- 1186 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Boşlukla içsel yürüyüşler
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ellerimi mi arıyorsun sevgilim?
Kaybettiğim aşkının göğsünde unuttum…
Hadi anımsa ve kurtar bizi, tut istersen, yeniden...
Parmaklarıma da baktın galiba. Hani dokunduğumda şakaklarına, kirpiklerin titrerdi ve hadi oyna benimle derdin; uykuya dalardın. Büyük bir haz duyardım. İki güzele bir aşk yakışırdı elbet, bizimki gibi dev ekranlara sığmayan. Şimdi o görüntüleri seyrediyorum bir bir. Hayır, pişman değilim asla. İyi ki yapmışım dedirtiyor o anların hasretini çeken iç sesim. Hatta helal olsun diyorum, yitirdiklerime rağmen her şey helal-i hoş olsun sevdiğim…
Yeni yeni huylar ediniyorum kendime. Aslında hiç gitmemişsin de benden, sanki uzunca bir seyahattesin sanıyor kalbim. Doğruyu söylemiyorum, hep yalan yanlış rivayetlerle geçiştiriyorum. Ara sıra sesini duyuruyorsun ya, hiç gitmemişsin gibi benden. Ve hiç araya mesafeler girmemiş gibi, soluğunu hissettiriyorsun. Duyuyorum. Aklım oyunların beşiğinde uyumuyor. Ve kalbim inan ki gerçeklerin farkında. Hani başköşesindeydin diyor, dedikoducu kadınlar gibi kulağıma. Bir insan kaç aşkı barındırır kucağında? Susuyorum, uyku ilaçları elimde şimdi, son bir kez daha düşünüp yaşadıklarımızı, yutuyorum.
Sonrası derin bir sarhoşluk. Hani uçurumdan boşluğa sürmüşüm gibi arabamı. Ve ön camından dışarı fırlamış gibiyim. Ayaklarım öylesine boşlukta. Uçuyorum ama konacağım yerin neresi olduğunu bilmeden. Bir müddet öyle uçuyorum. İçten içe korkular sarıyor benliğimi, düşmek değil de aslında hangi çukura düşeceğim, merak içindeyim. Kendi içimdeki çukurdan hiç bahsetmeyeceğim, üzmeyeceğim ve doldurmayacağım beynini, sana hiçbir şekilde kıyamam.
Sevmeye görsün insan ve yanılmaya görsün. Taptığın bir gün elin olup da, sele karıştığında nafiledir ne yapsan da. Biliyorum. İnan hiç sitem etmiyorum, ağlamıyorum. Lafı gediğine koymak gibi bir derdim de yok. Çünkü dedim ya elimde bir avuç hapla yürüyorum. Ne hapı diye kızacaksın şimdi. Ama ne kadar karşı çıkarsan çık, mecburum gözbebeğim. Adımlarını ve kokunu hala duyumsuyorum evimin içinde. An karelerini nereye koyacağımı bilemiyorum. Sanırım bir süredir bir çekmeceye kapattım. Ve yerini unuttum. Dönüp dolaşıp açıp bakmıyorum, inan. Sadece hayalet bir siluet oldum aynaların karşısında. Ne zaman diner bu acı bilemiyorum. Kıyısında saklanıyorum sanki benliğimin, sana yasakladığım bahçesinde, sen elma değinceye kadar da ortaya çıkmayacağım.
Yatağımdan ilk kez çıktım günlerdir ve birkaç arkadaşımla buluştum. Anladım ki; hala yaşamdan umudumu kesmemişim. Bugün değerli bir Üstat; ‘’aşk diye bir şey yok arkadaşlar’’ dedi. Ve realist düşüncelerini ortaya koydu. Alan aldı. Elbette ben de payıma düşeni sardım heybeme. Ama nedense şu küçücük kalbime sözümü geçiremiyorum. Büyü artık, aç gözlerini, hayatın güzelliklerinin farkına var! Desem de vurmuyor yüzüme güneşin sarı yüzü. İçimde bize ait bir cana kıydığımdan da söz etmedim. Hoş, söz etsem ne çıkar. En iyisi duymaman, hayatında her şey gönlünce olsun, bu bana yeter.
İstanbul gibiyim, kalabalık yalnızlıklar ısmarlıyorum kendime.
Bir de çıtır simitle açık çay, bilmiyorsun kötü günler geçiriyorum, aldığım ilaçlardan midem delinmek üzere. Bana göre bu ara, acı patlıcanı kırağı çalmaz ya, doktorum çok üzülüyor ve sarsıyor beni çabalıyor sağlığım için haliyle. Sevgin, durduğu yerde gelmeni bekliyor. Fakat umudunu, gözlerindeki yabancı heveslerde yitirdiğinden, susuyor. Had biliyor, haddini bilmesi gururumun da hoşuna gidiyor. Belirsiz bir sevdaya öykünmektense beni seven yüreklerin yanında olmamı söylese de aklımın kıvrımları, duymuyorum onları. Ve biliyorum geçecek bu yangınlarım, iyiden iyiye soğuyorum, hiçbir zaman eskisi gibi olmaya meylin yok. Bunu da biliyorum. Susuyorum…
Hızlıca vapura biniyorum, karşıya geçeceğim. Kadıköy’den sahil boyu yürüyeceğim. Üsküdar’da bir ikindi kuşağına merhaba diyeceğim. Birkaç parça simidimden koparıp martılara atacağım. Bu kadar dertleşip karaladıktan sonra, kalemimi bırakıp bankların birine, son vapura binip insan içine karışacağım. Döndüğümde, Umutsuz ve yalnız sokakların kimsesizliğine doğru yürüyüp, kaybolacağım…
22 eylül, bir hüzün vakti...
YORUMLAR
Aşk yok mu?
Eeee..Kerem hikaye mi?
Ferhat Kurgu mu?
Mecnun bir rivayetten mi ibaret?
Aşk var olmasına var da; aşkı bilenlerin sayısı az......Duyguların beden tadından ibaret olduğunu ilke edinmişlerin hayvani duygularının egoistce orgazmına aşk diyenler aşkın kadri kıymetini nereden bilsin..
Bak ne güzel söylemiş şair " Bu sesi duymayanlara Hislerinizi israf etmeyiniz"
Aşk insanların DNA yapı taşında vardır; sadece kiminde dominant kiminde resesif.
Sürç-i lisan affola.
Çok güzeldi sevgili Neşe Hanım. Beğenerek okudum yazınızı. Tebrik ve sevgilerimle...
Neşe CÖMERT
Epey uzun bir zaman olmuştu sizi sayfamda göremeyeli...
İhya ettiniz, çok mutlu oldum, varolunuz...:))
Sevgilerimi gönderiyorum o güzel yüreğinize...
Saygım ve hürmetlerimle...
Merhaba...
Her şeye rağmen aevmişşsen...her şeye rağmen bırakmamalısın...
Bırakmak herşeye rağmen kararın olmuşsa unutabilirsin...Bırakma kararın untmana refarans olmalı...
Hala onu düşünüyorsan bırakma kararını yeniden gözden geçirmelisin...İki yanlış bir hayatta yer almamalı...
Boşa acılar çekilmiş olmasın...
Tebriklerimle...
Neşe CÖMERT
sayfamda ağırlamaktan onur duydum.
Çok teşekkür ediyorum.
Selamlar saygılar sunuyorum...
Hürmetlerimle...
Entellektüel-41
Anlatmamışsınız ki...
Meraklandım doğrusu...
pek çok sevenin duygularına hitap edcek bir yazı.
oldukça anlamlı, düzgün cümleler ve akıcı bir yazı.sıkılmadan sonu gelmekte.fakat böyle yazıları ancak aynı duyguları yaşayanlar derinden okuyup içine sindirebilir.
Aşk diye bir şey yok diyenlere gülerim.Dünyanın var oluşunda aşk vardı.aşk sevmenin güzelliğinde özünde saklıdır.Duydu fakiri insanlara bir şey diyemem onlar zaten insan olmanın güzelliğini bile unutmuşlardır.
Aşka gerçektir ve kavuşma olmadığı an anlamını bulur.işte o an çilesine dayanabilen yüreklerde yerini bulur.
kutlarım kalşemi.
Neşe CÖMERT
Saygılarımla şair...