- 1082 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
köşe yazılarım/ ŞİİRİN ÖĞRETİSİ KONUSU
S İ İ R İ N Ö G R ET İ S İ K O N U S U
Bundan birkaç yıl önce msn’imin ileti kısmına ‘şiir öğreniyorum’ yazmıştım da bir arkadaşım ki ; kendisi dünyadaki büyün klasikleri, modernleri, daha doğrusu yazın adına aklınıza gelebilecek ne varsa hepsini içmiş biridir, anında itiraz etmişti. ‘şiir öğrenilmez canım, yazılır ! ‘
Bir lafı fikirlerini önemsediğiniz biri söylüyorsa üzerinde düşünmeme gibi bir şansınız olmuyor, kendisiyle konuştuk, günlerce konuştuk, bu konuda bana bir sürü tez ileri sürdü ama ben ikna olmadım.Halâ da olmuş değilim.Şiir öğrenilir kardeşim !
Ben bunu tıpkı şuna benzetiyorum, bir yemek için bütün malzemeleriniz vardır ama yapmayı bilmiyorsanız onlar bir işe yaramazlar.Ya da yaptığınız yemek gerçekten yenilesi bir yemek olur mu? Olmaz.
Ya da bir edebiyat öğretmeni şiir konusundaki tüm teknik detayları biliyordur ve sizinle paylaşabilir, imlası kusursuzdur.Peki neden bütün edebiyat öğretmenleri iyi birer şair değildirler?
Şiir yazabilmek için yeterli hassasiyete ve duyarlılığa sahip olabilirsiniz, yani canınız yemek yapmak istiyor olabilir, ama malzemeyi yanlış kullanırsanız aç kalırsınız.Veya yaptığınız yemekle ilgisi olmayan ‘şey’i yersiniz.
Bir edebiyat öğretmeninin tüm bilgisine karşın bir şair olamayışının nedeni ne olabilir sizce?.Ya da gürül gürül duygulara sahip ama şiir bilgisi olmayan birinin iyi şiir yazamamasının sebebi?
Bence yanıt şudur arkadaşlarım : Yalnızca hissederek veya salt bilgiyle şiir yazılmıyor.İkisini birlikte taşımamız gereklidir.
Okumanın insanın ufkunu genişlettiğini, düşünüş ve ifade edişini geliştirdiğini kim inkâr edebilir ki?Dolayısıyla şiirle ilgili okursak da şiirsel düşünüşümüz ve görüşümüz gelişecektir.Yoksa ‘el yordamıyla’ yazmış olmaktan ileri gidemeyiz. Veya en fazla birilerini taklit ederek kendimizi kandırırız.
Hissetmeden olmaz, ama bilmeden hiç olmaz.
Tam da sırası gelmişken geçenlerde bir toplantıya konuşmacı olarak katılan değerli hocamız Ataol Behramoğlu, sohbetinin bir yerinde ‘bize yarışmalar v.s. için binlerce şiir geliyor ve bakıyoruz.Ama beni üzen bir nokta var ki değinmeden geçemeyeceğim : Yarışmacı arkadaşların hangi şairimizden etkilendiğini şiirlerinde anlayamıyoruz’ dedi. Hocam’ın buradaki konusu şiir okunmamasıydı aslında ve bundan yakınırken söyledi bunları.Katılmamak mümkün müdür? Elbette genelde olduğu gibi şiir de okunmuyor bu ülkede, okuyan iyi okuyor zaten, çünkü şiire ‘göz atılmaz’, okunur.
Ama ‘hangi şairimizden etkilendiğini anlayamıyoruz’ konusu üzerine daha sonra yazmak istediklerim var.
Nuray Gök Aksamaz ‘şiir tasarımı ve süreçler’ isimli kitabına birebir şu sözlerle girer : Şiirin özüne imgelerin sağlam ve gözenekli dokusundan varılabileceği gibi, yapının bütünü de bir imgeye ulaştırılarbilir.İmgelerin dilsel birimleri sözcüklerdir.Nesnel gerçekliğin insan bilincindeki yansımaları imgeyi, dilsel yapının güzelduyusal değeri de şiiri var eder.Karmaşık gerçekliğin yansımaları dağınık ve ayrışıktır.Şair imge denizinde kulaç atar, yansımaların kaynağına yönelir ve her ışığını soyutlar.Öz, imge, sözcükler ya da anlam ve dil arasında yeni bağlantılarla bağdaşık bir yapı kurulduğunda şiirin özgül ve özgün bir kişilik kazanışı ve nesnel gerçekliğin yeniden üretilişi söz konusu olur.
Değerli Aksamaz şunu der arkadaşlarım, eğer şiir yazacaksanız hayatı yeniden yazacaksınız demektir,bu yüzden yüzeysel olamazsınız, derin ve dikkatli bakmalısınız ki imgeleri bulup doğru yerlere yerleştirebilesiniz.
Bunu da yeterli yaşanmışlık, bilgi ve birikim olmadan ba-şa-ra-ma-yız.Başarının anahtarı,şiir bilgisi olan, birikimlerini bizlerle paylaşmak için çabalayan, eserler hazırlamış insanlardan faydalanmaktır.
Yoksa bu işi, ‘gül-bülbül’, ‘kalem kaş-sırma saç’ kısır döngüsünden ileriye götüremeyiz arkadaşlarım.
Henüz tek bir tanımlamayla açıklanamamış ve hatta tanımlanma süreci tamamlanmamış bir konu üzerinde söyleyecek ve yapılacak çok şey var demektir.
Tamam, itiraz eden arkadaşlarımın sesini duyuyorum şimdi…Haklı olabilirsiniz bazı istisnalar var elbette, ama tam da burada istisnalar kaideyi bozmaz desem?.Bizler birer Yunus, birer Karacaoğlan olsaydık zaten şu anda ben bu yazıyı yazmıyor,sizler de okumuyor olurdunuz.Ki adı geçen ozanlarımızın da feyz aldıkları mihraklar mutlaka olmuştur, ben bilmiyorum bilen arkadaşlarım varsa ve eğer paylaşırsak sevinirim.
Toplarsak ; şiir el yordamıyla yazılmaz, üzerinde yazılmış teorilerden haberdar olmak zorundayız.Çok şiir okuyarak benzer şiirler yazabiliriz belki, özgün olmak için okuduklarımızdan kendimizi yaratmalıyız.
Şiir yazmak sözcüklerle imgeler yarattığımız, yaşamı yeniden şekillendirdiğimiz çok zarif ve hassas bir tasarım sürecidir.
…………
Konu şiir olunca söz bitmiyor, tekrara düşme pahasına da olsa Eliot’un o çok değerli sözünü sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum : ‘iyi bir çalışma yapmak için hiç bir şiir serbest değildir.’
Ben de ‘şiir yaşamın şifresidir, sırra giden yol şiirde gizlidir’ derim efendim.
YORUMLAR
Bu yazıyı yazan Seher Duman 'a çok teşekkür ediyorum, ciddi manada faydalandığımı söyleyebilirim. Okunmadan yazılmaz tabi, ve mutlaka herkes birinden etkilenir, salt kabiliyetle yürümez bu iş.
Ciddi bir eğitim almasa da büyülen ök şair W.Shakespeare dahi kendinden önceki bir çok kişinin eserlerini okuyarak yapıtlarında harmanlamıştır...
Değerli Üstadım..
Şiir üzerine bir şeyler yazmayı dahi tabu gibi gören
bazı şiir tekelcileri vardırki; kendilerine usta derler, ki
ben uata terimine hepten karşıyım..
Acemi gözüyle şiir yazan hiç kimseye bakamayız
hiç ummadığın bir acemi dediğimizin kaleminden bir gün
en güzel bir eserin çıktığını görebiliriz..
Bu meyanda yazdıklarınızı ciddiye alıyor haz alarak
okuyor vede size katılıyorum..Öğrenmek için okumak
en anlamlı olanıdır..
Acizane benimde bu konuda yazmış olduklarım olduğunu
belirtmeden edemeyeceğim..
Bu güzel ve bilgilendirici öğretici eseriniz için sizi vede
düşüncelerinizi kutluyorum TEBRİKLER..
Selamlarımla..yudumyunus..Yunus Karaçöp