- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Farzet ki Bir Düşsün
Sokaktaydım yürüyordum, arkamda güneşin batışını izleyen bir çift göz ve güneşle birlik gündüze veda eden martılar vardı...
Sessiz sedasız göz ucuyla yanından geçtiğim dükkanları seyrediyordum yürürken. Sanki benden habersizdi şimdi dünya ve bulut bulut yeryüzü tartışıyordu hüznümü. Aklıma bilindik masallar gelmişti ama ne olduğunu anlayamadan ayaklarım beni götürüyordu. Bir nehir uzakta, yamacın öbür koynunda. Ve etraf olabildiğince yeşil kokuyordu, buram buram türkü sesleri bir de...
Doğa şimdilik görevini yavaş yavaş güz yetkisine bırakıyordu. Mevsim, kelimelerin yırtıp içinden geçtiği bir hikayenin oyunundaydı. Ben d/üşüyordum üstelik, sırtımda palto yerine çektiğim cefaların arta kalanları yüklüydü. Gölgem bile artık takip etmiyordu beni, şimdi gerçekten yoktum, hiçbir durum veya olay öyküsü kendi paragraflarında yer vermiyorlardı yüreğime, aşktan dili yanan içime...
Yerle gök arasında, uçurum dibinde uçuşan sinekler vardı bir de yüzümde, üstüne üstlük bahsettiğim o küçük gözlerde yoktu. Hiçbir şey yoktu şimdi, hiçbir ten, hiçbir yüz, hiçbir suret. Bıkkınlık diz boyu...
Şair tasvirine, yakıştığına inandığı sendeleyişleri yalın bir dille anlatıyor, bense ruhumun o kayıp sonsuzluktayken ki halinden kurtulmaya çalışıyordum. Şaşkınlık elimde kalan kelebeğin yüzünde, sessizlik desen sürekli akan şelalenin nağmelerinde bekleşiyordu. Ne bekledikleri belli, ne de çekip gidişleri... Karanlık, sürekli geçmiş zamanın sükuneti. Ama yalnızlık aşağıda...
Rüya gibi bu gece şimdi
Herşey yalan, yalnızlık yalan
Aşk, sahte sanki...
Bir yol yürüyordum, sıra sıra ağaçlar, sade sade bir sözlüğün kelimelerinden huzuruma akan kelimeler, sustuklarım, öğrendiklerim, anlatamadıklarım, bir çocuğu, bir kadını, bir masalı... Artık her şeyi ben görüyordum, onlar beni görmese bile...
Kısa süre sonra ümitsizce bir yokuşun kenarına geliyordum. Farkına varmadan ağzımdan dökülen son hecelerimi de hayata sunuyordum...
’ Farzet ki bir düşsün
Pencereme girmişsin bir gün
Ve artık tanımış seni bir martı
Sen de çaresizce ellerini ellerime sürmüşsün
O an yaşam durmuş
Ve yeni bir yaşam dünyaya gelmiş
İlk kokusunu duyup içlenmişsin
Ama kendini kaybetmişsin
O yaşam, hayata gülümserken
Sen kaybolmuşsun/ olsun
Yüreğini ona bırak şimdi sen
Ve huzurlu ol artık/ gidebilirsin’
En nihayetinde yine sonsuzluğa yürümek zorunda bırakılıyordum. Yollarımda ışıklar, güzellikler, başka başkalar var artık... Umut o yeni yaşamın yanında, bense sahipsiz bir aklın içinde hapsoluyordum, artık bitti ümitlerim. Ben artık kimsenin göremediği güzellikler ülkesindeydim...
Not;
Bebeğini dünyaya getirirken, vefat eden tüm gerçek annelere gelsin...
...
Bilmem belki de hepimiz bir düşüzdür, bugün var yarın yokuzdur kim bilir...
(İlknur Karaca)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.