- 1143 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Son düğüm / II
Atmaca avcısı kadın, haberci atmacaları vurarak haberleri toplar, sahiplerine para karşılığı satardı. Elindeki atmacanın Terzi’nin atmacası olduğunu fark ettiğinde korkuya kapıldı. Dağdan kasabanın sınırlarına sökün eden çığ, İliryalı ve onun hayalet ordusundan başkası olamazdı.
“Bu kez yenmeyecek kuşu düşürdün Dore...” diye kendi kendine söylendi ve atmacanın boynundan kavrayarak başını gövdesinden ayırdı.
***
Tangra Dağı’nın zirvesine yakın bir yükseklikte sarp kayalıkların üzerinde emanet gibi duran küçük taş kulübedeki kadın güçlü görünmeye çalışarak pencereye yaklaşıp perdeyi araladı ve burnunu çekerek dışarı baktı.
"Kurtlar çıldırmış olmalı. Fenası, sen daha da çıldırmış olmalısın." dedi arkasında hazırlanan adama bakmadan.
Dizliklerini takmış, dirsekliklerinin kayışlarını sıkılaştıran adam kadına cevap vermeden hazırlanmayı sürdürürken süzülerek inen bir kar tanesi pencerenin pervazında kısa süre kalıp rüzgârla uçtu.
"Hava, ilk karı dahi eritemeyecek kadar soğuk." dedi bu kez İliryalı’nın yüzüne bakarak.
"Hava bugün soğuk yarın sıcak, kurt dişleri ete hep bileyli, kadınların gözleri hep yaşlı."
"Beni korkaklıkla suçluyorsun. Kaderini çizenin sana sevdasını biliyorken katıldığın savaşlarda saldığın korku hakkında hiç düşündün mü? Thetis, Styx’e soktuğu oğluna kılıç ya da ok değmeyeceğini biliyordu. Bunu Akhilleus’da biliyordu. Onun Hektor karşısında yoksa ne şansı vardı? Akhilleus tanrıça annesinin sihrini zırh edip üstüne giyerken karşısında tunç göğüsleri delinen yiğitler çıplak birer çocuk gibiydi."
"Beni Terzi’nin himayesinde olmakla suçluyorsan Sangrea, bil ki o azadını verdiğim bir kadındır. Benim kaderimi nakşetmesi ise tanrının tercihi. Ben tanrının silahıyım, Terzi de benim hayatımın belirleyicisi."
"O halde sen bu kapıdan her çıktığında geri döneceğini bilerek çıkıyorsun. Yani sen hep yolun sonunda buradasın. Bitmiş bir yolculuğu yapıyorsun. Sen insanların yollarına çıkıp onları yollarından eden birisin."
"İnsanları, yolları bana getiriyor."
"Seni nereye götürüyor İliryalı?"
"Benden Terzi’yi yok etmemi mi istiyorsun?"
"Elinden kader çemberini al. Dönüp dönemeyeceğini bilmeden yap yolculuğunu." dedi Sangrea "Tabii yürekliysen." diye kendi kendine sessizce söylendi.
"İliryalı’nın kalbini sorgulamamalısın Sangrea. Kadınım olman dışarıda uluyanların seni yemeyeceği anlamına gelmez." diyerek kulübeden çıktı.
Şiddetli buz rüzgâr yüzündeki kırmızı şeritlerden oluşan savaş boyalarını dondurdu. Çenesinde ak düşen uzun kızıl sakalı omuzlarına doğru savrulurken Sangrea’nın sözlerini düşünüyordu.
"Lipoendra ah..." dedi kendi kendine "Verçenik’ten ne çizersin, tanrı sana ne nakşettirir yine. Elinden kasnağını aldığımda sen kim olacaksın?" diye iç geçirdi.
***
Dağın dik yamaçlarından, sarp kayalardan oluşan dar geçitlerinden, patikalardan yürüyerek kente girdi.
Kentteki hana girip boş masalardan birine oturdu. Kapüşonlu cübbeli biri kalabalığı yararak İliryalı’nın karşısına izin almadan oturdu. Yüzü cübbenin altında kalan kişi, geniş kolağızları olan cübbenin içinden altını göstermeden çıkardığı rulo halindeki deri üzerine yazılmış mektubu masanın üzerine bıraktı.
İliryalı mektupla ilgilenmedi.
“Oku...” diye fısıldadı karşısındaki.
İliryalı mektubun üzerindeki deri ipleri çözüp, okudu.
“Seni Terzi mi yolladı?”
“Hayır.” diye yeniden fısıltıyla karşılık verdi. “Terzi benden hoşlanmaz. Ayrıca ben de ondan hoşlanmıyorum. Ona seni sorduğum için onurumu ayakları altına aldı.”
“Terzi dünyayı ayaklarının altında tutup, elleriyle nakşeder. Söyle bakalım beni neden arıyordun?”
“Kılıcının ışığıyla beni aydınlatman için.”
“Sadece kanlı bir ışık saçan kılıçtan, çok büyük bir beklenti içine girdiğini söylemeliyim.”
“Fark etmez benim için. Çektiğim acıya son vermeni diliyorum.”
“Gerçekten acı çekiyor olsaydın seni bulurdum. Chaos’un emri olmadan kimse ölmez. Adını söyle?”
“Adım Dore, İliryalı. Tarihini biliyorum.” dedi ve kapüşonunu çıkardı.
Altın sarısı örgülü saçlarının altından yuvarlak yüzüne yerleştirilmiş gözleriyle şehlalı bir bakış attı.
“Tarihimi yanlış okuyorsun Dore.” dedi İliryalı ve masadan mektubu alarak kalktı.
Hancıyla gözgöze geldiği anda hancı tezgahın altından çıkardığı dev bir küple birlikte topraktan yapılmış bir bardağı tezgahın üzerine bıraktı. Onları alıp ağır ağır odasına çıkan merdivenlerin basamaklarında Dore de arkasından geliyordu.
Odaya birlikte girdiler. Dore, kendi üzerindekileri bir çırpıda çıkardı. Düzgün etine dolgun fiziğini kısa bir süre izleyen İliryalı bardağına doldurduğu şarabı bir dikişte içerken, dudaklarının kenarından taşan şarap çenesini aşıp zırhının içine doğru süzülürken İliryalı’ya hafif bir serinlik verdi.
İliryalı üstündekileri çıkartırken tüm bedenindeki yara izleri halâ canlıydı.
Kadın yara izlerinin üzerinde parmaklarını gezdirirken “Bunlar kılıcın karşısında direnenlerin izleri olmalı.” dedi.
“Hayır.” dedi İliryalı “Bunlar, aşklarına direndiğim kadınlardan kalan izler.”
“O zaman bana direnme...” diye karşılık veren Dore, İliryalı’nın metal kokulu bedenini öpmeye başladı.
Dışarda uğuldayan rüzgâr, kurt ulumalarına karışıyor, İliryalı’nın hayaletlerinin kılıçlarında yıldız ışıkları parıldıyordu.
***
Gece sislerin içinden çıkan uzun lacivert saçlı kadının elinde tuttuğu gergefin tam ortasından çevresine doğru yayılan kan, İliryalı’yı korkutmuş fakat uyandıramamıştı.
Terzi’nin sesi kulaklarındaydı...
“Altın gibi ışıldayan kadın gözlerini kamaştırırken, o kendi karanlığından çıkacak yolu sende ararken, ülkemin narin boynu Gorgon ve Ladon’luların keskin dişleri arasındadır., Chaos halâ seni buraya getirmemişken bu gergeften daha çok kan akacak.”
İliryalı gözlerini açtığı anda Dore’nin hançerinin ucunu göğsünde hissetti.
“Ona yardım etmene izin vermeyeceğim.”
Dore adamın kucağına oturmuş, çıplak iri sarı göğüsleri ay ışığında parlıyor, yüzü ise gölgede kalıyordu.
“Şu anda odada üç hayalet askerimin keskin kılıçları parlıyor, atları ise burunlarından öfke soluyor. Sen o hançerin ucunu etime daha sokamadan tüm uzuvların odanın dört yanına saçılır. Sana önerim denememen yönünde atmaca avcısı. Ben o öldürdüğün kuşlardan biri değilim.”
Kadın hançeri yavaşça bırakıp ellerini adamın göğsüne koydu ve kalçasını hafifçe hareket ettirip İliryalı’yı içine aldı.
lacivertiğnedenlik/chaotica
YORUMLAR
lacivertiğnedenlik
glenay
Daha öncede okuduğumu anımsıyorum.
Ortak yazmanın güçlüğü aşılmış.
Tek kalemden çıkmış gibi.
İkinizi de kutluyorum.
hislerim yanıltmıyor..bir ışık olduğunu biliyordum bu insanda:))
atmaca avcısı..çok özgün..hoşuma gitti çok:) parayla satması..ya Karadenizlidir ya da Kayserili:)
şaka bi yana..
**Sen insanların yollarına çıkıp onları yollarından eden birisin."
"İnsanları, yolları bana getiriyor."
** “Bunlar kılıcın karşısında direnenlerin izleri olmalı.” dedi.
“Hayır.” dedi İliryalı “Bunlar, aşklarına direndiğim kadınlardan kalan izler.”
bu iki dialog çok karizmaydı..
anlam içinde anlam barındıran ifadeleri hep sevdim..ki bu seride fazlasıyla var,hem de ustaca bir işleyişle..
bu kadar laftan sonra da çok beğendim demek çokça hoyratça:)
Dostum, şu anda dışarıda bir tipi geçide birkecek olan karları süpürüyor.Nöbetçi uyumakta.Baskın yiyecek şimdi kıl cadırdaki kahraman kişi.İliryalı yardıma koşacağına sevişme peşinde...
sen savaşlara katıl bana haber verme ha...
Geç okuyabildim.Yosa senin öykülerini kaçıracağıma çıldırırım daha iyi...
Laci yine harikalar yaratmışsın....kutlarım...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
eyvallah beğenine ,sevgiler
lacivertiğnedenlik
Teşekkür ederim
lacivertiğnedenlik
@DAĞÇİÇEĞİ@
Tebrikler kalemine sevgimle...