- 863 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kadının Adı Var
Ne demişti Duygu Asena: “Kadının adı yok”.
Aradan geçen kısacık seneler çok şey değiştirdi ve şimdi ben de diyorum ki; “Kadının adı var, hem de çok”.
Kadınlar, kocanın niteliklerine göre ad alıyor.
Toplumda, orda-burda ona göre ağırlanıyor.
Eğer kocası kodamansa kadın; gakga.
Yok kocası fukaraysa kadın; tuu kaka.
Zaman zaman istisnalar kaideyi bozma eğilimi gösterse de:
Kocası zenginse; zengin kadın.
Fakirse; fakir kadın.
Kocası muhafazakarsa; kapalı kadın.
Çağdaşsa; açık kadın.
Güzel yurdumun güzel kadınları kendi ülkesinde ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, koca dayağı yiyor, koca gölgesine benziyor. Bedenleri üzerinde siyasiler hak iddia ediyor.
Hak verilmez.
Hak alınır, zorla alınır.
Bunu bilsinler ve hak verilmesini beklemesinler.
Benim güzel ülkemin şefkati/hoşgörüsü bol kadınları, gelenek ve görenek adı altında dayatılanları ellerinin tersiyle itmeleri ve haklarını söke söke almaları gerekirken; zengin-fakir, kapalı-açık diye birbirinden soğuyor, uzaklaşıyorlar. İnançlı inançsız diye birbirlerinden fersah fersah kaçıyorlar. Oysa kadının adı törede-köklerimizde var da, asıl dinimizde yok.
Tepki gösteremiyorlar. Eşlerine, çocuklarına kıyamıyorlar veya korkuyorlar. Kadın hem yufka yürekli hem yüce yüreklidir ya, kullanılıyor.
Hayvan haklarını koruyanların sayısı, eminim kadın haklarını koruyanlardan çoktur.
Ya ikinci sınıf olmanın ne anlama geldiğini bilemiyorlar, ya da bedavadan sorumsuz ama sorunlarla dolu bir yaşamı yeğliyorlar.
Bırakın erkeği; kadın bile hemcinsini erkeğin niteliğiyle etiketliyor.
İmam karısı, hacı karısı, hoca karısı, memur karısı, işçi karısı, ağa karısı, paşa karısı, först leydi...vs.
Şarkılara bile alay konusu oldular.
Çalgıcı karısı Binnaz, imamın karısı Sevtap, esnaf karısı Binnaz, kumarbazın karısı Yoknaz…
Ne Binnaz’ın umurunda, ne de Yoknaz’ın umurunda.
Ne Binnaz farkında ne de Yoknaz…
İnsan, çok değerleri olarak yaşar ve öyle mutlu olur.
Binnaz’ın değeri, cicili bicililerle iki hoş lakırtı ve de bacakarası fonksiyonları. Yoknaz belkide bunlara bile sahip değil. Öyle ya aile fakirdir, veya seksapelitesi yoktur. Böyle kadınlarımız hepten yok sayılmıyorlar mı bu düzende. Oysa özgür birey olsalar, insani değer zenginliklerine sahip olacaklar ve yaşamları çok daha mutlu olacak.
En çok dinlerdir kadını cinsiyetinden dolayı aşağılayan. Kırsal kesimler başta olmak üzere, bilinçsiz ve örgütsüz toplumların yegane değeri dinidir. Bu güzel de; cahil insana dini öğretenler de cahil ama çok bilmiş görünenler oluyor. Bu da kadını boyunduruk altına alarak erkeğin kendi rahatını arttırma güdüsüne destek veriyor.
En sümüklü erkek bile ailesinde bir kadın varsa; bir kölesi, buyuracağı, birisi var demek oluyor.
Kadın, erkeğin (Adem’in) kaburga kemiğinden yaratılmış" ikinci cinsiyet olarak gösterilince işleri oldukça kolaylaşıyor. Oysa erkeği doğuran da kadın değil mi. Allah önce kadını yaratıp ilahi gücüyle mayalayıp, erkeğin ve insan soyunun oluşmasını sağlamış olamaz mı. Nitekim öbür dinde böyle bir mit var.
Kimse kimseyi suçlamasın, bahaneler üretmesin. Kadın haklarını fiziksel olarak algılayanlar, bu saçmalığı önce kafalarında bitirsin.
Aklından ve başarısından çok fiziki yönle ilgilenenler bilsin ki; görünenin ötesinde olan güzellik kişilikte yatar.
Kadının adı vardır.
Erkek popülasyona denk dişi popülasyonu yaşar yerkürede.
En az erkek varlık kadar dişi varlık yaşar yerkürede ve denktir.
Erkeğin adı kadar kadının da adı vardır.
Ne utanç vericidir ki; kadını savunma amaçlı oluşumlarda/kuruluşlarda çoğunluk ve söz önceliği gene erkeklerde oluyor.
Bu çok aşağılayıcı bir durumdur.
Ben kadınları suçluyorum. Birbirlerini kıskanmaktan, afra-tafradan, süslü-püslü kokanalıktan insan olmayı tadamayan kadınlarımızı suçlu görüyorum.
Kadınlar suçludur, çünkü cinsiyetlerinin değerini kendileri bilmiyorlar ve kendilerini aşağılıyor, küçültüyorlar.
Dayanışmaya tahammülleri yok, özgüvenleri yok, cesaretleri yok, azimleri yok.
Kadın – erkek eşitliğinin akılda tutulması gereken çok ciddi kazançları vardır.
Eşitlik durumunda erkeğin hayatı kolaylaşacaktır.
Kadın yücelecek, çok daha değerli olacaktır.
Erkek, daha değerli ve kendi ayarında varlıklarla yaşamını geçirme mutluluğuna ulaşacaktır.
Aileler daha güçlü ve mutlu olacaktır.
Toplumlar güçlenecek- zenginleşecektir.
Nüfusun yarısı olan dişilerimizin (en az erkekler kadar):
Aile içinde,
Sosyal hayatta,
Ekonomide etkili ve bilinçli olmasının değerini hayal etmek bile insanın içine büyük ferahlık veriyor.
*müsadenizle*
YORUMLAR
Yazına, görüşlerine katılıyorum ama bir konu hariç. Dinimiz kadına en güzel yeri vermiştir. erkek
ten ayırmamıştır. tabii peygamberimizin zamaına göre de hayli ilerlerde. Kız çocuklarını diri diri
gömüyorlarmış. Peygamberimiz zamanında camide aynı saflarda namaz kılmış kadınlar. Şimdi
ayrıştırıldılar. Önce kadınlar kendi kendilerini desteklemeli, erkeklere kendilerini kullandırmamalılar. erkekleri de biz yetitiriyoruz, onları yetiştirirken ayrım yapmamalıyız. Bıu eşitliği
önce anneler sağlar..
tebrikler, yararlı bir yazıyı,
sevgiler..
Bir yazımla yorumlamak istedim.
Adem
"Adem" denen orjin insanın "Erkek" olduğuna dair yerleşik bilgi var ama Adem'den Havva çıkmışsa Adem'de bir "Havva deliği" olmalı. Yani Adem hem erkek hem dişi özellikleri barındaıran bir cins olmalı. Aynı ruh gibi ruhun da cinsiyeti olmaz. "İnsan" nesli dişiden çıkar, bu nedenle ilk insanda dişil özellik de olmalı; zaten tüm insanlarda hem eril hem dişil özellik var! İlk insan tüm insanlığa gebe olmuş ve tüm insanlığı doğurmuş. Erkek ve dişilerle çoğalmış insanlık.
Kadınların günümüzde ikinci plana düşmesinin ardındaki yatan son döneme damgasını vuran "Orta Çağ" öğretileridir. Tüm felsefi ve dini öğretiler "Orta Çağ" dan kalma. Daha öncesinde Tanrıçalar döneminde de kadınlar egemen olmuş ve erkekleri "Sünet" etmişler, köle olarak kullanmışlar; Amazonlar gibi.
İnsanlık uyandı, uyanıyor, uyanacak. Her insan bu üç aşamanın birinde, gelişimine devam ediyor. Orta Çağ sonrası kadın erkek üzerinden tanımlandı, tüm öğretiler özellikle dinsel ve felsefi olanlar; gelenekler kadını erkeğin emrine verdi. Bu nedenle yüzyıllarca asırlarca kadın ezildi. Şimdi ilk uyanan kadınlar oldu. Boşa dememişler "Uyandırma kerizi bulandırır denizi!". Kadınlar uyanışlarının bedelini ödüyor! Erkeklerle eşit olana dek bu bedel ödenir. Uyanan kadınlar her ne pahasına olursa olsun "Özgür birey" olma sevdasından vaz geçmeyecek. Ve kadınlar başaracak. Zaten büyük mesafe kat ettiler.
Bilinçli kadınlar çoğaldı. Erkekler de bilinçlenince, uyanınca insanlık yazımın başında tanımladığım orjin çift cinsiyetli "Adem" e ulaşacak. Bu herkesin çift cinsiyetli olacağı olarak anlaşılmasın; kadın ve erkek olarak eşit hak ve özgürlüklerde tek olması halidir. Zaten "Cem, Cima" ile bu sağlanabilir. Erkek ve dişi orjin "Adem" özelliğini sadece "Cem" olduğunda tam gösterebilir. Bu nedenle birleşirler! Ama günümüzde bu birleşme cinselliğin gölgesinde kalıyor. Nikah ile birbirlerine cinsel hizmet sunma hakkını elde eden insanlar "Cima, Cem" hakikatine çıkamıyor.
Son tahlilde; insan ilk insan olan her iki cinsi de barındıran "Adem" hakikatine koşuyor. Cinsiyet olarak ikiye ayrılan insan aslını arıyor. Ve bulacak! Cinsiyet ayrımını kaldırdığında aslını bulacak ve "Altınçağ" ile bilinen özgür ortamda Cennet hayatını yaşayacak. Temennim budur.
Selametle,
Ahmet Bektaş
Saygı ve selam ile.
Müsadenizle
Bazıları kabul etmese de, kadınlar ülkemizde ikinci sınıf vatandaş olarak yaşıyorlar. Bunun çoğu farkında. Ne hikmetse gizliyorlar. Belki de zorlarına gittiği içindir.
.....................
BİLGİ:
Başbakanlık kadının statüsü ve sorunları genel müdürlüğünün yaptığı araştırmanın sonucu:
-Aile içi suçların yüzde 87 si, kadınlara karşı işlenmiş
-Varoş olarak nitelenen gecekondu semtlerindeki kadınlar arasında yapılan araştırmada; kadınların yüzde 97 sinin aile içi şiddete maruz kaldığı belirlendi.
-Ailelerin yüzde 34ünde fiziksel, yüzde 53ünde ise sözlü şiddet görülüyor.
-Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39.6sı işsiz, kentli kadınlarda bu oran yüzde 37.4 iken kırsal alandaki kadınlar için bu oran yüzde 45.3e ulaşıyor.
-Kadınları yüzde 20si okuma yazma bilmiyor.
-Üniversite ve diğer yüksek eğitim kurumlarında görev yapan toplam 53 bin 805 öğretim elemanının 17 bin 828 i kadın. yani kadın öğretim elemanlarının tüm öğretim elemanlarına oranı yüzde 33.1 oranında.
-Türkiye'de kadınların yüzde 40 ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20si ise nikahsız yaşıyor.
-Eğitim gören 100 kadından sadece 2 si yüksek öğrenim görüyor.
-Kadınların yüzde 55i doğum kontrolü uygularken, yüzde 64ü hamilelik döneminde doktora gitmiyor.
-Yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken yaşamını yitiriyor.
Ahmet Bektaş
Ben kadınları suçluyorum. Birbirlerini kıskanmaktan, afra-tafradan, süslü-püslü kokanalıktan insan olmayı tadamayan kadınlarımızı suçlu görüyorum.
Bu bölüme bir şey eklemek istiyorum. O erkekleri yetiştirenlerde kadınlar. Nedense erkek çocuklarını kız çocuklarına göre farklı yetiştiriyorlar. Aslında bilinçli olan kadınlar en azından buna bir son verseler ve kadının değerini öğretebilseler oğullarına belki bundan sonra ki nesiller kadına daha değer verirler.
Bende ''Kadının da Adı Var'' diye bir şiir karalamaya çalışmıştım. Ama ne yazık ki sitede sayfama gelip yorum yapan bayan sayısı çok azdı.
Sevgi ve saygılarımla...
Müsadenizle
Buralarda gezinen kadınlar ilgi göstermiyor olabilir, biz durmayacağız devam edeceğiz.
Sonunda hanyayı konyayı anlayacaklardır.
Katkıya teşekkür ediyorum.