- 1580 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Seni yazacağım sevgili mektup!.
Seni yazacağım sevgili mektup!.
Birlikte işlediğimiz iyi kötü düşüncelerin taşınmasında bana yardımcı olduğunu duyuracağım dünyaya. Yasaklı kelimelerimin gizlendiği seni anlatıp, ele vereceğim. Seni anlatırken tutuklatacağım belki!. Kim bilir belki de zindanlardan geçeceksin... Sürgün yiyip, sürükleneceksin karanlıklara...
Belki yırtılıp atılacaksın yağmurlardan sonra çamurlaşmış suyun derinliğine, ateşlerin kızgın bakışlarından geçeceksin. Kokuşmuş çöplerin arasında hayata veda edeceksin... Belki de toz tutmuş kitapların aralarına girip orada saklanacaksın... Uzak, ulaşılmaz raflara bırakılıp yokluğa atılacaksın... Lakin seni anlatacağım... sen yok olurken ben yokluğa gideceğim, kaybolan sevgi yüklü cümlelerin sonunu anlatacağım...
Hatırlar mısın?
Sevgili mektup, "sevgime ulaştıracağım o büyük yükü bedenine işliyorum. Bembeyaz çehrene sevgimle dolu nakışlar çizeceğim. Beyazlığından eser kalmayacak belki ama aldığın her yük kocaman bir dünyanın kapılarını aralayıp yüreğimden akan nameleri iletecek yüreğimin başlangıcı ve bitişine!..
Sevgili mektup,
sevgimin bedeni yenik düşmüş bir acıya, öyle bir acı ki bensiz çekilen!
Mektup, ulaş sevgime, sevgimin diyarlarına esen bir rüzgâr ol...
Ey mektup; sevgim, yârim bekler seni, sebebi belirsiz bir sızı kaplamış yüreğini. Deki ona yar yaranla acır, acının kızgınlığında boğulur. Gül, gül ki kalbi gürleyen sevginin dünyası güneş yüzü görsün!..
Mektubum; bana yardan ses getir, onun verdiği tınılarla hayata cıvıl cıvıl sesler getireyim..." vs. vs. onlarca, yüzlerce, binlerce kelimeleri sırtına yükleyip seni yârime gönderdiğimi hatırlıyor musun?
Bunun için seni anlatacağım; anlatılması gereken en büyük dünya olduğun için. Gelmiş geçmiş en büyük varlık olduğunu duyuracağım her yere... Güzelliklerin başlangıcında ve sonunda, acılarla dolu kargaşalı günlerimde, bilinmez sızıların var olduğu anlarda senin varlığının güzelliğini anlatacağım sevgili mektup...
Her "kalemden kâğıda mektup var" değişimde bembeyaz dünyanın kapılarını açardı bana. Saf güzelliğini kirletip rüzgârlarla salardım o yâre... O dinlenmek bilmezdi, yaşlanmaz ve yorulmazdı. Bembeyazlığı bir gelinin gelinliğini andırırdı... Kar tanelerine benzerdi henüz toprağa değmeyen... Karalardım, soldururdum, yıpratırdım... Güzel günlerin anılarını, karanlık zamanların ümitsiz sonuçlarını işlerdim vücuduna ve bir melek gibi uçar giderdi o yâre...
Yar onu saklardı; güzel kokular içine atar, geceleri özlerken beni, alır baş yastığında uyuturdu!. Gecenin ilerleyen saatlerinde ona ninniler söylerdi ve gün yeniden başlarken benzersiz mırıldamalarla kitap aralarına saklardı...
Yar onu yırtardı; kızardı bana, ona gidemeyişime üzülür, bozulur onu yağmur sularına bırakırdı, benim olmayışımda hıncını ondan çıkarırdı ve yırtıp atardı...
Yar onu incitirdi; beni kıskanırdı elden, beni soran yaban çiçeklerine kızıp onu kırıştırır, onu eskitirdi ve inadına kızgın ateşin kollarına bırakırdı, eriyip giderdi devrilmiş yüreğimden akan güzellikleri taşıyan sevgili mektubum...
İşte, mektubum bunu görürdü bizden ve görmeye de devam ediyor... Daha birçok insandan buna benzer şeyler görüyor... Mektupların derdi bitmez ve bitmeyecek de... Aslında yazılacak çok şey var onlarla ilgili iyi ve kötü lakin onlar yazılan her cümlede, onlar her yerde var...
Seni anlatmaya çalıştım sevgili mektup, bir kusurum varsa sevgime eksik söyle beni...
YORUMLAR
"Yar onu saklardı; güzel kokular içine atar, geceleri özlerken beni, alır baş yastığında uyuturdu!. Gecenin ilerleyen saatlerinde ona ninniler söylerdi ve gün yeniden başlarken benzersiz mırıldamalarla kitap aralarına saklardı... "
Sevgili belki var ama yazılacak mektuplar kaldı mı? Mektuplara duyulan özlemleri dile getirdiğiniz için kutlar ve başarılar dilerim.