- 1252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deli Doktoru
Kendi akrabalarımızdan, yakınlarınlarımızdan, evlatlarımızdan gerekli gözdüklerimize, yanlışlarını düzeltmeleri için öğütler veririz. Yani onlarla söyleşi seansları yaparız. İşte psikiyatrlarda bunu yaparlar, üstelik bilimsel olarak.
Yanlış şu; biz öğütvermekle örnek ve arif büyükler oluruz oysa bu işi bilimsel yapan, dünyanın kabul edip uyguladığı kurallarla yapan hekimler DELİ DOKTORU olur! Bizim öğüt verdiklerimizin davranışları nedenli bozuk olsa da normal insan olur, psikiyatra giden deli olarak adlandırılır.
“Aynı şeye eşit olan iki şey birbirina eşittir”kuramı gereği öğüt veren kim olursa olsun deli doktoru (yani her ebeveyn deli doktoru) öğüt verilmesi gereken –ki, tüm çocuklar, gençler ve yerine göre her yaştan- tüm insanlar deli kapsamına girer.
Bakteriler, virüsler, mikroplar ruh gibi, ses gibi, duygu ve hava gibi görünmeyen varlıklardır. Zararlıları hangi organa tebelleş olursa o organ adıyla anılan hastalığa neden olur.
Yani hastalıktır aslında normalden taşan her verimiz. Beden de hasta olabilir ruh da. Bu nedenle toplumsal yaşamda olguları doğru yorumlamak, doğru önlemler üretmek ve uygulamak en başta eğitimli sorumlu kişiler (yetişkinler) le olasıdır. Yıllar öncesinden bir eğitimci olarak ortaya attığım ve savunduğum; “toplumsal gelişim için, iyi insan yetiştirmek, iç huzur için öncelikle ve kesintisiz olarak eğitimin üstten başlaması gereklidir” görüşümün bu günkü gündemimiz ve benzeri konularda medyada çözüm olarak gösterilmesi bakma, görme, önerme doğrularımızın ispatıdır. Ve ben bundan gurur duyma hakkı görüyorum kendimde.
İnsanoğlu küçük yaşlarda aile ve çevre büyükleriyle düzene sokulmaya çalışılır. Sevgi, şiddet, öğüt bu öğretide uygulayıcının uygun gördüğpü tekniklerdir. Artık sözün nereye gideceğini tamamen kavradınız eminim. Her kişi kendine benzer bireyler katacağına göre topluma varın işin hesabını siz yapın. Bu eğitimi alanların en büyük kazancı, üstesinden gelemediği saldırgan davranışlar kaşşısında çocuğunun elinden tutup dişçiye genel cerraha gider gibi sıkılmadan, utanmadan psikiyatra götürecek olması. Gerekirse kendisi de o koltuğa oturup ruhuna akort çektirecek.
Hani bazen içimizi açacak, sorunumuzu paylaşarak rahatlayacak dostlar ararız.
İçe attıkça içimiz dolar taşar, dışa attıkça boşalır içimiz çünkü.
Ruh sağlığı uyum ve hoşgörü getirir ve sağlıklı kalabilmenin sınır taşıdır.
Öğüt yazan ozana ne denir bilmiyorum:
Baba Öğüdü
Bak evladım! Gideceğin şu yollar,
Dikeni var, çakılı var, taşı var.
Her gözde aynı değildir boyutlar,
Metrobu var, miyopu var, şaşı var.
Bir bakarsın yeşeriyor dağ bayır,
Bir an olur hâke yeksân vesair.
İnsan ömürü bir nefese tekâbül,
Feryâdı var, figânı var, yaşı var.
Hayat denen, nihaî menzil değil,
Evvel ahir sonu topraklı çeğil.
Uyanık ol yavrum! Bulunma gafil,
Alimi var, cahili var, keşi var.
Herkes akar ayrı dümen suyuna,
Hak dinlemez, isyan eder payına.
Yiğit gerek pehlivanla soyuna,
Köprüsü var, burgusu var, tuşu var.
Riyakârlar olmuş, şahane adam,
Abursuzlar olmuş, sevgili madam.
Cemali’yem, tartıp geçtik sıradan;
Vasatı var, dolusu var, boşu var.
Yöreseller ve diğerleri:
hake yeksan-hak ile yeksan: (fars) toprak olmak. Toprakla bir olmak, serilmek toprağa.
tekabül: Karşılık, isabet, aynı.
çegil:Tarla içinde, taşların bir araya toplanmasıyla oluşan taş yığını. (mcz. Şiirde Mezar)
*Dil Okudu Kalem Yazdı* adlı eserimden (3.Kitap)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.