her dinde tanrıya tapınma yerleri vardır. En etkili yakarılar bu tapınaklardan ulaşır tanrıya.
Bir hayvan yani bir can kurban edilmiş yani tanrıya sunulmuştur. O da artık altında kalacak değil ya, gerekeni yapacaktır. Ama bazı sorunlar müminin yakasını bırakmaz. Bir hayvan bütünüyle tanrıya sunulamamaktadır. Canı sunulmuştur tamam da; post meselesi vardır, kelle-paça-işkembe-sakatat meselesi vardır. İçyağları vardır, akıp heba olan kan vardır. Bir de ortada kalan yarı boklaşmış işkembeden boşalan saman vardır.
İnciğinden boncuğundan, pirzolasından antrikodundan, etinden budundan feragat etme hırçınlığını yaşar mümin. Öyle ya tanrıya kurban sunmuşsun; cız-bız, kavurma, yahni özlemiyle tam bir sene beklemişsin, yesen eksiklik duyacaksın, versen eksiklik duyacaksın.
Kurban külfetli iştir, astarı yüzünden pahalıdır vesselam. Parayı harç-borç ayarlayacaksın. Hayvanı bagaja tıkıp bodruma taşıyacaksın. O sabah küvete sokup, yallah-bismillah deyip ekmek bıçağını şakağına dayayacaksın… Devamı daha vahimdir ya…
Allah kuluna bu sıkıntıları neden reva gördü ki. Üstelik kurbanın sadece kuru canı ona, kalanı ona buna gidiyor.
Bana kalırsa, ben; “Kesme Recep kesme, din gardaşıyız” derim.
“Zaman ilerledikçe, anlamını yitiren geleneklerin, alışkanlıkların, baskıların iyileştirilmesi, güzelleştirilmesi; insanlara yük olmaktan, acı vermekten çıkarılması gerekir”, derim.
“Seçeneklerin değerlendirilmesi, içe sindirilmesi, vicdan ve akıl terazisinde musavamatın görülmesi gerekir” derim.
“İnsana, inanca, bilgiye, yaratılanın anlamına saygıya buyurun” derim ben.
“Baskılara direnin ve hayata akıl ve vicdan penceresinden bakın” derim ben.
*Müsadenizle*