- 459 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eleştirellik 2 /1
Bir yazıda iki parça aldım. Eğer yazı güncele olan düşüncelerini belirtmekle yetinseydi, hiçbir demem olmayacaktı. Ama az aşağıda tırnak içinde verdiğim cümleler gibi tarihe uzanıp tarihi süreç olaylarının kimi durumlarına sapıklık, iğrençlik deyince durum değişti.
“Tarihin ilk Çağlarından itibaren, yapılan kazılarda, çözülen yazılarda bunun yaygın örnekleri, Tarih ders kitaplarımıza girmemiş olsa da, bilinen bir gerçek olarak hep, tohumlanmıştır (!)" Neye tohumlanmıştı, söyleyelim; ensest ilişkilere ve sapıklıklara!
Böyle bir önyargıyı, “tarih kitaplarımıza girmese bile" diye devam ettirmesiyle; yani haberimiz olmasa, bilmesek bile; diye başlayan girizgâhı tarihsel olmadan ortaya koydunuz mu, her şey güme gider. Siz insanların kovuk, oyuk, mağara yaşam izlenimlerini; daha sonranın sazdan kulübe yapmasıyla, oradan da balta yapan insanın, balta olanaklarıyla kazandığı beceriyi; ağaç kesme ve düzenlemeden kaynaklı ağaç kulübeler yapmağa başlayışla aşama aşama düzelenim ve yaşantılımlar geçirdiğini görmezsiniz.
Göremezseniz ne olur? Giderek kerpiç, taş yapılı kulübeleri göremezsiniz. Bu becerilerden sonra da, kerpiç ve taştan olur konakları görememenin yanılgısıyla; bugünkü evlere geçemezsiniz. Ev yapımına değin bir yığın süreçler sonrası içinde, bugünkü rezidans yapıya gelişimizi de hiç göremezseniz.
Böyle olunca da elbette eski dönem yazı çevirilerindeki kulübe sözcüğünü rezidans diye çevirmekten de, hiçbir bahis görmeyeceksiniz. Amacımız bu olmasa da; bilmemeyle bilmeyi eşitleriz! Bu şu demek; kulübedeki totemi insanla, konaktaki feodal insanın ve rezidanstaki insanın; yaşantı aşmaları ve değer yargıları aynı değildir. Aynı değer yargıları olmayan insanların da aynı şeye sapıklık demeleri; tarihsel akla, tarihe ve gelişimin bilimsel olan evrenselliğine, kökten aykırıdırlar.
Söz gelimi günümüz yaşantılımı içinde bir kadının ya da bir erkeğin cinselliğine para gücüyle sahip olursunuz! Buna da; biraz da bilmiş bilmiş; “alan da, satan da razı. Size ne" demenin meşruiyetliği içinde olursunuz! Oysa erken dönem totemiliği içinde böyle bir ilişki yok. Sizin alışma ve yaşantılım düzeyinizle bakınca, totemi dönem cinselliği sapıklıktır(!) Totemi dönem insanının bakışına göre de, sapık olan sizsinizdir. Buyurun, gelin çıkın işin içinden!
Örneğin; gelişmenin basitten karmaşığa ve yakın çevreden uzağa oluşuna, aykırı olduğu gibi görece gelişme ve anlayışlar (din ve inançtı kavramları da ) evrensel gelişmenin anlayışı, evrensel olanın dini dili saymak gibi telafisi olanaksız durumlara düşeriz. Bu ancak inanç saplantısı içinde olmakla olasıdır.
Bu ayrımı yapamayacağımız için, az aşağıdaki tiksinçlik yargılarının da bugünkü tiksinilişlerle aynı olmadığını bilemeyecektiniz. 3500 yıl öncesinin kadını, hatta 1400 yıl öncesinin 9 yaşındaki Hz Ayşe’si küçük yaştaki evlilikten asla ve kata tiksinçlik duymuyordular. O çağın sosyal öğretileri yüzünden Ayşe’nin duyguları çocuk yaşta olmasıyla; evlilik ve cinsellikten iğrenmesi anlayışı içinde hiç değildi.
Belki evlilik onlara oyun gibi geliyordu. Ama bir yandan da büyükleri gibi olma, onların içine katılmanın grup aitliği tasvip ve şerefini taşır olmayı duydukları da, açık bir sosyal basınçtır.
Sizin bugünkü tahakkümleri demokrasi saymanın gönenci içinde olmanız gibiydi. Küçük yaş evliliklerin de küçük olanlar olması gerekeni yaptıklarının bilincinde ve erincinde oluşun mutluluğunu duyuyorlardı. Çünkü sosyal duyuş ve sosyal çevrimleri bunun üzerineydi. Aykırısını düşünemezdiler.
Bugüne ait olan ve dün içinde olmayan bir sosyal öğrenmeyi de siz empati yaparak; “bugün ben çocuk yaş evliliklerden nasıl iğreniyorsam, o da iğreniyordu", demeniz de beyhudedir. Oysa bugün empati yaptığınız iğrenmeyi, bu günkü sosyo-toplum yapınız size öğretmiştir. Dünün yapısı içinde böyle bir şey yok.
Yani bugün size empati yaptıran sosyal değerler anlamanız da, eski dönemin empati yaptığı değerlerle aynı değil ki sizler aralarında empati kurabilesiniz. Örneğin, sosyal öğrenme olmayan şu empatiyi yapabilirsiniz. “Eski dönem insanları da acıkınca yiyorlardı“. Çünkü acıkma, sosyal öğrenme olmayan bir zorunluluk oluşla, doğru empati ve doğru analojidir.
Tekrar ediyorum. Eski yapılaşmalar bilim olanın üzerine inşalaşmıyordular. Eski yapılaşmalar, bu güne göre ahlak ve mantık olanın üzerine inşa olmuyordu. Totemleri üzerine yaşantılaşıyordular. O günün baba dendiği kişisi, bu günün baba denilen kişisi bile değildir.
Durumu böyle anlayamazsanız bu gün dayı dediğiniz kişiye onun niçin baba dediğini de bilemezsiniz. Ve bugünün anlayışına göre onlara sapık dersiniz. Aslında sapık olan, bizim bu günkü mantıki anlayışla onlara bakıp ta, onlara; sapık dememizdir.
Çünkü onların akrabalık kavramları olan, anaya ana demeleri; babaya baba demeleri; biyolojik ilişkiler üzerine kurulu tanımlama değildirler. Kendisini doğurana ana demiyordular.
Biz ’bunlar kitaplara geçmese de’ dersek, bizim onları; dayıya baba demelerinden ötürü, onlara "sapıkça, yerli yerinde olmayan bir kavram kargaşası içinde yaşıyorlardı", gözü ile bakmamız işten bile değildir. Biz eski yapıları bugünün dini inancı ve bugünün dini mantıklı anlamasına göre düzenleyip, yargılamamalıyız.
Şu denebilir; bu dönemler, bu gibi kuşak farkı olmayan yaptırımlarla olan çocuk evlilikleri; o dönemin cinselliği evlilik oluşla ve evlilikle, cinselliği; cinsellik oluşla anlamıyordular. Cinselliği öne çıkaran bir anlamanın biyolojik olgunluğuyla davranmıyorlardı.
Cinsellik onlar için acıkma gibi tabi bir haldi. Acıkma gibi olan cinselliğe mana yükleyerek yaşantılaşmaları onlar için çok önemliydi. Ne cinsel olgunluk onların takıntısıydı, ne ensestlik, ne zina.
Bir kere zinayı da ensestliği de hiç bilmiyorlardı. Totemi dönemin cinselliği açıkça ve meşruiyetlikle, etnik grup içi aşkın olduğu, bugünkü deyişle ensest ilişkilerin olduğu, dönemdiler. Bunu ne sapıklıkla ne de bu işe düşkünlükle, ensest girişiyorlardı.
Hele zina, o dönem için, tüm akıldışı bir anlayıştır. Zina eşli evliliklerin ortaya çıktığı, özel mülkiyetçi dönemle ortaya kondu. Zina daha çok özel kadın, özel erkek edinmenin; nesep ayrımı yapmanın; miras bırakma gibi birçok girişendi davranışın ürünüdür. Zina, totemi dönemdeki gibi toteme yaslanan serbest ilişkileri yasakladı. Zina, mülkiyete dayanan totem ilişkilerle, yeni seçme ayıklamasını mülkiyeti anlayışın kategorize etmesine atfeden bir tanımlamadır.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.