BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 27. BÖLÜM
Park oldukça kalabalıktı.Havuzun etrafında güvercinler suyla çocuklar gibi oynuyor; sevinçle kanatlarını çırpıyorlardı. İlerde banklara oturup dinlenen, gazete okuyan,sohbet eden insanlar vardı.Simitçi tezgahını koymuş "Alır mısınız ? der gibi etrafa bakınıyordu. Salıncaklarda sallanan miniklerin neşeli sesleri görülmeye değerdi.
Bu kez Halide ve Zeynep erkenciydi. Çay bahçesine doğru yürürken uzaktan Müjdat’ın geldiğini görünce durup beklediler.
"Merhaba arkadaşlar. "
" Selam bay aceleci : nasılsın ?"
" Bomba gibiyim; biliyor musunuz ; internetten öyle güzel bilgiler buldum ki "
" Çok iyi ."
" Merak ettim inan ;bakalım dağarcığında neler var."
Bir masaya oturup diğer arkadaşlarını beklemeye başladılar.
Yavaş yavaş herkes geldikçe masalar birleştiriliyordu.En son Muhsin Öğretmen de katılınca gençlerin mutluluğu adeta yüzlerinden okunuyordu .
Aysun:
" Hoş geldiniz bugün konumuza başlamadan önce değerli öğretmenimize ve kendimize söz verdiğimiz gibi bu hafta kim hangi kitabı okudu ? Özellikle öğrenmek istiyorum."
" Çalıkuşu Reşat Nuri Güntekin."
" Ateşten gömlek -Halide Edip Adıvar."
"Yüksek ökçeler-Ömer Seyfettin
"Korkma insancık korkma-Turgut Özakman"
" 80 günde devri alem -Jules Verne"
" Cumhuriyet 1.bölüm -Turgut Özakman"
"....
".....
Herkes kitap okumanın güzelliğini paylaşıyordu birbirleriyle ; hatta değiş tokuş yapmak için anlaşmışlardı bile...
Muhsin Öğretmen
" Sizler benim için nadide birer fidanlarsınız ; şu anda hepinizi tek tek kucaklamak istiyorum ."
Gençler sıraya girerek öğretmenlerinin ellerinden saygıyla o da onların yanaklarından sevgiyle öptü.
"Geçen hafta Atatürk’ün kitap okuma sevgisi ile ilgili bir bölüm anlatmıştım.Şimdi bir başka ilgi çekici bir anısını paylaşmak isterim."
Hepsi susmuş, gözler pür dikkat öğretmenlerindeydi...
" Evettt ne diyordum ?
Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919 da Samsun’a gitmek için ayrıldığı İstanbul’a yıllar sonra 1927 de ilk kez geri dönecekti.
Kütüphanecisi Nuri Ulusu’ya gezide yanında götürmek istediği kitapların bir listesini verdi.Liste o kadar uzundu ki,Nuri Ulusu karton kutular bulup yerleştirmeye başladı.
O sırada kütüphaneye giren Atatürk Ulusu’ya ne yaptığını sordu.
"İstediğiniz kitapları kutulara koyup trene taşıyacağım" deyince Atatürk,
"Dur,bekle," diyerek kütüphaneden çıktı.
Biraz sonra ise muhafız birliğinden iki er geldi ve ellerindeki cephane sandıklarını bırakıp çıktılar.Nuri Ulusu bu cephane sandıklarının niye getirildiğini düşünürken Atatürk yeniden geldi.
"Ne o ,Nuri oğlum şaşırdın değil mi ?"
Onun bir şey söylemesini beklemeden konuşmasına devam etti:
" Şaşırma ,şaşırma savaşta bunlarla cephane taşıdık;sen o zamanlar çocuktun bilemezsin; bu sandıklar benim için çok önemlidir.Şimdi o savaş bitti ama yeni bir savaşımız başlıyor; o da kültür ve sanat savaşımızdır. Okumakla,kitapla olur.
İşte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy; bu sandıklarda taşınsın,cephanenin yerini artık kitaplar alsın.
derleyen M.Kemal Ulusu
Atatürk’ün yanı başında
Doğan Kitap 2008 s. 55
O anda büyük bir alkış koptu...
" Çok güzellll"
" Evet ! Bizde Atatürk’ü örnek almalıyız."
"Tabiii."
Zeynep:
" Sevgili arkadaşlar bugünkü konumuz Tekke ve zaviyelerin türbelerin kapatılması"
-Tarikatların Kaldırılması - Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) Osmanlı Devleti’nde belli bir mezhep içinde Tanrı’ya erişmek amacıyla değişik yöntemler arayan dini akımlar vardı ve bunlara tarikat deniliyordu.Bu tarikat üyeleri kurucularının uygun gördüğü şeklide çalışır ve onların düşünceleri doğrultusunda yaşamaya özen gösterirdi.İşte bu tarikat üyelerinin bir araya gelerek yaşadıkları ve dini toplantılar yaptıkları yerlere de tekke veya zaviye adı verilirdi.
Murat:
"Devam edebilir miyim ?
Başlangıçta yalnızca din konularıyla ilgilenen, dini konularda farklı düşünce sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan bu tarikatlar, zaman içinde amaçlarından uzaklaşarak dinsel sömürü unsurları haline gelmiş ve de devletin selametini etkileyecek şekilde siyasal olaylarda kötü bir rol oynamaya, çıkarları tehlikeye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne ;
"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımayız"
diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925’te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı 30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar ile Bazı Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve bazı geleneksel ünvanların kullanılması yasaklanmıştır."
" Muhsin Öğretmen :
" Çocuklarım izninizle ...daha sonraki toplantılarımızda Menemen olayı ve Mustafa Kemal’e İzmir’de düzenlenmek istenen suikast olayından söz edeceğim.Konuya devam edebilirsin Aysun kızım."
"Böylece...
Kanun, bütün tarikatlarla birlikte; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, faaliyet, ünvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlarla ilgili hizmetlerin yapılmasını ve bu Ünvanlarla ilgili kıyafet giyilmesini de yasaklamıştır
Müjdat:
"Ama...Arkadaşlar...
Tarikatların bir kısmı faaliyetlerini gizlilik içinde neyazık ki... günümüze kadar sürdürmeyi başardılar Bunların bazıları, teşkilatlanma özgürlüğü olan başka ülkelerde (özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da) şubeler açtı Türkiye’nin demokratikleşme eğilimi gösterdiği dönemlerde, tekke ve zaviyelerin açılması için talepler dile getirilse de, kamuoyunun bir kısmı ve bazı kamu kurumları buna şiddetle karşı çıkmaktadır Mustafa Kemal ATATÜRK Nutuk’ta bu konuda bakın neler söylüyor:
“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere hayatlarını emniyet eden insanlardan oluşan bir kitleye medeni bir millet nazarıyla bakılabir mi?”
"Efendiler ve ey millet; biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır (yoludur) "
"Biz medeniyetin ilim ve fenninden kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Başka bir şey tanımıyoruz "
Muhsin Öğretmen:
Tekke ve zaviyelerin türbelerin kapatılması ile kanun da şunlar özellikle belirtilmiştir; dikkatle dinlemenizi rica ediyorum
=====================================================================
.
TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE
TÜRBEDARLIKLAR İLE BİR TAKIM UNVANLARIN
MEN VE İLGASINA DAİR KANUN (1) (vARLIĞINI ORTADAN KALDIRMA )
Kanun Numarası : 677
Kabul Tarihi : 30/11/1925
Yayımlandığı R. Gazete: Tarih : 13/12/1925 Sayı: 243
Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 7 Sayfa: 113
Madde 1 - Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk
olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan
bilümum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve
tasarrufları baki ( DAİM ) kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası
dairesinde filhal (ŞİMDİ ,HEMEN ) cami veya mescit olarak istimal (KULLANMAK) edilenler ipka edilir. ( GERİYE VERİLİR -DEVREDİLİR )
Alelümum ( GENELLİKLE ) tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çele-
bilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük
ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan
ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası
memnudur. ( YASAKTIR ) Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut
cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar
mülgadır. ( YÜRÜRLÜKTEN KALKMIŞTIR ) Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut
bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev
muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunla-
ra mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olma-
mak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırı-
lır.
(Ek: 10/6/1949 - 5438/1 md.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları
arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 lira-
dan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üze-
re sürgün cezası ile cezalandırılırlar (1).
(Ek: 1/3/1950 - 5566/1 md.; Değişik: 7/2/1990 - 3612/5 md.) Türbelerden Türk
Büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umu-
ma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.
Madde 2 - İşbu kanun neşri ( YASAMA ) tarihinden muteberdir.( GEÇERLİDİR )
Madde 3 - İşbu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
------------------------
(1) 13/7/1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun geçici
2 inci maddesiyle sürgün cezası kaldırılmıştır.
KANUNLAR, TEMMUZ 1990 (Ek-6)
677 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN
YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ TARİHİNİ GÖSTERİR LİSTE
Kanun Yürürlüğe
No. Farklı tarihte Yürürlüğe giren Maddeler giriş tarihi
------ ----------------------------------------- -----------
5438 ---- 16/6/1949
5566 ---- 4/3/1950
===================================================================
Halide:
" Konumuzu kısaca toparlarsak...
SPONSORLU BAGLANTILAR
Önemi:
1-Türk halkının bilime, akılcılığa ve laik düşünceye yönelmesi açısından önemli bir adım atıldı.
2-Birlik beraberliğin sağlanması yönünde önemli bir adım atıldı.
3-Türkiye’nin falcılar, şeyhler, dervişler ve büyücüler ülkesi olamayacağı ispatlandı.
Açıklamalar:
1-Aynı gün şeyh, derviş, mürit gibi unvanların kullanılması ve kurumlarla ilgili elbiselerin giyilmesi ve muskacılık yasaklandı.
2-Türbeler kapatılırken Yavuz ve Fatih gibi Türk büyüklerinin türbelerinin kapatılmaması; Türk İnkılabının tarihi kökleri koparmaya yönelik olmadığını gösterdi.
Murat:
"Arkadaşlar bu arada çaylarımızı içerken Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli sözlerinden biriyle toplantımızı bitirelim diyorum."
Aydın, elini kaldırarak..
" Ben söylemek istiyorum arkadaşlar..."
.........................................................................................................................................
Milli Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. (1923 )
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
.....................................................................................................................................
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
Yazık ki bu gün her taraf tarikatlarla doldu. Birçok yer onların kurtarılmış bölgeleri gibi...
Güzel çalışmanız için kutluyorum...
GÜLDESTE
GÜLDESTE
Güzel bilgiler veren bir paylaşımdı yine. Tebrik ederim Can Kardeşim. Gönül dolusu selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
emek verilmiş ortaya bir ürün konmuş
başından bu yana takip edemediğim için affola
kutluyorum emeğini ve yüreğini
sevgilerimle
GÜLDESTE
bu sayfada emek var göz nuru var bilgi var o kadar güzel kaleme alınmışkı hayranlıkla okudum emeğine sağlık saygı ve selamlarımla
GÜLDESTE
Neşe ablacığım, senin nezdinde bütün öğretmenleri Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk' ün ilke ve devrimlerine desteğe çağırıyorum. Ayakta alkışlıyorum sizi. Çok sevgimle...