- 881 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK MI, BELA MI!..
Birinci ve ikinci aşkından gerekli dersleri çıkardığını sanıyordu. Bir daha aşık olmak mı tövbe etmişti. Kendisini şekilden şekle sokan, perişan eden, maskara yapan etrafındaki dostlarıyla bile arasını açan bu acımasız güzeller, hala kendisini bırakmadıkları gibi; salonda, çalışma odasında bile göz hapsinden ayırmamışlardı aşk mağduru arkadaşımızı…
Bu aşkın, belaya dönüşmeden pembe hayallerle arkadaşımızı nasıl kendinden geçirdiklerini soracak olursanız, ya da merak ediyorsanız kısaca izah edeyim.
Zavallı, yoksul çocukluk devresinde evinden hiç eksik olmayan amcalarının abonesi olduğu gazeteleri, sırf sükse olsun diye büyüklerimin gözlerine gireyim, diye kenarından köşesinden tırtıklamaya başladı. Sonraları ise tefrika köşelerinin abonesi, Cihan pehlivanı Koca Yusuf’un hastası oldu. Devamı çok çabuk geldi; Vurun Kahpeye, Yaprak Dökümü…Ve de Ömer Seyfettin’in öyküleri.Özellikle de Diyet ve Kaşağı öyküleri…
…Derken sevgisi; sevdaya, aşka dönüştü. Aşk, bacayı sarmıştı yani…Kendi konumundan olsa gerek, aşk figüranları her zaman yanındaydı. Kiminle selamlaşsa ayrı dünyalarda hüzünlü aşklar yakasına yapışıyordu. Pratikte yaşadıklarından aldığı dersler de onu aşkın girdabına sürükleyip durdular…
Bir gün karar verdi; aşklarına gelinlik giydirmek istedi. İçlerinden ikisini tescilli sevdalısı yaptı; Korkusuz ve Mevsimlik Köleler. Bu ikili sevgili; gelinliği giymeleriyle birlikte adamcağızın başına bela oldular. Cicim ayları çok kısa sürdü. Adamcağız, aşık olduğuna bin pişman oldu. Kaçmak istedi kaçamadı. Bir kere püsküllü bela olmuşlardı; yakasına yapışmışlar, bırakmıyorlardı…
Parasız veriyorum, daha olmadı üstüne de para veriyorum diye nerdeyse herkese yalvardı yine olmadı. Aşık olmayaydın dediler. Bak bizim başımız belaya giriyor mu, ne güzel yiyip içiyoz, eğleniyoz, biz akılsız mıyız, diye adamcağızı hakir gördüler..
Ne yapsın adamcağız? Kaderine küstü uzun süre… Ama ne yapsa bu aşk belasından kurtulamayacaktı. Kanına girmişti bir kez bu virüs. Son zamanlarda öyle bir hastalığa yakalandı ki; sormayın dostlar. Ne hastalığı mı? Kanser! Evet yanlış duymadınız: Kanser! Şimdi hastalık dosyasını koltuğunun altına alıp İstanbul’da dolaşmadığı yayın evi kalmadı. Bakalım hangi yayınevi derdine derman olacak?
Sakın sizler de böyle bir aşka yakalanmayasınız? Yoksa…
YORUMLAR
Ayhan'cığım,merhaba..Öncelikle yazını kutluyorum. Yazıyı yazdığın tarihlerde ,bildiğin gibi burada yoktum. O nedenle geçde olsa yazını okudum.Gitmeden önce kitabın kritiğini yapmıştım.Düşüncelerimi sana iletmiştim.Yine söylüyorum.Hiç şüphem yok ki,(Büse'nin Gözyaşları) senin dertlerine ilaç olaçaktır..Yazmak,hastalık derecesinde bir kara sevdadır.Sen bunu en iyi bilenlerdensin..Evet sevğili dosttum,güneş her gün yeniden doğar..Ve hep yeni umutlar,yeni sevdalar getirir..Gelecek günlerde sana inşllah umdumlarını getirir..Sana ve ev halkına saygıyla selâmlarımı sunar,bayramınızın mübarek dualarınızın kabul olmasını ,Yüce Allah'tan niyaz ederim..Hoşça kal..
Kendini yaktın beni de yan diye teşfik ediyorsun Ayhan Abi:)
Şaka bir yana, ben bu son kanser dosyandan çok ümitliyim. Baştan beri gelinlik giymesini istediğim oydu. Umarım diğerlerinden daha güzel şartlarda basılır ve okurla buluşur.
Ne diyelim, Allah şifa versin sevgili yazar abim.
Saygılaar.
İlahi arkadaşım, o aşka yakalanmayanın işi ne edebiyat sitelerinde? Biz yazalım da isteyen okusun istemeyen okumasın, yeni aşkın uğurlu olsun.
Tebrikler, selam ve sevgimle...
ayhansarıkaya
Tşkler Emine Hanım, selamlar...
Her yazarın yakalandığı illet bu... Öyle bir işliyor ki ; bu yazma virüsü... Kimi zaman, aşık oluyor; uğruna... Kimi zaman; devasız dertlere düşüyor... Kitaplarınızı okudum. Sizin önerdiğiniz gibi; okul kitaplıklarına bağışladım. Bunca başarılı birinin, yazının konusu olduğunu düşünmüyorum...Güzeldi...Bu kadar konuşturduysa...
Sevgiler, selamlar.
ayhansarıkaya
Selamlar.