- 630 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ft. Edebiyat-3-
Yeni okulunda yabancı bir dil öğrenmenin zorluğunu farketmeye başlamıştı Necip.İlk bir haftadan sonra derslerde tamamen İngilizce konusacak olan öğreetmenlerini nasıl anlayacağını şimdiden kara kara düşünmekteydi.Seksenli yılların Türkiyesinde "dayak"sıradan bir olaydı,okulda,karakolda,yatılı pansiyonlarda ve huzurevlerinde dayağa maruz kalmak sıradan bir olaydı, şikayetçi olmak ise sıradışıydı.NEcip dayak korkusu ile ödevlerini aksatmadan yapmaya çalışıyordu,zorlandığı zaman lisede okuyan ablasından yardım almaya başladı,Osman da üst kattan inip ödevini tamalamak için yardım almıştı.Okulun en sert öğretmeni öğrencilerden üzerlerinde isimlerinin yazacağı kartondan "isimlik"yapmalarını istemişti,ertesi gün derste öğretmen isimliğine baktıktan sonra:"OK,Necip,how old are you?"dedi,ayakta donduğunu hissetti birden korkudaan dili tutulmuştu,cevapsız kalan sorunun cezası muhtemelen okkalı bir tokattı ama bu kez öyle olmadı,isimliğini herkesten evvel yapıp sıranın üstüne koyması kurtarmıştı onu,eliyle omzuna dokunduktan sonra oturmasını işlaret etti ve boş sıralara yöneldi "Where is your chart?"sorusu cevapsız kalmıştı ,verşlen ödevin yapılmaması bir suçtu,öğrenci cevabı veremeden tokat çoktan yanaklarına inmişti.Necip sıra arkadaşı Berdan’a baktı,ancak Berdan tedbiri elden bırakmamaış kartını tamamlamıştı.Sırayı tam ortadan bölen uzun bir çizgi paylaşımlarında yardımcı oluyordu.Berdanın defteri veya kitabı çizgiyi birkaç santim geçerse hemen uyarılırdı aynı şekilde Necip de sınır ihlali yaparsa Berdan ya sertçe çizgiyi geçen defteri iter yada arkadaşını uyararırıdı.Genelde vilayette oturan çocuklar kasabadan gelenlere takılır, köyden kente göç eden zavallılar gözü ile bakarlardı.Okulu astığı ilk zamanlarda Necip gerçekten vilayetin kasabadan farklı olfduğunu hissetmeye başladı.Sadece "Cevizli"kırtasiyede bulunan "tenses and their usage"sismli mor kapaklı kitabı bulmak için vilayetin merkezine geldiğinde şaha kalkmış at üüzerinde Mareşal Mustafa Kemal heykeli karşıladı onu,meydanın altında psajları gezdi sonra,çeşitli ebatlarda walkman ,kasety çalar renkli gece lambaları kutu kutu dizilmiş oyuncaklar pasajın koridorlarında karşılıklı dizilmişti.Kasabaya giden otobüs akşam kalktığından gezmerk için bol vakti vardı,caddelerin bu kadar kalabalık olabileceğini aklına getirmemişti.
Kasabadaki okulunda bahçe ve sınıflar küçüktü,öğrenciler birbirne yakın masalarda sıkışarak otururdu bu denli yakın oturmanın sonucunda Figenle yaşadıklarını unutmaz olmuştu zaten,artık anne babası onu okula bırakamazdı,sabah çok erken ayrıldığı evden akşam üzeri dönüp ,ödevlerini hazırlayıp erkenden uyuyordu.Öğrendiği her bilginin ömrünü uzatacağını söyleyen garip kürelerin bir araya gelmesi ile bir insan şeklini alan cinsiyeti belirsiz şekil haklıysa yabancı dil öğrenirse ömrü uzardı herhalde,bu düş gerçek olmasa bile artık yeni bir tutkusu vardı:Sahnede sıradışı hareketler yapan genç ve dinamik bir sanatçı,İtalyan asıllı Amerkian vatandaşı olan ve sahnede çıkardığı külodunu seyircilere fırlatan bu kadına hayrandı Necip , söylediği şarkıların anlamını billiyordu,"Bana nasihat verme , baba"adlıparçanın girişini defalarca dinlemesine rağmen bıukmamıştı,kardeşinin sevdiği kasetleri gizlice alıp boşluklarına pamuk tıkayarak silip, kasetçiden Madonna’nın parçalarından derleme hazırlatıp bol bol dinledikten sonra bol bol da yaptığı hareketin bedeli olarak dayak yeyip ağlardı,her şeye rağmen bu şarkıyı dinlemek için herşeye değerdi.Geçmişte bu denli fedakarlıkta bulunup dinlediği bu şarkıyı günümüzde dinlemek çok kolaydı,arama satırına ";Papa don’t"yazması bile yetrli oluyordu,cümleyi tamamlamaya gerek kalmadan şarkınız çalmaya başlıyordu.Yeni okulunda tek aşık olduğu kadın Maddonna değildi elbet,okulun ilk günü kendisine küçük gofret parçasını uzatan P?ınar’a vurulmuştu ancak kura sonucu Pınar ile farklı sınıflara düşmüşlerdi.Osman ise Pınar ile aynı sınıftaydı.Her teneffüs Osman’ı ziyaret etmek bahanesiyle D şubesine gidip Pınar’ı görmek istiyordu.Yedi yaşından sonra oniki yaşında yine aynı duyguları hissetmek çok mutlu etmişti.Onun gözlerine bakmaktan usanmadığını farketmişti,hiçbirşey yapmadan saatlerce bakışmak istiyordu ve onunla konuşmak.Osmandan sık sık aşık olmanın çok güzel olduğunu dinlemişti.serenat hakkında konuşmaktan bıkmazdı,Osman şimdi kendisi de sadece konuşamk istiyordu hep Pınar’ı konuşmak hep onunla olmak.Pınar İstanbuladan kasabaya taşınan avukat bir baba ve evhanımı anneden oluşan ailenin ilk çocuğuydu.Babası milletvekili adayı olmuştu,ilk seçimde milletvekili olarak Ankaraya gidecekti her ne kadar kısa şişman adamın partisinden adayu olmasada yinede seçilme ihtimali yüksekti.kasabanın sol görüşlü vatandaşları her akşam buluşup milletvekili çıukarmak için çaba gösteriyordu.Bu çabalar olumlu sonuçlanacak ve Pınar lise ikinci sınıfı Ankarada okuyacaktı.ilkokul ikinci sınıfta Özlem vilayete gitmişti,lise ikinci sınıfta da ;Pınar başkente taşınacak Ankara Atattürk anadolu lisesinden mezun olacaktı.Necip küçük kasabada liseyi tamamladıktan sonra yine kurak bir anadolu şehrinde matematik okuyacaktı,çocukluğundaki rüyanın gerçek olacağını ancak orta yaşlarda farkedecekti,Osman ,;Pınar ,Serenat ,Deniz ve diğerleri evlenip yuva kurduktan sonra göz altlarında oluşan halkaların her gün ölüğme bir adım daha yaklaştırdığını düşünürken Necip hep lisede okuyan bir delikanlı kalacaktı,yaşamı hep lise anıları tekrar tekrar yaşayarak geçecekti,cesaretini toplayıp duygularını Pınara ifade ettiği günü yaşayacaktı.Rüyası gerçek olacak okuduğu her kitapta kahramanı yaşayacaktı.İlkokul birinci sınıfta okumayı çabuk söktüğü için öğretmeni tarafından kendisine hediye edilen kalın mavi kapaklı kitabımn kahramannın yaşayacktı ilk olarak,bu eski kitap günümüzde yaygınlaşan cep kitabı tarzında boyutlara sahipti.Bir kaç kere evde yanlız kalıp okumaya yeltendiği bu kitaptan önce bir anlam çıkaramadı.İlk sayfada yaşlı bir kadın vardı ve anladığı kadarıyla haşarı bir çocuğa sesleniyordu.
"Tom,Tom!,yine nerdesin ,Allah’ın cezası’"
Bu kitabın kahramanını ve en yakın arkadaşı ile yaşadığı maceraları yirmibeş yaşında tezini hazırladığı kütüphanede kaynak taraması yaparken tekrar tekrar okuyacak ve işte çocuklukta okunan bu kitabı gerçekten yaşayacaktı.tOM VE hUCKLEBERRY FINN birlikte gece yarısı bir mezarlığa yürüyüp ölü kediyi gömünce hayalet yakalayacxakları umuduyla ile yola çıkarlar,bu amaçla gittikleri mezarlıkta bir cinayete tanık olurlar ve böylece masum bir adamı ipten kuratrırılar.Çocukluk da sevgi,nefret,aşk gibi evrenseldi,isimler yada yaşanılan coğrafya farklı olsa da maceralar aynıydı.Tom ve huck’ın yerini osman ve necip almıştı sadece ...kitabı hissetmeye başlamıştı şimdi, kalın mavi kapaktan zorlukla içeri sızdı ,ssararmış yaprakların içinde kelimeler virfüller noktalar vardı,bir kişi söz aldığı zaman tırnak işaretlerinin kullanıldığını farketti,kitabın en önemli sayfasına çabucak ulaşmıştı,mahkemede karar okunacağı zaman necip kararsızdı,ya sessiz kalıp maszum bir adamın ipe gitmesine yol açacaktı, yada tanıklık edip kendi hayatı pahasına adaletin yerini bulmasını sağlayacaktı.çocuk kalbinin kötüülklerden arınmış olduğunu yazar Marc TWAIN bu sayfada çok güzel anlatmıştı.Çocuk dini,dili,ırkı ne olursa olsun temizdi ve Necip karar okunurken söz aldı
-"Durun"
Kedi gömmek için geldikleri mezarda olanları anlatırken gerçek katil hızla ayağa kalkıp pencereden atlayarak çoktan gözden kaybolmuştu,azılı bir katil elbette kendisini ele veren kişiyi bulup intikakımınıı almak için takipte olacaktı,kahraman olmanın bedeliydi belki insanın bela ile yaşaması...
necip uyandığında aile çoktan uykuya dalmıştı,rüyası ile birlikte kitabın kalın kapağından seksenyedi yılına dönmüştü,yarın ki dersten ödevleri tamamlaması gerekti,sabah kadar çalışmaya karar verdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.