- 3686 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ABDULLAH BABANIN BİR KERAMETİ
Abdullah Baba (ks) Hazretlerinin her hali, her hareketi bir kerametti. O’nun davranışlarına dikkatle bakmak dahi irşat olmak için yeterliydi. O her halinde kemal ve edep üzere bulunur, sohbet ve nasihatleriyle insanları irşat eder, Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinin kendisine lütfetmiş olduğu nice manevi hal ve tecellilerle insanlara feyz ve nur saçardı. Bunun yanında birçok kerameti zuhur eden Abdullah Baba (ks) Hazretleri, Allah’ın kendisine ikram ettiği bu İlahi nimet vesilesiyle yine Yüceler Yücesi Rabbimize kulluğa ve daima Cenab-ı Hakk’ı zikretmeye insanları davet ederdi. Üstadımızın bu ulvi kerametlerinden birisi şöyle cereyan etti:
Abdullah Baba (ks) Hazretleri Ramazan ayında Sivaslı bir dervişinin daveti üzerine o dervişin evine iftara gider. Sivas’taki ihvan kardeşlerimizden birisi de; Abdullah Baba için evinde iftar yemeği vermek ister. Ev sahibi iftara on beş kişi kadar misafir çağırmıştır.
Fakat Abdullah Baba’nın orada olduğunu duyan herkes o eve O’nu görmeye gelir. Ev sahibi on beş kişilik iftar yemeği hazırlığı yapar fakat evde seksen kişiye yakın ihvan vardır. Ev sahibi bu yola yeni girdiği içi nasıl davranacağını da bilemez. Sıkıntıdan bir içeri girer, bir dışarı çıkar. Onun bu telaşını fark eden ihvanlardan birisi, sıkıntısının sebebini sorar. Ev sahibi cevaben:
─ Ya hu kardeşim! Ben, on beş kişi çağırdım. Bu insanlara kim haber etti? Ben perişan olacağım. İftar vakti yaklaştı. Bu saatten sonra, bu kadar kişiye nasıl yemek hazırlarım, der.
O kardeşimiz Abdullah Baba (ks) Hazretlerinin yanına gelerek;
“Efendi Baba, ev sahibinin morali çok bozuk. “Yemek yetmeyeceği için; lokantadan mı getirsem, ne yapsam? Odalar doldu. Her taraf da insan var.” diyor. Ne yapalım, ne arzu edersiniz?” diye danışır. Abdullah Baba (ks) Hz.leri, “Allah-ü Teâlâ (cc) külli şeye kâdirdir.” deyip ayağa kalkar ve mutfağa geçer. Ev sahibine:
─ Allah-ü Teâlâ Hazretleri bu Ramazan ayında gelen misafirin rızkını verir. Gelen misafirler, rızıklarıyla gelirler. Bir tanesini yer, dokuz tanesini bırakırlar. Evinize misafir geldiği zaman; üç İhlâs bir Fatiha okuyun. Rızkınızın çoğalmasına, bereketlenmesine vesile olur. Şöyle misal vereyim:
─ İbrahim (as); “Ya Rabbi! Ne yersin ki yedirsem, ne içersin ki içirsem, ne giyersin ki giydirsem, Senin nasıl rızanı kazansam” diye ağlarmış.
Allah-ü Teâlâ Hz.leri;
“Ya İbrahim! Sen hanene bir misafir gelirse ona yedirmiş olduğun taamdan Ben yerim. İçirmiş olduğun sulardan, çaylardan, kahvelerden, Ben içmiş olurum. Fakir fukaraya giydirmiş olduğunu, aynen giymiş gibi olurum. Ben Azimüşşan yemeden, içmeden, giymeden münezzehim. Ancak bunları yapanları severim” buyurdu.
─ Evladım, bu kardeşlerimizin rızkı var ki buraya geldiler. Eğer rızkı olmasaydı; Allah (cc) göndermezdi, unuttururdu. Benim de evimde misafirim var. Benim hastam var gibi sebepler gösterirdi, gelemezlerdi. Demek ki bu kardeşlerimizin bugün rızkı burada… O Metin olan Allah (cc) anamızın karnında bile rızkımızı veriyor. Annemizin yemiş olduğu gıdadan, göbekteki bağ vasıtası ile bize nimetler veren Allah; hayatta iken, ayakta iken vermez mi? Verir Elhamdülillah.” der.
Yemeklerin üzerine dua okuduktan sonra, Abdullah Baba (ks) Hz.leri içeriye girip sofraya oturur. Ezanı Muhammediye okunur, iftar açılır. Yemekler dağıtılmaya başlar…
Yemekler yenmeye başladıktan sonra, ev sahibi ağlamaya başlar. Ev sahibinin ağladığını gören Abdullah Baba (ks);
─ Hayırdır evladım, neden ağlıyorsun, diye sorar. Ev sahibi ağlamaktan cevap veremeyince; orada bulunan derviş kardeşimiz şöyle cevap verir;
─ Abdullah Baba, Allah (cc) Senden razı olsun! Yemek az gelecek, rezil olacağız diye korkuyorduk. Fakat yemekleri verdikçe yemekler arttı, verdikçe arttı. O kadar dağıttığımız halde; yemekler aynen duruyor. Aman Ya Rabbi! Bundan sonra bu canımız dervişliğe, Allah yoluna feda olsun, diye ağlıyor. Abdullah Baba tebessüm ederek:
─Ya Muin Allah, diyeceksin! (Rabbimiz zâtıyla bir yardımını verir.)
─Ya Kerim Allah, diyeceksin! (İbadet, taatine bakmaksızın darlık için karşılıksız verir. )
─Ya Rahim Allah diyeceksin! (Herkese karşı çok sessiz kalan, merhametinden dolayı kimseye bir şey söylemeyenlere verir.)