- 1114 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 13
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 13
Şimdi nasıl gideceklerdi ki derneğe? Okuldaki en iyi, en candan arkadaşı kızı okula çağırmış veya bulmuştu bir şekilde. Hararetlice konuşuyorlardı işte kumsalda.
Yerinde çivi ile çakılmış gibi kalmıştı. İleri gidemiyordu; çünkü biliyordu ki arkadaşı kendisi için konuşuyordu kızla. Gitse mahcup olurdu. Kız; “Senin hiç mi cesaretin yok? Sen gelip adam gibi konuşamaz mısın?” demez miydi? Derdi. Çünkü kim olsa derdi bu sözü. Yanaklarının yandığını hissetti. Alev alevdi ve denizin esintisi bile soğutamıyordu.
Geri de gidemiyordu; çünkü hem derneğe gideceklerdi, hem de kızla konuşmayı merak ediyordu. Ya “Yok” derse kız? “Bu nasıl adam? Cesaretsiz!” derse… Taş kesilmişti. Kumların üzerinde, kum taşlarından oyulmuş bir heykeldi artık. Düşünme yeteneği bile yok olmuş bir heykel…
Dedesinin lafını hatırladı yeniden. O canlı tarihin söylediği her laf, kumtaşlarından heykele benzeyen delikanlıya, deniz dalgasından hızla çarpan damlaların etkisini gösteriyor, her vuruşunda bir kum tanesini alıp götürüyordu. Bitiyordu sanki kaldığı yerde. Nasıl bir benzetmeydi o? “Her eşek anırır; ama sen biraz erken anırdın be oğlum” demişti, o güzel sakalını titrete titrete.
Dedesini çok özlediğini hissetti o an. Sakalları ve kendisine gülen yüzüyle, sevgi dolu bakmaktaydı işte. Belki de fısıldıyordu; uzaktan fısıltılar hissediyordu çünkü. “Oğlum! Canım oğlum! Herşey olacağına varır. Sel gider kumu kalır. Düşünme hiç bir şey. Kabul ederse ne ala. Etmezse zaten zorla olmaz be oğlum!”
Evet evet! Yüzü ufuktaydı dedesinin. Mavilerin ötesindeydi; gülümsüyor ve bakıyordu delikanlıya. Fısıltısı kulaklarındaydı. Son cümlesi emir gibiydi. “Hadi! Git arkadaşının yanına!”
Kum taneleri hızla döküldü üzerinden sanki. Artık yeniden etten ve kemiktendi işte. Yürüyebilirdi. Dedesinin sözünü tutmalıydı. Yavaş, çekingen adımlarla yürüdü.
Tanıştırdı arkadaşı önce…
-Gel bakalım. Sen gidince biraz gezdim. Arkadaşımıza rastladım. Tanıştırayım sizi.
“Seni gidi seni!” diye iç geçirdi delikanlı. “Rastlamışmış! Sen onu benim külahıma anlat!” diye de devam etti düşüncelere. Birden ayıktı. Kız elini uzatmış, tokalaşmak için bekliyordu. Delikanlıysa hala arkadaşının nasıl kızı bulduğunu düşünüyordu.
-Oğlum sen âşık mısın neysin ya? Bak kızın eli havada kaldı be!
Kız kahkahalarla gülüyordu. Delikanlı toparlandı ve uzattı elini. Farkında olmadan da fazlaca sıktı. Kızın canı acıdığı belliydi.
-Memnun oldum. Kusura bakmayın. Az önce dedemle konuştum sanki.
-Olur öyle şeyler. Üzülme arkadaşım. Ama parmaklarımı da kıracaktın; haberin olsun.
Gülmeye devam etti. Ve birden atıldı.
-Sahi 19 Mayıs’ta ne yapıyorsunuz? Ben hareketleri yapamadım, çıkarttı hoca. İzleyecek misiniz stadyumda?
Arkadaşım atıldı hemen:
-Ben hareketlerdeyim. İkiniz de gelin beni izleyin. Aaaa! İki gün sonra genel prova var. Beraber gelin izleyin.
Kız düşünür gibi yaptı…
-Babamla bir yere gitmezsek ben gelirim. Hatta beraber gideriz değil mi?
Delikanlıya dönüp söylemişti bunu. Ama delikanlı sanki duymuyor, görmüyordu. Öyle ki gözleri kızın gözlerine bakıyor, heykel gibi duruyordu. Kız bir soru sormuş ve cevabını bekliyordu oysa. Ve delikanlı kendisine baktığı için de bir şey yapamıyor, sessizce, endişeyle gelecek cevabı duymak istiyordu.
Birden arkadaşı gürledi sanki:
-Oğlum sana sevdalan dedik, ama bu kadar da demedik. Bak ne soru soruldu sana…
-Ne? Ne sorusu?
İkisi de kahkaha attılar arkadaşıyla kız… Ve kız mahcup etmemek için araya girdi.
-Ben duydum ya. “Tamam” dedi az önce… Neyse ben kaçtım. Akşam oluyor. Görüşürüz provada.
Delikanlı tokalaşmak için elini uzattı.
-Yok valla! Parmaklarım kırılacaktı.
Güldüler yine ve kız elini iki yana sallayıp veda ederek gitti. Arkadaşı hemen gırgıra başladı…
-Lan iyi ki yol diye denize yürümedin ha. Yoksa denizden çıkaramazdık seni. Deniz kaynardı alevinle oğlum.
-Sus be! Hadi gidelim…
Ana yola çıkıp durakta otobüs beklemeye başladılar.
O arada bir otomobil hızla geliyordu uzaktan. Kendilerine yaklaşınca, sanki otomobilin önüne bir araç çıkmış gibi çok sert bir fren yapıp, adeta “S” harfleri çizerek durmaya çalıştı ve hemen iki metre kadar önlerinde durmayı başardı.
İkisi de çok korkmuştu aslında; ama belli de etmiyorlardı. İçindekilerin kendilerine bir kötülük yapabileceğinden endişe ettikleri belliydi.
Arabanın öndeki iki kapısı da açıldı ardına kadar…
(On üçüncü bölümün sonu)
YORUMLAR
Büyüklerimizin sözünü dinlesek bu kadar hata yapmayacağız belkide. İlla bir musibeti tatmak istiyoruz.
Sizin yazma hızınıza ben okuyucu olarak yetişemiyorum. Bu istikrarınız ve yazma tutkunuzun sönmemesi dileğiyle.
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Seri yazıya başlayınca kendimde bir sorumluluk hissettim ister istemez sanırım...
Selamlar...
nefis bir bölümdü...beni aldı lise yıllarıma taşıdı, neler neler geçmedi ki gözümün önünden...hey gidi günler hey der ya hani eskiler, sanırım artık biz de yaşlanıyoruz:) off offf ne deli dolu bir genç kızdım, hoş hala da öyleyim ya...neyse ben gençlik hikayelerime dalmadan diğer bölüme geçeyim en iyisi, yoksa benim hikayem sizinkine de benzemez neme lazım:)
Turgay COŞKUN
Yorum için çok teşekkür ediyorum.
Saygılar...
Sev_tap
Ilginc, utangac gonullerin bakalim suruveni nerede beraberlik alacak yada aksi yonde gidecek...
Tekmil yol ileri:)
Tesekkur ve saygimla..
Turgay COŞKUN
Yine çok güzeldi... Teşekkürler...
Saygıyla... Selamlar...
yine çok güzeldi.. nihayet tanışmış delikanlı genç kızla.. bakalım devamı nasıl olacak.. merakla bekliyorum.. emeğinize sağlık.. tebrikler
Turgay COŞKUN
Onur verdiniz...
Sanırım çok kısa sürede belli olacak :)))
Selamlar...
Yüreğinize sağlık anlam ve düsüncesiyle harika ..kaleminiz daim hersey gönlünüzce olsun........ saygılar...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Güzel yoruma teşekkürler...
Selamlar...
hocam
bir serzenişim olacak
neden televizyonda ki diziler gibi en heyecanlı yerinde kesiyorsunuz:))) bizlere yazık değilmi:))
beğeni ile gıpta ile okuduğum bir kalemsiniz
teşekkür ediyorum değerli paylaşımınıza
saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Selamlar...
Offffffffff dedim yaaaaaa... Nerde şimdi o saf ve temiz sevdalar. O kadar güzel anlatmışsınız ki o anı adım adım yaşadım. İç dünyamızla konuşmak, büyüklerimizin her sözü kulağımıza küpe olmuştur her zaman. Ve hepte doğru yolu göstermiş. Şimdiki gibi anlattıklarınız bir kulaktan girip diğerinden çıkmazdı...
Ama hocam nedir bu çocukların arabalardan çektiği?
Olmaz ki?
Yine en heyecanlı yerinde bitti. :((((
Olsun beklemekte güzel. Bir zamanlar radyolarda arkası yarın programları vardı. Merakla
beklerdik. Yine bekleriz.:))))
Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Bu bölümde delikanlı artık iç sesleriyle de konuşmakta.
Evet... :) Arkası yarın...
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...
Yazzılarınızı yeni farkettim. 13. bölüm ilginç geldi. En kısa zamanda baştan okumaya başlayacağım. İyi akşamlar
Turgay COŞKUN
Yazılarımı ve şiirlerimi takibiniz onur verir bana...
Saygılar...
........................Yerinde çivi ile çakılmış gibi kalmıştı. İleri gidemiyordu; çünkü biliyordu ki arkadaşı kendisi için konuşuyordu kızla. Gitse mahcup olurdu. Kız; “Senin hiç mi cesaretin yok? Sen gelip adam gibi konuşamaz mısın?” demez miydi? Derdi. Çünkü kim olsa derdi bu sözü. Yanaklarının yandığını hissetti. Alev alevdi ve denizin esintisi bile soğutamıyordu............................
Delikanlının arkadaşı, delikanlının hoşlandığı kızla kumsalda konuşuyor. Delikanlı uzaktan gördüklerine dayanarak bir takım tahminlerde bulunuyor. Yaptığı tahminler de delikanlıyı heyecanlandırmaya yetiyor. Tahminin de emin olduğu anlaşılıyor. Delikanlının içini kemiren , kızın olası "senin hiç mi cesaretin yok?" sorusu. O yıllarda zaten buna cesaret edebilenlerin sayısı çok azken, kendinde o cesareti bulamadığı için suçluyor. Neden kıza gidemediğini zaten geçmiş bölümde anlatmıştı. Ciddiye alıyordu kızı ve olası bir tersliğin gelişmesini istemiyordu. Yine de kızın gözünde cesaretsiz görünme ihtimalinden rahatsızdı. Alev alev yanan yanaklar, hem masum bir kişiliği hem de yoğun duyguları vurguluyor. Hatırlıyorum da eskiden yüzü kızarabilen insan sayısı daha fazlaydı.
.......................Geri de gidemiyordu; çünkü hem derneğe gideceklerdi, hem de kızla konuşmayı merak ediyordu. Ya “Yok” derse kız? “Bu nasıl adam? Cesaretsiz!” derse… Taş kesilmişti. Kumların üzerinde, kum taşlarından oyulmuş bir heykeldi artık. Düşünme yeteneği bile yok olmuş bir heykel….......................................
Geri gidebilmek ne mümkün o durumda. Derneğe gitmek falan da bahane bence. Derneğe gitmeyecek olsalardı bile delikanlı geri gidemezdi bence. Cesarete vurgu yapılıyor yine. Kişiliği ile bağdaşmayan bir kaçma hali, aşkın başlangıç hali. O ana dek her olaya cesurca atlayan öğrencimiz, ilk kez durup bekliyor uygun vakit için. Aşk tabi sözkonusu olan, yürek akınca bir kıza beynin doğru çalışması mümkün olmuyor. Yanlış bir hamleyle kaybedebilirim korkusuyla teklifte bulunamamış da olsa yediremiyor kendisine bu durumu. Kızın gözünde oluşacak imajı zedelensin istemiyor. İlk aşk olduğu için de daha hassas davranıyor belki de. Heykel gibi hissediyor kendisini, kumların üzerinde. O kumlar sonrasında, aşkın renklerini ilk kez giyinip bu kadar güzel durabilen bir heykel görebilmişler midir acaba.
........................Dedesinin lafını hatırladı yeniden. O canlı tarihin söylediği her laf, kumtaşlarından heykele benzeyen delikanlıya, deniz dalgasından hızla çarpan damlaların etkisini gösteriyor, her vuruşunda bir kum tanesini alıp götürüyordu. Bitiyordu sanki kaldığı yerde. Nasıl bir benzetmeydi o? “Her eşek anırır; ama sen biraz erken anırdın be oğlum” demişti, o güzel sakalını titrete titrete. ........................................
Bu paragrafın benzetmeleri harika. Heykele bir anda dönüşüyor. Dedesinin damla damla sözleriyle bir kum tanesi uçuşuyor üzerinden.
...........Düşünme hiç bir şey. Kabul ederse ne ala. Etmezse zaten zorla olmaz be oğlum!”..............
Dedesi, torununun bir süreliğine istifa eden beynini yerine oturtuyor. Dedenin eskiden kurduğu mantıklı sözleri, sanki o güne tercüme ediyor delikanlı. Dedem olsaydı bana gidip kızla konuşmamı söylerdi diyerek, gidiyor yanlarına.
Delikanlı kızla tanışırken heyecanlandığı için arkadaşı şamata yapma fırsatını kaçırmıyor. Kız daha rahat delikanlıdan sanırım. Delikanlının o arada dedesi ile konuştuğunu söylemesi de inanılır gibi değil. Dürüstlüğe heyecan da eklenince olabilir tabi bu tip açıklamalar.
.....................-Babamla bir yere gitmezsek ben gelirim. Hatta beraber gideriz değil mi?
Delikanlıya dönüp söylemişti bunu. Ama delikanlı sanki duymuyor, görmüyordu. Öyle ki gözleri kızın gözlerine bakıyor, heykel gibi duruyordu. Kız bir soru sormuş ve cevabını bekliyordu oysa. Ve delikanlı kendisine baktığı için de bir şey yapamıyor, sessizce, endişeyle gelecek cevabı duymak istiyordu. ...................................................
Davet kızdan geliyor. Gerçekten delikanlının arkadaşı durumu kıza anlattı mı bilmiyorum. Daveti arkadaşı ile birlikte mi planladılar yoksa o an mı gelişti onu da bilmiyorum. Fakat yazının kahramanı da o an bunu bilmiyor. Cevap da veremiyor, kız cevabı bekliyor. Kız için de zor bir durum bence. Durumdan haberdar olup bilmiyormuş gibi yapması da kolay değil. Görünen o ki kız daha rahat bu durum karşısında.Bu biraz da hayalleri kuran kişinin delikanlı olmasından kaynaklanıyor. Kız daha önce farketseydi ve duygu beslemeye başlasaydı delikanlı gibi, o da aynı heyecanları yaşayabilirdi.
Son anda cevabı ben duydum diyerek, delikanlıyı zor durumdan kurtarmaya çalışıyor ki bu da durumu bildiğini gösteriyor bence.
O yıllarda da arabalar başrollerdeymiş.
Sonunda kızla tanıştı yazının kahramanı ama tek bir ipucu yok yine. Kız, gizemini koruyor. Anlatılan duyguların yoğunluğunun yanında kızın nasıl bir görüntüsüolduğunu merak bile etmiyor insan. Önemli olan delikanlının aşkını kazanmış olması. Yine de okuyucu olarak ilerleyen bölümlerde okumak isterim çünkü okucuyucu kafasında oluşturmak ister bütünü.
Saygılarımla.
Turgay COŞKUN
Bölüm bölüm yazının içine girebilmişsiniz ve öyküdeki davranışları yorumlamışsınız.
Çok teşekkür ediyorum... Büyük bir emek...
Saygılar...
Yine en heyecanlı yerinde kaldı, meraklar diğer bölüme kadar.
Gencimizin heyecandan eli ayağına dolaşıyor kızı görünce.
Gencin duygularını çok içten yansıtmışsınız yazıya ,tebrikler selam ve saygılarımla.
Yorumu yazıp ekleyince birden şimşek çaktı kafamda, yoksa bu kız bu çocukları korkutan arabalının kızı çıkmasın?
handan akbaş tarafından 9/27/2012 6:27:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Şaka bir yana, öykü kurgulama olmadığı için bir sonraki bölümleri biliyorum tabii. Aslında öykünün hedefi her bölümde ayrı bir ders vermekti. Olaylar zinciri yine gidecek, bir tarih anlatılacak; ama her bölümde ayrı bir ders verilecekti. Şu ana kadar o hedef hep tuttu.
Sonradan eklediğiniz tahmin mi? Bakalım ne olacak?
Çok teşekkürler değerli yoruma...
Saygılar...
Ben de sevgili Gülnağme' ye katılıyorum. O yaşlardaki bir gencin ruh halini çok güzel anlatmışsınız. Hele ki bu kız için çizilen profilin tersine bir davranış çıkınca delikanlı şaşkınlığa uğramış. Ruh tahlilleri mükemmeldi. Okumaya devam, siz de yazmaya. Kalemine kuvvet değerli arkadaşım. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Bu bölümde çok iyi psikolojik analizler yapılmış. Delikanlının kumsaldaki davranışları mercek altına sokulmuş. Ruh hareketleri okuyucuya aktarılmış. Demek ki delikanlı büyüdükçe artık onun psikolojik yapısını da anlatacaksın.
Olaylar tüm heyecanıyla iyi gidiyor. Sanki tarih okuyorum.
Tebrikler...
Sevgiler, selamlar...
Turgay COŞKUN
Herşey gelecek yorumlara bağlı... Yorumların her harfini bile irdeliyorum... Kılavuzum onlar oluyor...
Sevgiler... Selamlar... :)
bir yerde güzel bir şeyler oluyorsa hazırlamalı hemen kendini zaten..sıkıntı dalgası da geliyor demektir..
delikanlının arkadaşı hiç anlayışlı değil..kızın karşısında karizmayı yerle bir etti:))
bu kızı merak etmeye başladım,bundan da bir şeyler çıkacak sanki..hadi hayırlsıı:)
selamlar suskunyazar..
Turgay COŞKUN
Bu olaylar trafiğinde delikanlı nasıl derslerine çalışıyor? Bir de bu merak konusu doğrusu...
....................
Yazar olarak değil de dışardan biri olarak bakayım dedim öyküye.. :)
Güzel, olayları irdeleyen yorumunuza çok teşekkürler...
Saygılar...
küsss
elbet anlaşılacak birgün delikanlı tarafından o sözler gerçek anlamda..zamanı beklemek gerek her şey için..ne çok erken ne çok geç..ama yapabilmek kolay mı?asla!...
bekleyip göreceğiz..
saygılar benden suskunyazarıma..
Turgay COŞKUN
Hani şu klasik "Yüreğine sağlık" yorumları gibi olmuyor. Bu da bana daha çok şevk veriyor...
Selamlar... :)