- 691 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kırsal kesim İlköğretim çocuklarının 1970 yılarındaki yaşamı...
Kırsal kesim İlköğretim çocuklarının 1970 yılarındaki yaşamı...
Hayat çok çetin şartlarda geçerdi ilkokul yıllarımda. Bir metre kar yağardı bizim oralara. Babam ve komşular ellerine aldıkları küreklerle, okula gidebilmemiz için elli santimlik ince bir yol açarlardı bize. Her gün elime bir odun parçası alır okula öyle giderdim ki öğretmen neden odun getirmedin diye kulağımı çekmesin diye. O soğukta odun parçasını taşımak çok zor gelirdi bana. Babama bir alternatif getirdim. ’Baba bize her gün odun taşıtacağına, öğretmenimle görüşsen de bizim atla bir yük odun bıraksak okula. Biz de bu karda kışta odun taşımaktan kurtulsak dedim. Babam sert bir bakış attı; korktum! ’Bir konuşalım.’ dedi. Odun derdi bitmiş gibiydi. Ben artık okula odun parçası götürmüyordum ama bu seferde arkadaşlarımın arasında dedikodular başladı. ’Yok, efendim sen torpilli misin? Sen neden odun getirmiyorsun?’ gibi laflardan bıkmıştım. Ne kadar da ’Babam okula bir yük odun bıraktı.’ desem de nafile. Sonunda baktım ki hepsinin babası birer yük odun getirir oldular okula. Ben laflardan kurtuldum, onlar odun taşımaktan.
Soğuk, tipi, bütün kış kalkamayan kar... Kış aylarında aç kalan kuşların yaşam mücadelesi... Acırdım, onları eve alır yem, su verirdim. Onlar arkadaşım olurdu. Bahar ayı gelmeye görsün, selam bile verenim olmazdı. Ama ben yine de karşılıksız, dostluklarıma devam ettim.
Komşuluk ilişkileri çok farklıdır kırsal kesimde. Bizim evde bir gün diritme dediğimiz yöresel yemek pişirilmiş, koku mis. İçinde nohut, bakla, fasulye, buğday ve daha nice baklagiller... Piştikten sonra da ceviz, turunç ekşisi ve pul biberini koydun mu?.. Yemede yanında yat derler ya! O hesap. Tabi bir de komşulara dağıtmak gerek. Tabi ki iş evin küçüğü olarak bana düştü. Çocuğuz ya! ’Bana iki tane yumurta verirsen dağıtırım.’dedim, anlaştık. Gittim tek tek kapıları dolaştım, dağıttım ve yumurtaları hak ettim. Eve döndüm haklı olarak yumurtalarımı istedim. İstemez olaydım. Ablam ’Yok yumurta falan! ’ dedi. ’Öylemi! Bende dağıttıklarımı toplarım.’ dedim ve koşarak evden çıktım. Baktım ki ablam da arkamda!
’Tamam! Hatta dört yumurta vereceğim.’ diyerek peşimden koşuyor. Hemen durdum tabi. Eve geldiğimizde beni bir sürpriz bekliyordu. O kadar dayağı daha hiç yememişimdir herhalde. Küçüğüz tabi durur muyum o dayaktan sonra! Ablamın dokuduğu kilimin iplerinin bir bölümünü makasla kesiverdim. Tabi ki kaçamadım. Ablam beni tuttuğu gibi banyoya attı beni. Yine de pes etmedim. Banyodaki koyun yünlerini tuvalete atmakla tehdit ettim ve kıvrak zekamla hapsedildiğim yerden de kurtulmuş oldum. Muğla/Fethiye/ Seki Beldesi Temel Köyü devamı gelecek…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.